Amasadece üç saat uyumak yeterli, sabah uyanmak ve sonuçta düşündüğümüz kadar dramatik olmadığını fark etmek. Onlara verdiğimiz önem ve endişe bize kötü bir şaka yaptı. Bu konuşmayı yeniden düşünmek için saatler harcayabiliriz bir meslektaşımızla yaşadığımız için talihsiz. Her sessizliği ve her kelimeyi
Evrimci psikoloji bu soruya evet yanıtını veriyor. Tabiki bakire olmayıp da evlendikten sonra eşine çok sadık olanlar vardır, bunu tartışmıyoruz. Soru: Neden milyonlarca yıldır erkekler hep bakire olanları seçmişlerdir evlenecekleri zaman?
Bu tip kadın eşini teşvik eder, yol gösterir, destekler ama zaman zaman da istediği sonucu alamaz. Çünkü eşi bu tip zorlamalardan hoşlanmayan biri olabilir.Onlar için çalışma hayatı, biraz para getirecek ve kendilerini oyalayacak bir vasıta sayılmaz. Çalışma onların hayatta yükselmelerini, bol paraya kavuşmalarını ve
Erkeklerle kadın ilişkilerinde psikoloji, eşlik etme, davranışsal tezahürleri ve görünüşüyle ilgili belli bir fikir dizisinde kendini gösterir. Bir kadın zamanının birazını erkeklerin basit ruhsal örgütlenmesi ile uğraşmak için harcarsa, o zaman değerli kapının kilidini açarak, mutlu bir ilişkiyi gizleyerek altın bir
2 Başka birine aşık mı. Sevdiğin o adam başka bir kişinin yanında mutluysa, ilgisizliğin sana odaklanmak ve yas tutma sürecine başlamak için arkadaşlık düzleminde bile kendini uzaklaştırma tarzın olabilir. Bu kayıtsızlık, sayfayı çevirmenize yardımcı olan bir savunma mekanizması olabilir. 3. Size uygun olmayan bir adam
6eKaQr. Toplumun temel taşı aile birliğinin sağlanmasında çiftler arasındaki bağın önemli olduğuna dikkat çeken psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, en büyük sorunun “çiftlerin anne ve babasıyla ilişkisinde koyamadığı mesafe” olduğunu belirtiyor. Bu dengenin iyi kurulmuş olması gerektiğini vurgulayan Tarhan, “Anne - babanın konumuyla eşin konumu farklıdır, bunlar birbirinin alternatifi değildir. İnsan, aynı anda iki tarafı da sevebilir, tarafların hukukunu koruyup bu dengeyi kurarak ideal olanı başarabilir. Bir erkek evlendiği zaman annesini uzaktan sevmeyi başarmalıdır” tavsiyesinde Prof. Dr. Nevzat Tarhan, toplumun temel taşı olan aile birliğinde evlilik bağının önemli olduğunu yaşta en büyük zorluk yalnızlıktırEvlilik kurumunun insanın psikolojik doğasının gereği olduğunu belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Evlilik insanın psikolojik doğasının gereğidir, hiç kimse tek başına mutlu olamaz. Kadının erkeğe, erkeğin kadına hem fizyolojik hem de psikolojik olarak ihtiyacı vardır. Bu ihtiyaç, evlilikte psikolojik çekim ve gereklilik oluşturur. İnsanlar evlenmeseler bile, birlikte yaşama ihtiyacı hisseder, yaşları ilerlediğinde evliliğin psikolojik doğa gereği olduğunu daha iyi anlarlar. Çünkü ileri yaşta en büyük zorluk yalnızlıktır” evlendiğinde annesini uzaktan sevmeye başarmalıdırBazı evliliklerde çiftlerden birinin anne ve babasına bağımlılıkları nedeniyle eşlerinin kendilerini ikinci planda hissedebileceklerini vurgulayan Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Bazı kimseler, anne ve babalarına o derece bağımlı olurlar ki; eşleri kendilerini ikinci planda hisseder. Halbuki anne - babanın konumuyla eşin konumu farklıdır, bunlar birbirinin alternatifi değildir. İnsan, aynı anda iki tarafı da sevebilir, tarafların hukukunu koruyup bu dengeyi kurarak ideal olanı başarabilir. Anneden kopmak, anneyi terk etmek ya da onu sevmemek değildir. Bir erkek evlendiği zaman annesini uzaktan sevmeyi başarmalıdır. Sevgi yatırımını annesinden alıp yeni alanlara yöneltmelidir. Yoksa karşı cinsle pek çok sorun yaşar” uyarısında ile annesi arasındaki ilişki dengeli olmalıEvlilik sorunlarında kadınların en büyük şikayetinin eşlerinin annelerinden kopamayışı olduğunu kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, erkek çocukların yetiştirilme tarzlarının önemli olduğunu belirterek en önemli unusurun denge kurmak olduğunu vurguladı. Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Kadınlar, Sevgi deyince eşim sadece annesini hatırlıyor. Annesi söz konusu olduğunda, evde akan sular duruyor. Kendimi eşya gibi hissediyorum’ diyor. Böyle bir erkekle yaşamak, kadın için tam bir felakettir ve çok zor bir duygudur. Erkek anneden kopmamalı, sevgi ve saygısını devam ettirmeli fakat uzaktan sevmelidir. Annesiyle eşinin yeri ve konumunu, yani bu ayrımı çok iyi yapmalıdır”diye denge evlenmeden önce öğretilmeliEvlilik öncesi iki tarafın da bu dengenin nasıl sağlanacağını öğrenmesinin önemli olduğunu kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Bir erkeğe bu duygularını nasıl düzene sokacağı öğretilmeli, bir genç kız da böyle bir erkekle karşılaştığı zaman ne yapacağını öğrenmiş olmalıdır. Burada doğru olan, evlendikten ve anne babasının ruhsal ve fiziksel ihtiyacını karşıladıktan sonra onları uzaktan sevmektir. Çünkü evlilikle birlikte kadın ve erkek birbirlerini tamamlamışlardır” diye konuştu.
Aldatmak için hayal kurmak bile yeter! Bir başkasını hayal etmek, aldatmak için yeterli… Kadınlar duygusal, erkekler cinsel açıdan aldatıyor. Sadakatsizlik ve aldatma ilişkilerin derinden sarsılmasına ve bitmesine neden olan en önemli konulardan biri. Bu durumun çoğunlukla evlilik doyumunun düşük olduğu durumlarda yaşandığını ifade eden Uzm. Dr. Mahir Yeşildal, kadınların daha çok duygusal, erkeklerin ise cinsel açıdan aldattığını belirterek, aldatmanın bir başkasını hayal ederek de gerçekleştiğine dikkat çekti. Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Beyin Hastanesi Psikiyatri Uzmanı Dr. Mahir Yeşildal, aldatma süreci ve ilişkiler üzerindeki etkileri hakkında önemli bilgiler verdi. “Çok iyi gidiyormuş gibi görünen ilişkilerden daha çok korkuyoruz” Aldatmanın; taraflardan birinin fiziksel ya da duygusal açıdan bir başkasıyla görüşmesi ve fiziksel ve duygusal ihtiyaçlarını bir başkası lehine ihlal etmesi’ şeklinde tanımlandığını belirten Uzm. Dr. Mahir Yeşildal, “Sadakatsizlik ya da aldatma, daha ziyade evlilik doyumunun düşük olduğu ilişkilerde karşımıza çıkıyor. Bazen çok iyi gidiyormuş gibi görünen, yani evde hiçbir tartışmanın, hiçbir problemin olmadığı ilişkilerden daha fazla korkarız. Çünkü bu, hayatın akışına ters bir şeydir. İnsanlar tartışırlar. Eşler yemeğin tuzu ile ilgili kavga edebilirler ve bütün bunlar çok normaldir. Eğer konuşulmuyorsa, taraflardan birinin konuşmamayı tercih ettiğini ya da konuşamayacak kadar korktuğunu, çekindiğini düşünürüz” şeklinde konuştu. 4 farklı aldatma şekli var Aldatma konusunda yapılan bir çalışmadan bahseden Uzm. Dr. Mahir Yeşildal, “Kurt Lewin, yaptığı bir çalışmadan 4 farklı aldatma biçiminden söz ediyor. Bir başkasına âşık olmak’, bir başkası ile cinsellik yaşamak’, bir başkasını da idare etmek’ ve eşi ile cinsel açıdan birlikteyken bir başkasını hayal etmek’. Yani Kurt Lewin aslında bir başkasını hayal etmenin de bir aldatma ve sadakatsizlik biçimi olduğunu ifade ediyor” diye konuştu. Evliliğinden memnun olanların aldatma olasılığı 8 kat daha az Evliliklerin aslında Evliliğimden memnunum’, Çok memnunum’, Pek çok şey yolunda gidiyor’ gibi tiplere ayrıldığını kaydeden Yeşildal, sözlerini şöyle sürdürdü “Evlilikten çok memnun olanların az memnun olanlara göre aldatma olasılıkları 8 kat daha az. Evlilik doyumu ne kadar yüksekse, aldatma oranı o kadar düşük oluyor. Kadınlar duygusal, erkekler cinsel açıdan aldatıyor Kadınlar aldattıkları zaman, genelde bir başka erkekle duygusal bağ kuruyorlar. Yani bir başkasına âşık oluyorlar. Genelde kadınların aldatma biçimi bu şekilde gerçekleşiyor. Bu biraz da evlilikleri ile ilgili çünkü yapılan çalışmalara göre kadınlar, evliliklerinde duygusal açıdan doydukları zaman daha mutlu oluyorlar. Erkekler ise daha ziyade cinsel açıdan aldatıyorlar. Yani çok fazla duygusal anlamın yüklenmediği, bazen tek gecelik, bazen de uzun yıllar süren cinsel birliktelikler yaşıyorlar. Tam tersinde de şöyle bir şey var; kadınlar genelde duygusal olarak aldatılmaktan korkuyorlar. Yani eşinin onu aldattığını öğrenen bir kadın, duygusal olarak ona âşık olup olmadığı, onu sevip sevmediğinin peşinde koşabiliyor. Erkekler ise eşlerinin onu cinsel olarak aldatmasından çok korkuyorlar. Yani eşinin bir başka erkeğe âşık olması ya da onunla duygusal bir şeyler paylaşması değil de cinsel olarak birlikte olması bir erkek için daha önemli. Bu da ilginç bir paradoks. Aldatmak, hayal ederek de mümkün Aldatılma olayı hayali eş konusunda da yani bir başkasını hayal ederken de mümkün. Dolayısıyla da sosyal medya üzerinden pekâlâ söz konusu olabilir. Karşı tarafla fiziksel olarak hiçbir şekilde bir araya gelmemiş olsanız bile kadın veya erkek; biri ile yazışmanız, biri ile sorunlarınızı paylaşmanız, daha sonra o birine karşı duygusal bir şeyler hissetmeniz de aldatma kapsamında değerlendiriliyor. Başka birinden öğrenilen olay, evliliği bitiriyor Diyelim ki bir aldatma olayı ortaya çıktı. Onunla ilgili de şöyle bir şey var; eğer aldatılan eş bir üçüncü kişiden aldatıldığını öğreniyorsa, ya da bir başkası tarafından ikaz edilerek öğreniyorsa, o evliliğin bitme ihtimali çok daha yüksek. Ancak aldatan taraf, aldattığını kendisi gelip eşiyle paylaşıp itiraf ettiğinde, o evliliğin bitme ihtimali çok daha düşük oluyor. Bu da çalışmalar açısından ilginç bir veri.” Kadınlar mı daha çok aldatıyor, erkekler mi? Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Beyin Hastanesi Psikiyatri Uzmanı Dr. Mahir Yeşildal, sözlerini şöyle tamamladı “Aslında erkekler daha çok aldatıyormuş gibi görünür. Toplumsal kabuller de biraz bu yöndedir. Erkeklerin yaptığı şey toplumda normalize edilir ve erkeklerin daha çok aldattığı düşünülür. Oysa ki öyle değil. Özellikle son yıllarda, kadının ekonomik özgürlüğünü de kazanması, öz güveninin de artışına neden oldu ve 40 yaş altı çiftlerde yapılan bir çalışmaya göre erkekler ile kadınların eşlerini aldatma oranları artık birbirine çok yakın.” Yayınlanma Tarihi 08 Aralık 2019 Pazar, 0735 Bu yazıya 0 yorum yapıldı.
