BakaraSuresi tam metin: çevrimiçi okuma, dinleme ve MP3 indirme. - Sayfa 3 - 6 ile 16 arasındaki ayetler
21/Enbiya Suresi/Ayet-87: Ve zennûni iz zehebe mugâdıben fe zanne en len nakdire aleyhi fe nâdâ fiz zulumâti en lâ ilâhe illâ ente subhâneke innî kuntu minez zâlimîn(zâlimîne). Ve Zennûn (Yunus A.S), gadaba gelerek (öfkelenerek) gitmişti. Böylece ona muktedir olamayacağımızı (hükmedemeyeceğimizi) zannetti.
EnbiyaSuresi Tefsiri Oku veya Dinle. Enbiya Sûresi 87. ayet. Enbiya Sûresi 88. ayet. Enbiya Sûresi 89. ayet.
- Nihayet (balığın karnında) karanlıklar içinde (kalınca): “Senden başka hiçbir ilâh yoktur. Seni (noksanlıklardan) tenzih ederim. Doğrusu ben (bu hareketimle) kendine zulmedenlerden oldum.” diye yalvarmıştı.
Yangındanveya tehlikesinden kurtulmak veya yanarak ölmemek için Enbiya Suresinin 69. ayeti zaman zaman 693 kere okunur ve tekrarlanır. Maddi ve manevi hastalıklarına şifa bulmak isteyen kişi, Eyyüb (Aleyhisselam)'ın hastalıkları için yaptığı Enbiya Suresinin 83. ayetine devam etsin. Yunus as duası hangi ayet?
oHVDpw7. Meallerdeki sıralama bir tercih sıralaması değil alfabetik sıralamadır. Ziyaretçilerimiz takip etmek istedikleri mealleri sol sütundan seçerek ilerleyebilirler. Tercihlerinin hatırlanması için "Tercihimi Hatırla" tıklanmalıdır. Veżâ-nnûni iżżehebe muġâdiben fezanne en len nakdira aleyhi fenâdâ fî-zzulumâti en lâ ilâhe illâ ente subhâneke innî kuntu mine-zzâlimîneVe Zünnun da hani öfkelenip gitmişti de sanmıştı ki bizim gücümüz yetmeyecek ona; derken karanlıklarda nida ederek gerçekten de senden başka yoktur tapacak, tenzih ederim seni ve şüphe yok ki ben, zalimlerden oldum balık sahibi anlamına gelir, Yunus Peygambere işarettir. “Zün-nûn” Balık sahibi Yunus’u da an ki; hani o, Musul Ninova’daki isyankâr kavmine kızmış vaziyette görev bölgesini izinsiz terk edip gitmişti ki; bundan dolayı kendisini sıkıntıya düşürmeyeceğimizi zannetmişti. Okyanus altındaki ve dişsiz balina cinsinden bir balığın karnındaki Karanlıklar içinde “Allah’ım Senden başka ilah yoktur, Sen Yücesin, gerçekten ben nefsime zulmedenlerden oldum” diye yalvarıp balığın yuttuğu Yûnus'u da an. Hani bir vakit O, toplumuna kızarak gitmişti. Bizim kendisini sıkıntıya sokmayacağımızı toplumunun arasından kaçmakla kendisini kurtaracağını sanmıştı. Nihayet balığın karnında, karanlıklar içinde kalıp “Senden başka gerçek ilah yoktur, sınırsız kudret ve yüceliğinle sen, herşeyin üstündesin, doğrusu ben yapılması gerekeni yapmamak suretiyle kendime haksızlık edenlerdenim!” diye dua mahkûmunu, Yûnus'u da hatırlayarak insanlara anlat. Hani o kavminin tutumundan dolayı öfkeye kapılarak çekip gitmişti. Bizim, asla kendisini darda koymayacağımızı, sıkıştırmayacağımızı sanmıştı. Balığın karnında karanlıklar içinde “Hak ilâh yalnızca sensin. Seni tenzih ve tesbih ederim. Zâlimlerden