Aile Terapileri Kongresi-2003'te sunulmuştur Yavuz Erten Bir çocuk ne zaman kaybolur ? Yolunu kaybettiği zaman kaybolur. Yönünü kaybettiği zaman kaybolur. Evini kaybettiği zaman kaybolur. En önemlisi annesini kaybettiği zaman kaybolur. Belki de şöyle söylememiz gerek Çocuk, annesi onu kaybettiği zaman kaybolur. Onun kayboluşu için, onun annesini kaybetmesi yeterli şart değildir. Parklarda, bahçelerde, istasyonlarda çocuklar görürüz. Görüş açıları bozulduğundan göremedikleri annelerini bulmak için kaygılı bir biçimde hareketlenen çocuklardır bunlar. Ama aslında kaybolmamışlardır. Annelerin radarları çalışmaktadır ve çocuğu erişim alanlarında tutuyorlardır. Onların kaygılı arayışlarını biraz da gülümseyerek izliyorlardır. Kaygı çok yükselirse, çocuğa seslenirler, kendilerini gösterirler. Çocuk kaybolmamıştır. Ya anne de o sırada çocuğu kaybederse ? Daniel Stern çocuğun böyle bir durumda artan kaygı durumunu bir damla suyun denize düşmesine benzetir. Çocuğun varlığının zarı, onun benliğini dış dünyadan ayırıp, bütünlüğünü sağlayan yapı delinmiş ve çocuk bunun sonucunda dağılıyor gibidir. Bir çeşit ölümdür bu. Bazen sadece soyut anlamdaki bir ölüm değil tabi ki. John Bowlby bağ kurma attachment olgusunun evrimin en kuvvetli adaptasyon aracı olduğunu söyler. Annenin dizinin dibindeki çocuk doğanın acımasızlığına direnebilir. Anneler bazen düşük yaparlar, bebeklerini rahimlerinde taşıyamazlar Onları kaybederler. Bazı anneler ise çocuklarını rahimlerinde taşırlar, doğururlar. Ancak sonrasında psişik rahimlerinde taşımaları gerekir. Tasarımları, düşlemleri ile dolu psişik plesantadır bu. Anneler çocuğu bu plesantada yani akıllarında tutarlar. Annelerin çocuğu akıllarında tutamadığı veya unuttuğu durumlarda çocuk psişik düşüktür. Annenin fiziksel varlığının yeterli olmadığı durumlar vardır. André Green'in dediği gibi bazen anne çocuğun yanındadır; ancak gönlü, aklı orada değildir. O akılda tutulanlar bazen kaybedilen bir kariyer, uzaklaşan bir eşin gölgesi veya hamilelikte düşlemlenmiş ideal çocuğun tasarımıdır. Şu anda aklıma okulda unutulmuş, anneleri öğretmenler tarafından aranıp çağrılan çocuk yüzleri geliyor. Varoluşta yankılarını bulamayan çocukların yüzleri. Düşlem nedir ? Isaacs'in 1948'te yaptığı tanımlamaya uygun bir biçimde düşlemi, bizim günlük dilde kullandığımız "hayal etme"den ayırmak gerektiğini düşünüyorum. Isaacs "f" ile yazılan "fantezi"yi bilinçli gündüz düşleri, hayal kurmalar olarak tanımlamıştı. "ph" ile yazılan "phantasy" ise, ona göre, bilinçdışının içeriğiydi. Bilinçdışı bir çıkarımdır. Bir yerde, karanlık odada siyah kedidir o. Onunla ilgili çıkarımlara ulaşmamızı sağlayan, bilinçli oluşun hemen kıyısındaki beliriverişlerdir. Bir var, bir yoktur onlar. Burada ima edilen ön-bilinçtir. Düşüncenin bu silik düzeyi, aynı maddenin atom düzeyinde olduğu gibi ince, derinde ve nispeten görünmez olduğu halde, kaba düzeydeki tüm somutlukların kaynağıdır. Ve aynı atom fiziğinde olduğu gibi olgular inceldikçe enerjileri artar. Ön-bilinçteki küçük bir devinim, bilinçli düzeyde büyük gürültülere dönüşür. Zihnin tasarımlarının dokunduğu ön-bilinçli kumaş bu düşlemsel dokudandır. Bu ön-bilinçte beliriveren düşlemler, bilinip te farkedilmeyenlerdir. Özneye göre, "zaten canım orada"dırlar "ama hayret orada"dırlar. Özneye işaret edildikleri zaman, "ne var ki bunda ?"dırlar, ama "bir saniye, sahi, dur ya"dırlar. Tasarımlar representation düşlemlerin hammaddesindeki önemli unsurlardır. İçe-yansıtılmış imgelerin dönüşmüş halleri olan tasarımlar düşlem senaryosundaki nesnelerin rollerini ve işlevlerini belirler. Örneğin, Oidipal bir düşlemin içinde yeralan anne tasarımının depressif, ezik, yenikken, aynı düşlemdeki baba tasarımının taşkın ve tacizkar olduğunu düşünelim. Ancak, bir senaryo gibi düşünebileceğimiz düşlem sadece bu rollerden oluşmaz. Düşlem, bu tasarımlar artı başka şeylerdir. Örneğin, düşlemin çatışma kökenli bir tansiyonu vardır. Aynı sinematografik bir öyküde olduğu gibi, olup bitenlerin dramatizasyonunu sağlayan gerilim artış ve düşüşleri mevcuttur. Düşlemde bu gerilimin ifadeleri duygulanımsal affectif olur. Ayrıca, düşlem bir plot'a sahiptir. Bu plot öykünün konumlandırılmasını sağlar. Tasarımları "ne, nerede, nasıl, ne zaman ?" gibi soruların yanıtları ile bir düşlemsel plana yerleştirir. Annenin düşlemlediği ve düşlemlemeye devam ettiği, böylece taşıdığı, düşürmediği çocuk dünyaya yerleştikçe, yani yol yakınken onu geri dönmeye, ölüme çağıran içe kapanmayı, oto-erotik bir kendine kapanmayı aşıp, dünyaya doğru baştan çıktıkça, yani vitalize oldukça, dünyaya arzu duymaya başladıkça, dünya da ona yerleşir. Artık o da annesini düşlemlemektedir. Aşk hikayesi böyle başlar. Başları delicesine dönen iki aşığın telefonda birbirlerine fısıldamalarını düşünün "Şimdi seni düşünüyordum"; "ben de seni düşünüyordum". "Şu anda burada yanımda olmasa bile bir yerlerde, biri beni düşünüyor. Ve ben nereye gitsem, ne yapsam, ne etsem her yerde onu görüyorum". Bu aşk, bu baştan çıkış, bu davet çocuğu oyuna çağırır. Çocuğun dünyası önce annenin düşlemsel alanı, Bion'un tabiriyle annenin "reverie"si, sonrasında onu düşlemleyen ötekilerdir. Çocuk babasını, kardeşlerini tanır. Onların düşlemlerindeki kendisini görür; onları düşlemlerine alır. Ailenin bilinçdışı bu ortaklaşan düşlemin kendisidir. Çocuk bu aileyle birlikte insanlık ailesinin düşlemlerini de tanıyacaktır. Tüm insanlarla birlikte bu dünyanın düşünü görecektir. Ailenin düşleminden bireyin düşlemine yansıyanları bir klinik öykü perspektifinden konuşmak isterim. Bu vak'ayı kongre sunumu için uyarlanmış olarak sunuyorum. Kimlikler ve kimlikleri açığa çıkarabilecek yaşam özelliklerinde değişiklikler yapılmıştır. Onlara verdiğim isimle Serhat ailesini on küsur sene önce gördüm. O sıralar ailelerle çalışıyordum. Dahiliyeci bir doktor tarafından bir psikiyatriste yönlendirilmişlerdi. Ailenin babasının şiddetli psikosomatik yakınmalarının aile içi sorunlarla bağlantılı olduğunu varsayan doktor, psikiyatrik yardım almalarının gerekli olduğunu düşünmüştü. Bu psikiyatrist ilaç tedavisine başlamıştı; aynı zamanda, ailenin bir aile terapisi alması gerektiğini düşünmüştü. Onları bekleme odasındaki halleri ile hatırlıyorum. Yüzlerinde kibar bir gülümseme ile oturuyorlardı. Sanki bekleme salonunda bekleme rolü yapan oyuncular gibiydiler. Ben "buyrun" dediğimde, adeta önceden provası yapılmış bir sekans gibi onları odamda hiçbir kararsızlık belirtisi göstermeden koltuklara sıralanmış ve aynı gülümseme ile "işlem"in başlamasını bekler buldum. Serhat ailesi dört kişiden oluşuyordu. Baba erken atmışlı, anne geç ellili yaşlardaydılar. Baba Bağkur emeklisi, anne ev hanımıydı. İki kızları vardı. Kızların büyüğü otuzbeş, küçüğü ise geç yirmilerindeydi. Büyük kız iyi bir üniversitenin gözde bölümlerinden birini bitirmiş ve büyük bir şirkette çalışıyordu. Küçük kız açık öğretimde okuyor ve bir türlü bitiremiyor, günlerini evde anne ve babasıyla geçiriyordu. A . adını vereceğim ve sonraki yıllarda bireysel psikoterapi hastam olacak büyük kız ailenin sözcüsü gibiydi. Babasının öncelikle kolit ve ürtiker olmak üzere varolan çeşitli rahatsızlıklarını özetledi. Onları psikiyatriste yönlendiren doktorun haklı olduğunu düşündüğünü söyledi. Ailede anne ve babanın basit olaylardaki anlaşmazlıklardan sonra, uzun süren küslük dönemlerinin olduğunu, özellikle babanın emekliliğinden sonra evdeki üç kişinin gün boyu kendi odalarına kapandıklarını ve akşam onun işten dönüşünü beklediklerini iletti. A. nın söylediklerini dinlerken, onun daha önce babasını takip eden doktorlarla benzer içeriklerde konuşmalar yaptığını görür gibi oldum. Gayet düzgün bir şekilde rapor veriyordu. A. ya göre sorunun kaynağı "iletişim eksikliği"ydi. Bana bu iletişim eksikliğini gidermek üzere gelmişlerdi. Bunu hemen halletmemi bekliyorlardı ve sonra gideceklerdi. O sırada ailenin dört bireyinin de koltuklarının ucunda oturduklarını farkettim. Geçerken uğramış gibiydiler. A. bitirdikten sonra, onlarla konuşmaya çalıştım. Baba Serhat, sorduğum soruları, içeriklerine hiç girmeden yüzündeki kibar gülümseme ile ve tatlı bir rumeli şivesiyle "Allah razı olsun, bizlerle ilgileniyorsunuz", "rica ederim zahmet ettiniz", "istirham ederim, zamanınızı almayalım" gibi, bir tekerlemeyi andıran cümlelerle karşılıyordu. Bazen tekrar ettiğim bir soruyu kuleyle bağlantısı kesilmiş bir uçak gibi görüyordum. Sorunun benden çıktıktan sonraki akıbeti meçhuldü. Anne Serhat ve küçük kız ise, odada olup bitenlere kopuk ilgileri ile duvardaki resime, raftaki kitaplara bakıyorlardı. Onlarla konuşma gayretlerimde ise, " A. bilir; ona sorun" diyorlardı. Bu noktalarda A. devreye giriyor ve bir öncekine benzer şeyler söylüyordu. Seans bitip, Serhat'lar odadan çıkarken, onların suya girip hiç ıslanmadıklarını düşündüm. Seansta görünürde hiç şiddet yoktu. Herşey çok sakin olup bitmişti. Ancak seans bittiğinde ben dayak yemiş gibiydim ve aşırı derecede yorgun hissediyordum. O gece beraber çalıştığım meslektaşıma "ben bugün bir aile görüşmesi yaptım ama aile yoktu" dediğimi hatırlıyorum. Onlara öfkelenmiştim. Seanstan sonra Baba Serhat'ı ne kadar gözümde canlandırmak istesem de, canlandıramadığımı farkettim. Yüzünü gözümün önüne getirmeye çalıştıkça, içinden arkasını gördüğüm şeffaf bir yüzeye bakıyorum hissine kapılıyordum. Onun rumeli kökeni, benim de kökenlerim oralı olduğu için ilgimi çekmiş; bende, ona ulaşırsam, aile geçmişime dokunabilirim hayalini yaratmıştı. İkinci seansa gelip gelmeyeceklerinden emin değildim. İlk seansta olup bitenlerden sonra umutsuz hissediyordum. Seansa iki kişi geldiler. Baba Serhat ve büyük kızı A. Baba Serhat seans içinde gene aynı bağlantısız varoluş içinde gibiydi. "Allah size dert tasa vermesin", "Zahmet ettiniz sizi yorduk; Allah çoluğunuza, çocuğunuza bağışlasın", "Biz sizi fazla yormayalım". Baba Serhat bu cümleleri sarf ederken göz ucuyla A. 'ya bakıyordum. Bir an için göz göze geliyorduk ve babasının tekerlemelerine sıkkın bir yüz ve eleştirel bir ifade ile baktığını, hatta benim söylediklerimi yüksek sesle babaya tekrarladığını görüyordum. Ancak aynı A. 'yı bir süre sonra, babayla senkronize olmuş şekilde başını sallarken ve yüzünde babasındakine benzer şeffaf ifade ile buluyordum. Bunların arkasına geçmeye çalışan herhangi bir manevram da gene bu cümlelerle karşılandığı için, sonunda ben o cümlelerin hammaddesi olan kültüre girmeye çalıştım. Kendimi "Herşey zaten çocuklar için değil mi ? Bizden geçti artık, biz çektik, çocuklar çekmesin"; "insan elindekinin kıymeti bilmeli"; "çok haklısınız, cana gelmesin de..." gibi sözler söylerken buldum. Karşı koyulmadığı zaman, ilişkinin etkileşimsel doğası adeta bir meditasyon ortamı yaratıyor, o tekrar edilen cümleler mantralara dönüşüyor ve aynı A. gibi Baba Serhat'la senkronize bir ritmde başımı ileri geri sallamak mümkün oluyordu. İlk seans çok zor geçmişti, dakikaları saymıştım. İkinci seansın nasıl geçtiğini anlamadım. Saate gözüm iliştiğinde, zamanın dolduğunu gördüm. Yoksa, saat mi durmuştu. Saat hala seansın başındaki saati mi gösteriyordu ? Yani hiç yaşamamış mıydık, yoksa çok mu hızlı yaşamıştık ? İlk seanstan sonra babanın yüzünü hatırlayamadığım gibi, bu sefer de seansı ayrıntılarıyla hatırlayamadım. Biz ne konuşmuştuk ?. Yoksa hiçbir şey konuşmamış mıydık ? Sesleri hatırlıyordum ama sözler aklıma gelmiyordu. Sonraki iki seansa gene aynı ikili geldi. Seanslarda zaman zaman ayılıyor gibi olup, kendimi bu ölümcül uykunun dışına taşımaya çalışsam da yapamıyordum. Nedense, gözümün önünde içi nargile dumanı ile buğulanmış bir Osmanlı kıraathanesi vardı. Hani şu gravürlerdekilerden. Baba Serhat'ın tatlı rumeli şivesi ve düşük ses tonu hipnotik etkisini arttırdıkça arttırmıştı. Kendimi bir sedirin üzerinde zamanın durduğu veya çok ağır ilerlediği kafası dumanlı bir Osmanlı ikindisinde gibi hissediyordum. Baba Serhat bu dekorun içinde Binbirgece masalları, Balkan hikayeleri anlatıyordu. Üçüncü seansta farklı bir şey ani bir şekilde ortaya çıktı. Baba Serhat'ın ses tonu değişti. Sesinde keder vardı. Daha önceki ifadelerdeki kaygan iyimserliğin yerini, sürtünmesi yüksek bir acı almıştı. O sırada seansla ilgili zaman-bilinçli hale geldiğimi hatırlıyorum. Sesindeki kederlenme tatlı bir uykudayken sabah saatin çalması ve bizi ölümsüzlükten ölümlü zamana uyandırması gibi bir şeydi. Baba Serhat derin bir iç geçirerek "Beyefendi, Allah insanı gördüğünden azına mecbur etmesin" dedi. Bir dakika, bir dakika ne oluyordu ? Bir şeyler değişmişti. Bu doku farklıydı. Bu neydi ? A.' ya baktım. A. o an bana diğer seanslardakinden çok farklı göründü. Yüzü gerçekti. Baba Serhat o noktada hiç unutmadığım bir hikaye anlattı. "Dicle kıyısında bir adam karısı, çoluğu çocuğu ile yaşarmış. Bağı bahçesi varmış. Kimseye zararları dokunmaz, mutlu mesud günler geçirirlermiş. Bir gün adam akşama kadar tarlasında çalışmış. Eve gitmeden Dicle'de yıkanmak, akşam yemeğine temiz oturmak istemiş. Üstündekileri çıkarıp, kıyıya koymuş ve nehire girmiş. Biraz yüzdükten sonra geriye dönmek istemiş ancak şiddetli akıntı onu alıp karşı kıyıya atmış. Dönmeye çalıştıkça sürüklenmiş. Çaresizlik içinde karşı kıyıya çıktığında arkasında bir takım atlı adamlar belirmiş. Aman vermemiş bu adamlar. Onu esir edip Bağdat'a götürmüşler. Orada köle olarak zengin bir aileye satılmış. Namuslu ve çalışkan bir adam olduğu için, o aile onu yıllar ilerledikçe işlerin başına getirmiş. Adam zamanla özgürlüğünü kazanıp, zengin bir tacir olmuş. Zengin tacir servetine rağmen buruk ve mutsuzmuş. Yönünü bile bulamayacağı uzaklıkta ve uzun yıllar öncesinde kalan karısını ve çocuklarını düşünür için için ağlarmış. Günün birinde Bağdat'taki kraliçe bu zengin taciri görüp, ona vurulmuş. Onu kendine istemiş. Tacir de gönlünü bu güzel kadına kaptırmış. Evlenmişler, çocukları olmuş. Tacir Bağdat'ta bir ömür sürmüş ve yaşlanmış. Günün birinde, "artık bu son seferlerden biri" diyerek, uzak bir ile kervan götürürken, aşırı sıcağa dayanamamış ve kervanı durdurup, nehirde yıkanmak istemiş. Yaşlı adam nehirde ağır ağır birkaç kulaç attıktan sonra akıntıyla sürüklenmeye başlamış. Kıyıdan telaşla bağrışan adamları ona nasıl yardım edeceklerini bilememişler. Nehirde epey sürüklenen ve hırpalanan yaşlı tacir, karşı kıyıya zor bela çıktığında, yerde elbiseler bulmuş. Elbiseler sıcak ve terliymiş. Onları giyerken bedeninin gençleşmiş olduğunu hayretle görmüş. O sırada uzaktaki tepeden kendisine doğru koşarak gelen oğlunun onu yemeğe çağırdığını duymuş". Baba Serhat'a bu hikayeyi nerden duyduğunu sordum. Babasının anlattığını söyledi. Gözleri buğulandı. Serhat ailesinin bir kuşak öncesi bir Balkan ülkesinde yaşamaktaydı. Bu ülkede halleri vakitleri oldukça yerindeydi. Geniş toprakları, hayvanları ve bir çiftlikleri vardı. İkinci Dünya Savaşı yıllarında biraz sıkıntı çekmiş olsalar da, savaş doğrudan onlara dokunmamıştı. Savaştan sonra ülkedeki rejim değişikliğini takiben, ellerindeki varlıklar devletleştirilmişti. Bölgede ortaya çıkan huzursuzluk sonucunda ise zorunlu bir göçle kendilerini Türkiye'de bulmuşlardı. Baba Serhat Türkiye'ye geldiğinde sekiz yaşındaydı. Göçmenlerin yoğun yaşadığı bir bölgede, yanlarında getirdikleri biraz para ile aldıkları bir evde yaşıyorlardı. Babası pek te beceremediği bir ticaret işine soyunmuştu. Mutsuzdu. Anne göçten bir sene sonra vefat etmişti. Geride bir adam ve üç çocuk kalmıştı. Baba Serhat o yıllarla ilgili şöyle bir anı anlattı "Herhalde geleli birkaç ay olmustu. Uykuda yürümüşüm. Kendimi evin kapısını dışarıdan yumruklarken buldum. "Ben artık öldüm...Ben artık öldüm" diye ağlıyor ve bağırıyordum. Büyük baba Serhat'ın yerleştikleri bölge ve halkı ile ilişkisi yok denecek kadar azdı. Geldiği bölgeyi bozulmuş bulmuştu. Ne adet biliyorlardı, ne dini yerine getiriyorlardı. Çok açık geziyorlardı. Arasıra camiye gidiyordu ama yaşamı evle dükkan arasında geçiyordu. Evde olduğu saatleri ise arka arkaya namaz kılarak ve zikir yaparak geçiriyordu. Onun için zaman göçten sonra durmuş gibiydi. Göçten on sene sonra bile insanlarla konuşurken, "biz buralarda pek kalıcı değiliz" diyordu. "..seneye falan döneriz". Konuşkan olduğu ender zamanlarda memleketi anlatıyordu. Oradaki bolluğu, bereketi, cemaati, en ince detayına kadar sayıp döküyordu. Mutsuz olduğu zamanlarda, öfkeli bir şekilde, bir gün mallarını geri alacaklarını söylüyordu. Bunun için çocukları içinde en akıllı gördüğü Baba Serhat'ın devlet adamı olmasını istiyordu; belki de bir elçi olmalıydı. Ancak, "biz buralarda kalıcı değiliz, az bir süre sonra döneceğiz" dediği zamanlarda ise, oğlunun devlet adamı olması gibi düşüncelere yabancılaşıyordu. "Ne gerek vardı ki ?. Havalar biraz ısınsın, yollar açılsın da, biz gideriz". Baba Serhat babasının dükkanında çalışmaya başlamış ve emekliliğine kadar başka bir iş yapmamıştı. Kendisinden epey büyük olan abla ve ağabey göçten bir süre sonra evlenmişlerdi. Evde babası ve kendisi kalmıştı. Babasına dükkanda yardım ediyor; eve geliyor yemek yapıyor, ev işlerini hallediyordu. Çevre onu hayırlı evlat olarak görüyordu. Ancak o babasının kendisinden olmasını beklediği atılgan, cesur, mücadeleci adam ezikliğini yaşıyordu. Babasıyla oturup uzun uzun memleketi konuşmayı, rumeli türküleri söylemeyi, memleket yemekleri yapmayı seviyordu. Baba artık onun evlenmesi gerektiğini düşündüğü zaman, buna karşı koymadı. Babası oturdukları çevrenin -ki burası küçük bir şehirdi- kızlarını fazla açık bulduğu için ona memleketlilerin yaşadığı bir köyden bir kız bulundu. Kız sakin, ağzı var, dili yok bir insandı. Evlendiler. Baba evlilikten kısa bir süre sonra vefat etti. Baba Serhat evliliğini anlatırken, bolca saygıdan, ahlaktan, namustan sözetti. Evliliğini anlatırken babasını ve onunla yaşadığı günleri anlattığı bölümlerdeki duygular kayboldu. Yine dualı, tekerlemeli söylem hakim oldu. Baba Serhat kısa bir süre için seansa gelmiş, duygularını ifade etmiş, sonra yıllarca yaptığı gibi, kendi içine, odasına, dükkanına kapanmıştı. Bana anlattığı bu ona özel olanlar üzerinden onu tekrar davet etmeye çalıştım. Artık almıyordu. Orada değildi. O beni, bizi hipnoza çağırıyordu. Buralarda fazla kalıcı olmamış, tekrar oraya çekilmişti. Ona orada eşlik edebilirdik. Dönüp A. 'ya baktığımda, o çoktan eşlik etmeye başlamıştı bile. Baba Serhat'ı dördüncü senstan sonra bir daha göremedim. Telefonla artık gelmeyecekleri notunu bırakmışlardı. İçim buruldu. Bu kayıpta etken olan bir sürü şeyi kafamda evirip, çeviriyordum. Öncelikle onları müşteri etmemiş olmakla ilgili kendimi suçluyordum. Onlar bana geldikleri zaman, neyi talep edeceklerini bilmiyorlardı. Ben, onlara bir çerçeve ve format sunmak bir yana, onlarla çalışmada ne beklediğimi kendime bile netleştirememiştim. Ancak bırakmalarının sebeplerinin bunlarla sınırlı olmadığını kestirebiliyordum. Aradan beş-altı sene geçti. Bir gün A. telefon edip, randevu aldı. A. karşımdaydı ama artık Baba Serhat yoktu. Babası üç sene önce kanserden ölmüştü. Bunu öğrenince derin bir suçluluk duydum. Aklıma Baba Serhat'ın ağır psikosomatik şikayetleri geldi. Acaba tutabilseydim ? Acaba daha iyi olsaydım ? Acaba ? Acaba ? A beş sene öncesinin görüntüsünden oldukça farklıydı. Genç ve akça pakça bir görüntünün yerini ortayaşın döpiyes ve gözaltı torbaları almıştı. A. kendisini iyi hissetmiyordu. Yaşamın anlamının ne olduğunu bilmiyordu. İçinde hiç dolmayan bir boşluk vardı. Aslında bunlar başına gelmiş şeyler değildi. Bunlar oydu. O bunlardı. Kendini bildi bileli olanların yeni ayırdına varıyordu. Herkes yaşamı böyle yaşamıyordu. Bunun farkına varma acılı bir uyanıştı. A ile yaklaşık üç sene çalıştık. Bu sunum onun terapisinin oldukça uzun hikayesini anlatmak için uygun bir yer değil. Ancak konumuzu ilgilendiren noktalara değinmek isterim. A çalışmanın ilk seansında koltuğun ucunda, öne eğilerek oturuyordu. "Burada kalıcı mısınız ?" diye sordum. Gülerek "evet" dedi ve arkasına yaslandı. Bir sonraki eğreti oturmaya kadar. A ile çalışmaya başladıktan sonra, önceki çalışmada karanlıkta kalan Anne Serhat konuşuldu. Anne Serhat hatırlayacağınız gibi köyden getirilmişti. A annesinin köyde uzaktan akrabası olan bir gence tutkun olduğunu ama bunu hiçbir zaman kızlarından başka kimseye açamadığını söyledi. Ona fikri bile sorulmadan evlendirilmişti. A. anne ve babasının hep ayrı odalarda yattıklarını hatırlıyordu. Anne eşine aralarında fazla bir yaş farkı olmamasına karşın, yaşlı bir akraba gibi davranıyordu. A. etraftaki insanların da ilginç bir şekilde onları karı-koca gibi tasavvur edemediklerini söyledi. Yeni taşınılan bir apartmanda, annesini dul kalmış çocuklu bir kadın sanmışlardı. Bu kadın ağabeyiyle oturuyor diye düşünülmüştü. A. dışarıdan niye böyle algılandığını tam olarak açıklayamıyordu ama evet anne ve babası karı-koca değillerdi. Annesi zor şeylerle karşıkarşıya kaldığı zaman A.'dan yardım istiyordu. "Babanızı biliyorsunuz. Erkeğimiz yok" diyordu. Anne Serhat genelde dalgın ve durgundu. A. bu dalgınlığın zaman zaman heykelleşme gibi bir duruma geldiğini söylüyordu. Bazen defalarca "anne anne" diye seslendiği halde yanıt gelmediğini korku ile hatırlıyordu. A annesinin ev içindeki neşeli ve canlı zamanlarının kendisinin başarılarını, okulu, arkadaşlarını, değişik sosyal çevreleri anlattığı zamanlar olduğunu hatırlıyor. A annesinin hayran bakışlarını kendi üzerinde tutmanın getirdiği doyumu çok sevdiğini söyledi. Baba Serhat'ın en sevdiği şeylerden biri A ile başbaşa yaptığı muhabbetlerdi. Ona uzun uzun eski günlerden , İkinci Cihan harbinden bahsederdi. Baba Serhat'ı bir babadan ziyade -ona söylemesi tuhaf geliyordu ama-, cinsiyeti belli veya önemli olmayan bir büyük ebeveyne benzetiyordu. Baba Serhat zaman zaman A'ya siyaseti sorardı; teknolojik yenilikleri sorardı. A bunlara büyük bir keyifle yanıt verirdi. Uzun uzun anlatırdı. Sonrasında bir gün dehşetle babasını zaman-mekan makinasına binip bir yüzyıl sonrasına gelmiş biri gibi hayal ettiğini farketti veya kendisi bir yüzyıl öncesine gitmiş ve şimdi çoktan ölmüş birisiyle konuşuyordu. Babasıyla bu özel paylaşma anlarındaki bu hayal, aynı babasının oturup televizyonda haberleri dinlemesi veya günde iki üç gazete okumasıyla değişmiyordu. Sadece onun için değil, babası için de değişmiyor gibiydi. Anne zaman zaman köye giderdi. Köye gitmenin heyecanı günler öncesinden başlardı. Genellikle yanına küçük kızını alır. A'yı "sen babana bakacaksın" diye bırakırdı. Anne köy için yola çıktığı andan itibaren başka bir insandı. A. bir keresinde babasını ikna ederek habersiz köye annesini ve kardeşini almaya gittiklerini, annesinin bunun sonucunda A'ya çok kızdığını ve bir idam mahkumu gibi eve döndüğünü hatırlıyordu. Bir keresinde de köyde anneyi bahçede küçük kızlarla ip atlarken görmüştü. Anne alı al moru mor ip atlıyor ve nefes nefese türkü söylüyordu. Anne için ağabeyi çok önemliydi. Gönlünü kaptırdığı o uzak akraba ağabeyin yakın arkadaşıydı. A. annesinin köye gittiğinde ısrarla dayısının evinde kalmasını çok manidar buluyordu. Öte yandan A dolaylı olarak öğrenmişti ki, o adam artık köyde değildi. Yıllardır haber alan da yoktu. Anne bunu biliyor muydu, bilmiyor muydu. A çok emin değildi. Ama anne dayıda kalıyordu. Baba Serhat öldükten sonra, annesi yedisini, kırkını, vs. yaptı ve yıllar önce yanında getirdiği çeyiz sandığını da arabaya yükledi. A'nın hatırladıkça güldüğü şekilde, atmışını geçkin annesi "Benim artık buralarda kalmam olmaz. Sonra laf çıkar" dedi. Ve köye ağabeyinin evine gitti. Giderken de "sen bu ailenin hep direği oldun. Şimdi kardeşine bulunacaksın. O sana emanet" dedi. A işinde çok başarılıydı. Gittikçe yükselen bir grafik çizmişti. Çalıştığı şirkette kendisiyle ilgili "demir leydi" denildiğini duymuş; bu hoşuna gitmişti Ona bulduğu bir işte sekreter olarak çalışan kızkardeşi de A ile birlikte oturuyordu. Çalışmaya başlamamızın ikinci veya üçüncü ayında ilginç bir şey oldu. A. seansta bir erkekten bahsetti. Ben önce kim olduğunu sormama sabrını gösterebildim ama sonrasında bu isim defalarca geçmeye başlayınca, "kim ?" diye sordum. A'nın yüzünde büyük bir şaşkınlık oluştu. "Eşim tabi ki" dedi. "Size anlattığımı hatırlamıyorsunuz". Hafızamı en ince kayıtlara kadar zorladım ve zorladım. Eş veya sevgili, veya bir erkek arkadaş bulamadım. "Anlattınız, anlatmadınız" tartışmasına girmedim. İkinci büyük şaşkınlık, onun aile olarak bana geldikleri zaman da evli olduğunu öğrendiğimde ortaya çıktı. O zaman dayanamadım "Siz bana dört kişi birlikte oturduğunuzu söylemiştiniz" dedim. "Tabi öyleydi" dedi. Kocasıyla beraber tuttuğu evin, şehrin Anadolu yakasında olduğunu, eşinin Anadolu yakasında çalıştığını, oysa onun işinin Avrupa yakasında olduğunu, bu yüzden evi Avrupa yakasında olan annesinde kaldığını söyledi. Bu ve buna benzer cümlelerde Asya-Avrupa-Asya-Avrupa yaka, yakalar, birbirini takip eden açıklamalar geldi. Haftasonlarını Asya yakasında geçirmek güzel oluyordu çünkü Asya yakası daha havadar ve ağaçlıktı ancak eşi tiyatro ve sinema sevdiği için Avrupa yakasına geliyordu. Bu yüzden bazı haftasonları da ayrı kaldıkları oluyordu. Zaten ya eşinin, ya kendisinin haftasonlarını da kapsayan şehir dışı seyahatleri oluyordu. Bu yüzden pek biraraya gelemiyorlardı. A benim evliliğin mekansal durumuyla ilgili "yadırgama"larımı yadırgadı. "Bunda ne vardı ki ?". "Niye bu kadar üzerinde durmuştum bunun ?". Çalışma ilerledikçe durumda bir tuhaflık olduğunu, herkesin evliliklerinin böyle olmadığını farketmeye başladığını söyledi. Çevresindekilerin ona söylediği şeylerin bir kısmı şimdi daha anlaşılır geliyordu. Bir arkadaşı "evlilik, aynı ev-liliktir. Siz aynı ev-li değilsiniz" demişti. A kendisine hiç evlenmemiş gibi gelen bir tarafının olduğunu farketmeye başladı. O "bir erkekle evlenemez bir taraftı". "Bir erkekle ?" diye sordum. "Yani evlenemez diyorum. Erkekle tabi ki, kimle olacak ki ?" dedi. Çalışmamızın birinci senesi içinde kardeşi Istanbul dışındaki bir üniversiteyi kazanıp, oraya gitti. A. tek başına kaldı. Ciddi bir depresyona girdi. Annesini köyden getirdi. Birkaç ay kalan kadın köye döndü. Depresyon tekrar ağırlaştı. Kocasına birlikte yaşamak istediğini söyledi. Ancak söylediği şeyin, içinde yanan arzusunu yansıtmadığını da dile getirdi. Bu gerçekten arzu ettiği değildi ancak yalnızlıktan çok korkuyordu. Geceleri yatağında üşüyordu. Kemikleri üşüyordu. Eşiyle birlikte yaşamaya başladıktan sonra, iş yerindeki iki ayrı kişiyle birbirini takip eden yakınlaşmaları oldu. Aralarında bir cinsellik yaşanmadı. Bu kişiler işyerindeki en kuvvetli insanlardı. İktidarları ve güçleri neredeyse sınırsız görünüyordu. Onlarla uzun saatler, günler ve iş seyahatleri geçiriyordu. Neredeyse bu adamların yedek-zihni olduğunu hissediyordu. Onlar A'yı vazgeçilmez buluyorlardı. Özellikle ikinci kişi ile bu durum üst seviyeye ulaşmıştı. İşyerinde ve bağlantılı kurumlarda, bir sorun çıktığında, ikisinin ismini birlikte kullanıp, "Hele onlar gelsin. Onlar çözerler" deniyordu. Bu isimlerin ortak kullanımını konuşurken, kendi ismini kısaltıp, erkek versiyonu gibi kullandığını farkettim. Bunu işaret edince, buna alışkın olduğunu, aile içinde hem annesinin, hem de babasının onu bu şekilde çağırdıklarını söyledi. Bu isimi kimin koyduğunu sorunca, bilmediğini ama dayısının isminin bir etkisi olduğunu söyledi. Kısaltılmış ismi dayısının ismine benziyordu. A.'nın benimle kurduğu aktarım ilişkisinde iki ana konfigürasyon vardı Birincisinde, beni bu güçlü erkekler gibi görüyordu. Benimle yaptığı zihinsel çalışmasını işyerinde güçlü erkeklerle oluşturduğuna benzer bir "yedek-zihinleşme" olarak görüyordu. İkinci konfigürasyonda ise, ben geçmişle ilgili konuşmaya meraklı yaşlı bir adamdım. Dışarıda olup bitenlerden kopuktum. Bir odada yaşıyordum. Seans içindeki zaman dış gerçekliğin zamanı değildi. A. kadınlardan bahsederken, onları fazla heyecanlı, saf, ürkek olarak tanımlıyordu. Bir gün artçı bir depremde işyerindeki kadınların nasıl çığlıklar attığını anlattı ve "ben bile onlar gibi korktum" dedi. Ben "siz bile ?" dedim. "Bile"ye yaptığım vurgu kafasını karıştırdı. Uzun süre bu kafa karışıklığı devam etti. Çalışmanın bu noktasından itibaren, A güçlü erkeklerle bütünleşen tarafını daha belirgin görmeye başladı. "Belki size tuhaf gelecek ama. İçimde bir yer var. Ona ne söylerseniz söyleyin; o onlardan etkilenmiyor. O "ben erkeğim"" diyor. Ama bedeni olmayan bir erkek o". A'nın bedensiz erkekliği neredeyse bütünleştiği güçlü erkeklerin somut varlıklarını kullanıyor, onlarla özdeşleşiyor gibiydi. Hiçbir zaman cinsel anlamda bir kadın-erkek ilişkisine dönüşmemiş bu beraberliklerde temel ilişki dinamiği erkekle arasındaki kaynaşma, düzgün adım yürüme, isimlerin birlikte kullanılması, Düşleminde o güçlü erkeklere zihnini yedek güç olarak verip, onların bedenini istiyor gibiydi. A. o günlerde kendini erkek bedeninde gördüğü rüyalar getirdi. A'nın görünürdeki evliliği ise kadın-erkek rollerinin birbirini tamamlayıcılığını gerektiriyordu. Bu gereklilik A'nın düşlemsel kimliğinin yapısına uygun değildi. Serhat ailesinin üç kuşaklık düşlemsel ortaklığını şöyle değerlendirebiliriz Ailenin bireyleri, bireysel dinamiklerinin farklılaşan dünyalarında yaşamaktaydılar ancak bir ortak düşlemsel paydada buluşuyorlardı Bulundukları yerde kalıcı değillerdi veya öyle olmasını arzu ediyorlardı. Hep öteki taraf vardı. Bu vatandı, köy ve köydeki aşktı, Avrupa veya Asya'ydı, veya bir başka cinsiyetti. Serhat ailesinin öyküsü, karşı kıyıya geçip geri dönememekle ilgili bir temaydı. Büyükbaba Serhat koptuğu kıyıya geri dönememişti. Baba Serhat'ten, oraya gidip gelmesini, hem oralı, hem buralı olmasını, yani "elçi" olmasını beklemişti. Ama olamamıştı. Ailenin erkekleri iki kıyı arasında gidip gelememişlerdi. Ben Baba Serhat'la olan çalışmamda, ortak olan köklerimi kullanan karşıaktarımımla, bir nevi "elçi" yani terapist olmaya çalışıp beceremedim. Ailenin kadınları kendi hesaplarına bu konuda nispeten başarılıydılar. Anne Serhat köye gidip geliyordu. A. elçilik görevini üstleniyor, iki kıta arasında, iki dünya arasında köprü oluyordu. Ancak iki kadın da, erkeklerini düşlemlerinde taşıyamıyorlar, düşürüyorlardı. A. bir yandan ailenin düşleminde kendine yer bulurken, diğer taraftan bu düşlemdeki "elçi"nin cinsiyetini, yani erkekliği üstüne giymek zorunda kalıyordu. Ailenin öyküsünde kaybedilen olgular yas süreçlerinde metabolizasyona uğramıyorlardı. Onlar zaman-dışı bir düşlem kıyısında korunmakta ve ara ara buğulu deneyimlerde ziyaret edilmekteydiler. Dicle kıyısındaki elbiseler hala sıcaktı . İki kıyıyı birbirinden ayıran inkar nehri Dicle, bir kıyıda ölüm, zaman, bir cinsiyete sahip olma ve mesafe olgusunun doğuşu ile ayrılmayı diğer kıyıda ise ölümsüzlük, zaman-dışı olma, cinsiyetsizlik veya karşı cinsiyette olabilme ve mesafesiz bir varoluşta bir ve tek olmayı tutuyordu. Aslına bakarsanız, bu tarif edilen şey sadece Serhat ailesine özgü bir durum değil. Hepimiz için, hepimizin ortak ailesel düşlemleri için her zaman bir öteki taraf vardır. Düşlemleri birbirinden ayıran öncelikle bizim orayı nerede ve nasıl aradığımızdır. Kimimiz aynanın içinden geçerek, kimimiz fasulyeye tırmanarak, kimimiz balkabağından arabalara binerek, kimimiz balina tarafından yutularak oraya gideceğimizi düşlemleriz. Aile olarak veya birey olarak farklılaşmayı yaratan ikinci etken, bizim bu öteki taraf düşlemimizin iç dünyamızda gördüğü muameledir. Bazı insanlar bu düşlemleri çelikten duvarlar arkasında saklarlar; bazıları ara ara ziyaret ederler, bazıları onun içinde yaşarlar, bunun farkında olmayan bir tek kendileridir. Ha bir de tabi şunu eklemek gerek, bazıları düşlemlerinden hayatlarını kazanırlar. Onlar düşlemlerini gün ışığında yaşarlar ama onlara deli denmez. Sanatçılardan bahsediyorum. Tabi sözüm meclisten dışarı bir de başkalarının düşlemlerinden ekmek parası kazananlar vardır. Teşekkür ederim.
Evlilikte Cinsellik Dışında Eşe Fiziksel Temas Fiziksel temas sevgiyi iletme yollarından birisidir. Evlilikteki sevgiyi iletmek için de güçlü bir araçtır ve bazı insanlar için öncelikli sevgi dilidir. Bazı insanlar fiziksel temas olmadan sevildiklerini sevgi depoları doludur ve eşlerinin sevgisi konusunda kendilerini güvende hissederler. Bir ilişkiyi yaratan da bozan da fiziksel temastır. Bu dil sevgiyi olduğu kadar nefreti de iletebilir. Dr. Cem Keçe Eşe Hizmet Etmek Eşe yapılan hizmet davranışları sevilen kişinin yapılmasından hoşlandığı şeyleri yapmasıdır. Bu davranışlar eşlerin birbirine hizmet ederek memnun etmeye birbirleri için bir şeyler yaparak sevgilerini ifade etmeye çabalamalarıdır. Ricaların sevgiye yön verdiği ama taleplerin sevgi akışını engellediği ifade edilmektedir. Evlilikten önce eşlerin birbirleri için yaptıklarının evlilikten sonra yapacaklarının göstergesi olmadığı belirtilmektedir. İnsanlar eşlerini en çok kendilerinin en derin duygusal gereksinimleri olduğu anlarda yüksek sesle eleştirirler. Eleştiriler, sevgi için yalvarmanın etkisiz bir yoludur. Bu anlaşılırsa onların eleştirilerine daha yapıcı bir şekilde yaklaşılmasının gerektiği ortaya çıkar denilmektedir. Eleştirinin çoğunlukla açıklama gerektirdiği böyle bir sohbeti başlatmanın eleştiriyi sonunda bir talepten ricaya dönüştürdüğü gerçeği ortaya atılmaktadır. Hizmet davranışı sevgi dilini öğrenmenin kişilerin karı koca rollerini yeniden incelemelerini gerektirdiği üzerinde durulmaktadır. Keçe Eşe Hediye Almak Armağan alma, incelenen her kültürde armağan verme, sevgi-evlilik sürecinin bir parçasıdır. Armağanın kendisi hatırlama düşüncesinin bir sembolüdür. Birisine bir armağan vermek için onu düşünüyor olmak gerekir. Armağanın kendisi bu düşüncenin bir sembolüdür. Armağanın para ile alınıp alınmadığı önemli değildir. Önemli olan yalnızca zihindeki düşünce değil armağanı fiilen alma ve onu bir sevgi ifadesi olarak sunma düşüncesidir. Armağanlar sevginin yükselişinin sembolleridir. Semboller duygusal değer taşırlar. Armağanlar ne pahalı olmak zorunda ne de her hafta verilmek zorundadır. Bu öğrenilmesi en kolay sevgi dilidir. Keçe Eşle Konuşabilmek Nitelikli beraberlikte esas olan durumlardan biri de konuşurken partnerine bütün dikkatin verilmesidir. Bu sevgi dilinin ana yönü,birisi ile birlikte olmaktır. Bu da odaklanmış ilgi ile mümkündür. Nitelikli sohbet onay sözlerinden farklıdır. Onay sözleri söylenilenler üzerinde odaklanır. Oysa nitelikli sohbet işitilenler üzerinde odaklanmıştır. Bu konuda dikkat edilmesi gereken hususlar; konuşurken göz temasının sürdürülmesi, dinlerken başka bir şeyle meşgul olunmaması, duyguların açığa çıkmasına özen gösterilmesi, vücut dilinin gözlemlenmesi ve konuşanın sözünün kesilmemesidir. Nitelikli sohbetin yalnızca anlayarak dinlemeyi değil, aynı zamanda kendini açıklamayı da gerektirdiği açıklanmaktadır. Nitelikli faaliyetler kişilerin ilgi duyduğu her şeyi kapsayabilir. Amaç birlikte bir şey yaşamak ve bu yaşantıyı tamamlamaktır. Bu sevgidir ve sevginin sesidir. Nitelikli faaliyetlerin en önemli yan ürünü, gelecekte yararlanılacak bir hatıra bankası sunmalarıdır. Kazanılacak şey sevildiğini hisseden bir eşle yaşamak ve onun sevgi dilini akılcı bir şekilde konuşmayı öğrenmenin zevkidir. Keçe Eş ile Onay-Takdir Dili Kullanarak İletişim Kurmak Birinci sevgi dili olan onay sözlerinde Chapman sevgiyi duygusal olarak ifade etmenin yolunun, onu oluşturacak sözleri kullanmak olduğunu belirtmektedir. Sözlü iltifatlar veya takdir sözleri sevgiyi güçlü bir şekilde iletir. Sevginin hedefi, istenilen bir şeyi elde etmek değil, sevilen kişinin saadeti için bir şeyler yapmaktır. Sözel iltifatlarda bulunmak, eşlere onaylayıcı sözleri ifade etmenin yalnızca bir yoludur. Eşlerin kendilerini güvensiz hissettiği alanlardaki gizli potansiyeli, cesaret verici sözlerle harekete geçebilir. Kişilerin sahip olduğu bir ilgi alanını geliştirmesi için cesaret verici sözlere ihtiyaçları vardır. Cesaret verme, duyguları sezinlemeyi ve dünyayı eşlerin gözüyle görmeyi gerektirir. Bu nedenle öncelikle eşlerin birbirleri için neyin önemli olduğunun arayışı içinde olmaları gerektiğinin önemine değinilmektedir. Sevginin sevecen olduğu, sevecen sözlerin kullanılması gerektiği, yüksek, sert bir sesle ifade edilen sözlerin sevgiyi değil, bir yargılama ve kınama ifadesini yansıtacağı üzerinde durulmaktadır. Hiç kimsenin mükemmel olmadığı noktasından hareketle, yakın bir ilişki geliştirilmesi için kişilerin arzularının bilinmesinin önemine değinilmektedir. Arzuların ifade edildiği yolun çok önemli olduğu, arzunun talepler olarak algılanması halinde yakınlık olasılığının silindiği ve eşlerin birbirinden uzaklaştığı, fakat ricalar şeklinde belirtildiğinde iletişimin çok daha rahat kurulduğu gerçeği vurgulanmaktadır. Onaylayıcı sözler alındığında, karşılıkta bulunmak için güdülenmenin daha doğal olduğuna işaret edilmektedir. Keçe Evlilikte Sevgi Deposu Evlilik, aşk, yakınlık ve sevgi için duyulan gereksinimleri karşılamak üzere tasarlanmıştır. Evlilik ve çift ilişkilerinde sevgi deposunu dolu tutmak çok önemlidir. İnsanların, sevgiyi farklı şekillerde ifade ederler ve algılarlar. Bunlar onay sözleri, nitelikli beraberlik, armağan sunma, hizmet davranışlarında bulunma ve fiziksel temas olarak Gary Chapman tarafından beş sevgi dili olarak adlandırılmıştır. Keçe
Hoşgeldin! En başarılı kariyer bile aile mutluluğunun yerine geçmez. İstisnasız, herkes mutluluk, sevgi, aile rahatlığı arıyor. Fakat herkes başarılı değil, başarısızlıkların nedenlerini ve aynı zamanda bir ruh eşini nasıl bulacağınızı eşi nasıl sipariş edilirMutluluğunu bulmak, özellikle bir kadın için kolay bir iş değildir. Zayıf yarısı genellikle doğanın henüz yaratmadığı böyle bir adamı arar ya iki ya da tercihen üç tane daha yüksek eğitim almış, kalın bir cüzdanlı, ya bir cüzdanlı ya da yükseltilmiş bir maço olmalı ve aynı zamanda uygun, nazik, cömert, vb. zayıf ve zayıf yönleri olan gerçek bir insanı hayal ederseniz, hayal ettiğinizi değil, bir çift bulabilir. Birbirinizi zenginleştirmek ve bastırmak için enerji ve ruh içinde size yakın bir insanın evreninden kağıda yaz Gelecekteki kocam olmalı ... ve gerçek dünyadaki nitelikleri sıralamalı. Sunmaya çalış. Kaliteyi iki kez yeniden okuyun, ardından sayfayı yazdırın. Küller evrende gelişir, sizleri bir çift aramaya başladı. Er ya da geç, bu ritüel meyve kızı aramaya nasıl başlanırBir eş bulmak, kader bulmak, çekiciliğin çeşitli kurallarına uymak dikkat et. Aynı bakımsız adamlar pis kızı taciz vurgu yapacak aksesuarları kullanın. Tarzınızı seçmek için resminizi daha sık değiştirin, uygun bir resim kurtulun, sızlanmayı bırakın ve şikayet olduğun gibi sev. Gülümse, kasvetli olma, baş yeterli ol, kendine yalnız olduğunu çok iyi söyleme! Bu doğru değil!İcat ettiğin idealden uzak olan adamın ilerlemelerini sık gençlerle tanışabileceğiniz yerlerde düzelt, kadınsı, tatlı, gülümseyen kız gerçekçi hedefler koy. Asla evli bir adamı "kaydır".Dilek kartıKaderi bulmak yardımcı olacaktır Dilek kartıTemiz bir çizim kağıdı fotoğrafınızı al, resimlerini istediğin gibi bir adamın, bir arabanın, alyansın, bir evin, bir veya iki çocuğun fotoğrafını bir erkeğin fotoğrafını ve ... ... neye sahip olmak istediğini posteri daha sık görmek için öne çıkan bir yere asın. Yakında arzuların gerçekleşmesi seçtiklerini nasıl bulur?Bir erkeğin kendisi için olduğu kadar bir kadın için eş bulması da zordur. Sonuç almak için, yanınızdaki hayallerinizdeki kadını daha sık hayal edin. Unutma, arama normal. Umutsuzluk etmeyin. Bugün şans yok, yarın sadece şans!Son zamanlarda, insanlar internette birbirlerini arıyorlar. İnternette tanışma, kendiniz hakkında dürüst, ancak gizemli bir şekilde, sonuna kadar açıklama yapmadan yazmanızla sona tarihte hemfikir olun, çünkü yalnızca anlayabileceğiniz bir tarihte - sizin bir kişidir veya değil. Mükemmel kızı aramayın, mükemmel insanlar yok. Ayrıca kusurların erkek nasıl aile babası olabilir? Herhangi bir bekar aile kurmak ister, ancak nereden başlayacağını olumlu bir tutumla başlamalıyız, her şey ortaya çıkacak. Ayrıca, yol boyunca zorluklar yaşanacağı için hazırlıklı olmanız aynı zamanda gelecekteki eşin niteliklerinin bir listesini yapmak için iyi bir fikirdir. Öyleyse yak, evrene olan arzuyu kalbin daha güçlü attığı yerlerde olur spor yarışmaları, stadyumlar, spor kulüpleri, sinemalar. Asıl mesele boşta kalmak sonra hayat var mı?Boşandıktan sonra tekrar mutlu olmak zor. Kalbimde yine aynı tırmıkla üzerine basabileceğiniza dair bir korku var. Psikologlar 3 tavsiyede hissi iyileşirtekrar aşkı aramak için. Olanlarla ilgilen, kendini serbest bırak. Kıtlıktan kurtulun, öfke, o kişiyi ve kendinizi de affedin. Zihinsel olarak affetmeyi isteyin. Tüm olumsuzluklardan kurtulun, böylece yeni bir tanıdıkla karşılaştığınızda, acılık, küstahlık, alaycılık konuşmanızda oturmayın, halka açık yerlere gidin. Parkta yürüyün, sergilere gidin, sinemaya gidin, yeni bir sevgiye ayak yıl içinde nasıl sevilir40 yıl sonra, hayat daha yeni başlıyor. Ve bu doğru. Zaten bir yaşam tecrüben var, ne istediğini biliyorsun. Başlıca şey, başarınızı yalnızlık olarak olasılıkla kendi hayat hikayen var. Dersleri öğren, böcekler üzerinde çalış. Geçmişte kalmayın, geleceğe gidin! Bir insanla tanışırsan, hikayeni anlatma. Herkes kabul edemez. Kıskançlığın sonu olmayacak! Ne aradığını söyle ve bir tanesini bulsan iyi odaklanmayın. Örtülü olmak aldatıcı olabilir. İlk tarihten sonra aşağıdakilere karar ortak yaşı? Bugün kimse onu kişinin çocukları olduğu konusunda hazırlıklı olun. Onları kabul etmeye, sevmeye hazır mısın? Erkeklerin kadınların bulunduğu bir hobi bulun. Kimse çevrimiçi buluşmayı iptal etmedi. Hemen havuza girmeyin, nasıl bir insan olduğunu öğrenin. Bugün birçok farklı aldatmaca sanatçı!Dinlemeyi öğren! Bu ipucu, her yaştan insanlar için yararlıdır. Bir kişi dikkatlice dinlendiğinde, istediğinden fazlasını söyler. Ve yargılayacaksın senin kaderin ya da başka birini Yükseklere ve Azizlere SorunBir aile yaratmaya yardımcı olacak, çocuk sahibi olacak dualar var. Yalnız olmaktan bıktınız mı? Dua et, Tanrı'nın seni duyacağına inan. Nasıl dua edilirGünahlarından ilk sahip oldukların için, dualarını duyduğun için Yüce'ye teşekkür yakınına bir mum koyun, sonra üç kez dua edin. Eğer kalpten haberiniz yoksa, o zaman kendi sözlerinizle isteyin. Ancak dua yürekten gelen samimi sevgi ve saygıya dayanarak aile mutluluğu vermesini isteyin. İkinci yarının yürekten gelen iyi işler, dualar kazanılması gerekir. Bir kişi dua eder ve Rab sevilen biriyle görüşmez. Yani henüz zaman değil! Dua edin, alçakgönüllülük ve inanç içinde aile için dua eder? Kurtarıcı'ya şafakta ve yatmadan önce aşk, sadakat ve karşılıklılık için dualar söyleyin. Bir kağıda bir dua yazın ve göğsünüzde tılsım yapın. Gelecekteki yarıya ait manevi nitelikleri kendi kelimelerinizle bile evli bir hayata ihtiyacınız olduğunu düşünün. Yalnızca durum için Yüksek Kuvvetler bir ruh eşi göndermeyebilir. Evlilik ya da evlilik için dualar sevilen birini bulma hayalini kuranların akrabaları tarafından bile bir eş armağanı değil, aynı zamanda sabır, bilgelik, birinin öfkesini pasifleştirme yeteneği, ailenin iyiliği için bencillik hakkında sormak İlk Çağrılan Andrew, Sarov'dan Seraphim, Aziz Tatiana, isimlerine göre aziz atabilirler. Dua talepleri insanların ruhlarına mutluluk için umut yardım etmek içinKaderini mahvetmemek için asla kara büyüye başvurma. Özgür, evlenmemiş bir insanı çekmek için komploları kullanabilirsiniz. Sevgiyi çekme törenini gerçekleştirdiğiniz gerçeğini kimseye yapmadan önce 3 gün boyunca oruç tut. Bu sadece etin reddi değil, aynı zamanda samimiyet, kavgalar, kötü düşünceler, hepsi battıktan sonra, bir kilise mumu yak, tüm pencereleri, kapıları bakın, nişanlandığınızı hayal üç kez okuyun"Tanrı'nın kendisi beni Tanrı'nın yoluna çıkaracak. Bana Tanrı'nın hizmetkarıyla adının tanışması, güven vermesi, bana bir fırsat vermesi, gücümü vermesi için ilişkiler hakkında bir lütuf beni boşa harcamaktan, gereksiz toplantılardan, kötü gözlerden, kalbimden rahatsız olmayacak, düşüncelerimde korku olmayacak, benimle bir sevgi ilişkisi olacak, Tanrı'nın köleleri adı Tanrı'nın kölesiyle isim olacak ve sadece büyüyecek. Evet, çarp. Tanrı'ya dua edeceğim, ancak toplantı gerçekleşmesi gerekiyor. Öyle olsun. Amin. Amin. Amin. "Beyaz büyü yardımcı olacak mı? Işık kuvvetlerinin beyaz büyünün ritüellerini gerçekleştirmede yardımcı olduğu söylenir. Karanlık güçlerin yaptığı gibi insanın iradesini yok insanın iradesini yok etmemek için beyaz büyücüler aşk üzerine büyü telaffuz etmeyi teklif eder. İşte onlardan biriikiye bölünmüş bir elmayı kesçekirdeği kesmek, sevilen birinin ismini not almak,"Bu elma güneşte kuruduğu için Tanrı'nın hizmetkarının da isim benim için kurumasına izin verin."son sözleri söyleyerek, iki yarıyı da ipliklerle bağlayın, onları güneşte bırakın, ama kimse kuruduktan hemen sonra, erkek arkadaşınız derhal sizin için sevgiyi tutuyor. Sadece yüz kere düşün, ona ihtiyacın var mı?Runik olma nasıl yapılırRunların yardımıyla bir çifti de çekebilirsiniz. Ve doğru uyuşukluk birbirlerinin hareketini güçlendirecektir. Şimdi neye ihtiyacınız olduğunu belirleyin ve bir kombinasyon Cano-Gebo-Laguz kızların düzgün bir erkekle buluşmasına yardımcı Cano-Gebo-Inguz Sadece uzun bir ilişki kurmak isteyen erkekler için - Uzun ve mutlu bir ilişki yaşayabileceğiniz uygun bir ortak aramak için hızlandırılmış bir arama bir kombinasyon yardımı kocası Dönüşü yalnız insanlara yardım etmek içinAdamını ne zaman bulduğunu nasıl öğrenebilirim? Doğum tarihine göre deneyin. Doğum günündeki tüm sayıları ekle. Haftanın gününü ekleyin. Bu internette Ocak 1993’e gidiyoruz. Bu tarih bir pazar günü düşüyor. Ekleme 2 + 4 + 1 + 1 + 9 + 9 + 3 + 7 yedinci gün = 36 = 3 + 6 = 9. Çıktı 9. Şimdi değerini uzun süredir var, ama bunu bir arkadaş olarak kabul ediyorsunuz. Yakında seninle ya da otelde çiftinizle tanışacaksınız. İlk başta bir kişiyi sevmeyeceksiniz. Ama sonra aşk arkadaşlarınla buluşacaksın, ilk önce basitçe iletişime geçeceksin, sonra buluşacaksın, sonra birlikte yaşamaya veya ilgili doktora aşık olun, yoksa bir ilişki yolcu ve şefi olacak. Roman çok güzel olacak romantik geziler, çiçek denizi, kız arkadaşı tanıtacağım. Onu zaten gördün, ama bunun senin erkeğin olduğundan bazı önemli etkinliklerde veya birinin düğününde gerçekleşecek. Ancak ilişki bu kadar çabuk özgür olmayacak, aşk için İnternet üzerinden yapılacak ve tarihler olacak. Bu kişi yakınlarda bir patron olacak. Ancak onunla tam bir uyumluluk gördüğünüzde bir olay meydana eşini başka kim buldu? İnternette, netice ile güzel romanlar hakkında bilgi edinebileceğiniz hikaye kitlesi. Umudunu kaybetmemek ve inanmamak için en önemli Targakova'nın konferanslarını dinleyin. Marina Targakova, doğru kişiyi bulmanıza, her şeyi raflara koymanıza yardımcı olacak. Çok yararlı konuşmalar!Ayrılma Ruh eşinizi bulmanın, durmadan umutsuzluğa kapılma, bakma, birçok yol var!namazRab'bin Duası“Sana yeryüzüne eğildim Lordum, yardımına başvuruyorum, sana güveniyorum. Beni günahları ve kötülükleri bağışla. Saf sevgi, karşılıklı ver. Büyük bir dünyada karmakarışık, insanlar arasında nişanlı birini bulamıyorum. Senin için umut ediyorum, Lord, yardım istiyorum Sizin ve yardımınız. İsteğimi dikkate almayın. Amin. "Petersburg Ksenia Duaları"Ah, çok mutlu anne Xenia! Açlık ve soğuk, susuzluk ve sıcaklığa maruz kaldı. Rab'bin örtüsü altında yaşıyor, Leydi biliyor ve güçlendi. Siz isteyerek ya da istemeden işlediğiniz tüm günahlarımı affetmiş olursunuz. Yardım edin, kutsal Xenia, hastalarını iyileştirin, ailelerinin mutluluğunu sağlayın. Lütfen kalbimi dünyevi bir sevgi ile yolumuzu aydınlatabilecek bir yaşam ortağı gönderin. Mübarek anne Xenia, ilişkimiz, cennetin gölgesinde. Baba, Oğul ve Kutsal Ruh adına. Amin. "Nicholas Wonderworker için dua ruh eşiyle bir toplantıya öncülük etmek."Ah, Aziz Nikolaos, Tanrı'nın azizi, sıkıntı ve kederdeki işleyicimiz. Yüzünüzün önünde, günahlarımın affedilmesini istiyorum. Bana küfredeyim, Rabbimi affetmeme, yargılamalardan ve umutsuzluğa teslim etmeme yardım et. Yaşamım için eşimi istiyorum. uzun süre, sevgi ve neşede aşık olmak, çocuklara bakmak için. Bize dua et, bize yaşamımızı ve ruhlarımızın kurtuluşunu vermek için Rabbimiz Aziz Nikolaos. "Moskova Namazı Matrona"Anne-Matronushka, kalbime arayan adamı bulmama yardım et ve aşksızlıkla ve beni sevecek birini bulmama yardım yalvarıyorum, acı çekerek, alçakgönüllülükle Rabbimiz İsa Mesih'in ayağına aile yaşamı vermesini teşvik lütfu bizi, uzun süredir acı veren lütfumuzun değerine bırakmasın Baba, Oğul ve Kutsal Ruh adına, şimdi ve her zaman, sonsuza dek ve sonsuza dek. Amin. "Peter ve Fevronia için dua - aile ve evlilik müşterileri"Ah, dindar prensler Peter ve Prenses Fevronia! Umarım dua eder ve yardımına başvururum. Rabbimize duaları yükseltir ve benim için iyilik isterim. Dilekçenizden cennetimizden Çarın refah, dindarlık, iyilik için ricada bulunmanızı rica ederim. aşk imzasız, doğru inançtır. Amin. "Dua Paraskeva Cuma uzun zamandır beklenen çifti bulmada yardımcı olacak, aileye barış ve sevgi getirecek"Rahibe Paraskeva, beni hemen koru!" "Kutsal Mesih'in Gelini, Büyük Şehit Paraskeva! Sen, Göksel Kralı, yüreğin ve ruhunla sevdin ve sevdin, Mülkiyetini fakirlere dağıtarak Kurtarıcımızı ve tanrısallığınız kafirler arasında güneş ışığı gibi parlıyor, korkusuzca Tanrı'nın sözünü onlara simgenize bakıyorum, sizi selamlıyorum, uzun süredir acı çeken Paraskeva. Kurtarıcı, İnsan-sevgili Beseech, bu yüzden sıkıntıya kurtuluş ve iyi merhamet, sabır ve merhamet ve şefaatinizle, imanınızla refah ve huzurlu bir yaşam, sağlık ve onaylama sağlamanıza izin verin, nişanlı ve sevgili bulmadaki yardımını günahlardan, günahkârlardan temizlesin. Ve, kurtuluşa el koydu, dualarınız, şefaat ve temsilinizle, Mesih Paraskeva'nın gelini, bize her zaman ve her zaman ve her zaman, gerçek Tanrı Baba, Oğul ve Kutsal Ruh'un azizlerinin en saf ismini yüceltelim. Amin. "Çok fazla Nicholas Wonderworker için güçlü bir dua, 40 gün kaderi değiştirme. Okumadan önce, kiliseye gidin, dua çalışmaları için bir nimet alın, tek bir günü ve dürüst fuar Mesih tarafından seçildi Baba Nikolay! Dünyanın çok değerli lütfu ve mucizelerin tükenmez denizi, ruhani güçleri sızdıran tüm dünyaya, Kutsal Baba'nın sevgisini övüyorum Kutsal Lord'un sevgisini övün! Dolu Nicholas, büyük Mucizevi, Dolu Nicholas, büyük Mucizevi!Bu şekilde Angela, dünyasal varlık, Yaratıcının tüm yaratığının özüdür; iyiliğinizi ve nezaketinizin iyiliğini gören Nikolai, en memnun, herkese sizi yetiştirmeyi öğretirSevinç, meleklerin kıyafetleriyle doğmuş, tenindeki gibi temiz! Su ve ateşle vaftiz edilen sevinç, etin içinde kutsal olduğu için. Sevinin, ailenin doğumundan şaşırdın! Noel'de duygusallığın gücünü açığa çıkararak sevinin. Sevin, vaat ülkesinin bahçesi! İlahi yargının renginde sevinin. Sevin, Mesih'in erdemli üzümünün asma! Sevinin, İsa'nın cennetinin ağacı. Sevinç, göksel artığın kreen; Sevinin, Ey koku Mesih'in Huzuru. Sevinin, çünkü senin aracılığıyla hıçkıracaksın! Sevinin, sana neşe getirdin. Sevinin, Nicholas, büyük Mucizevi, sevinin, Nicholas, büyük Mucizevi, sevinin, Nicholas, büyük Mucizevi!Sevinirler, çobanlar ve çobanlar! Sevin, kutsal görgü ustası zeki. Sevinin, rezervuarın büyük erdemi! Sevinin, türbe temiz ve dürüst konut! Sevinin, evrensel ve evrensel ışığın taşıyıcısı. Altın ve suçsuz ışığı sevin! Sevin, meleklerin muhatabına layık! Sevinin, iyi akıl hocası! Sevin, dindar inanç kuralı; Sevinin, ruhsalın uyuşmazlığı! Sevinin, sizin için bedensel tutkulardan kurtuluyorsunuz; Sevinin, çünkü seninle manevi tatlılar yerine getiriliyor! Sevinin, Nicholas, büyük Mucizevi, sevinin, Nicholas, büyük Mucizevi, sevinin, Nicholas, büyük Mucize-dostum!Sevin, kederden kurtulma; Sevinin, zerafetin eli. Sevinçli, kötü şeytan kötülükler; Sevinmiş, iyi kalpli bir hayırsever. , Tehlikeli olarak yorgan hızlı, sevinin; Sevinirler, suçluların korkunç cezalandırıcıları. Sevinir, gölet mucizeleri, Allah tarafından dökülür! Sevinin, Mesih'in Hukuku, Tanrı'nın Masası, yazılı. Sevinç, güçlü köz yapıcılar! Sevinirler, haklı ifade. Sevinirler, çünkü sizinle tüm çekilişe maruz kalırsınız; Sevinin, seninle birlikte tüm gerçekler gerçek oluyor. Sevinin, Nicholas, büyük Mucizevi, sevinin, Nicholas, büyük Mucizevi, sevinin, Nicholas, büyük Mucizevi!Her türlü iyileşmeyi iyileştirmiş olmanın tadını çıkarın! Sevinin, acı çeken yardımcının lyutee! Günahkâr dolaşan günahkarların gecesinde parlayan şafağın tadını çıkarın; Sevin, mevcut eserlerin sıcağında çiğ nebotochnaya! Sevinmek, iyi inşaat isteyen; Sevinç, bolluk isteyenler için hazırlanmak! Sevinin, defalarca bilin! радуйся, старым сединам силу обновляй! Радуйся, многих заблуждений от пути истиннаго обличителю; радуйся, таин Божиих верный служителю. Радуйся, яко тобою зависть попираем; радуйся, яко тобою благонравное житие исправляем. Радуйся, Николае, великий Чудотворче, радуйся, Николае, великий Чудотворче, радуйся, Николае, великий Чудотворче!Радуйся, от убожества вечнаго изымаяй; радуйся, богатство нетленное подаваяй! Радуйся, брашно негиблющее алчущим правды; радуйся питие неисчерпаемое жаждущим жизни! Радуйся, от мятежа и брани соблюдаяй; радуйся, от уз и пленения освобождаяй! Радуйся, преславней в бедах заступниче; радуйся, превеликий в напастях защитниче! Радуйся, Николае, великий Чудотворче, радуйся, Николае, великий Чудотворче, радуйся, Николае, великий Чудотворче!Радуйся, озарение Трисолнечнаго света; радуйся, деннице незаходимого солнца! Радуйся, свече, Божественным пламенем возженная; радуйся, яко угасил еси бесовский пламень нечестия! Радуйся, молние, ереси пожигающая; радуйся, громе, устрашающий соблазняющих! Радуйся, истиннаго научителю разума; радуйся, таинственнаго изъявителю ума! Радуйся, яко тобою попрано поклонение твари; радуйся, яко тобою научимся поклонятися Творцу в Троице! Радуйся, Николае, великий Чудотворче, радуйся, Николае, великий Чудотворче, радуйся, Николае, великий Чудотворче!Радуйся, всех добродетелей зерцало; радуйся, всех притекающих к тебе крепкое забрало! Радуйся, по Бозе и Богородице, все наше упование; радуйся, телес наших здравие и душ спасение! Радуйся, яко тобою от вечныя смерти освобождаемся; радуйся, яко тобою бесконечныя жизни сподобляемся! Радуйся, Николае, великий Чудотворче, радуйся, Николае, великий Чудотворче, радуйся, Николае, великий Чудотворче!О, пресветлый и пречудный отче Николае, утешение всех скорбящих, нынешнее наше прими приношение, и от геенны избавитися нам Господа умоли, богоприятным твоим ходатайством, да с тобою Воспеваем Алилуйа, Алилуйа, Алилуйа, Алилуйа!Возбранный Чудотворче и изрядный угодниче Христов Отче Николае! Миру всему источая многоценное милости миро, и неисчерпаемое чудес море , крепости духовные уставляеши , и я восхваляю тя любовцю, преблаженне Святителю Николае ты же яко имея дерзновение ко Господу , от всяких мя бед освободи, да зову ти Радуйся, Николае, великий Чудотворче, радуйся, Николае, великий Чудотворче , радуйся, Николае, великий Чудотворче! Videoyu izle Bana Adını Söyle, Sana Ruh Eşini Söyleyeyim Ağustos 2022.
eşini başka erkekle hayal etmek psikoloji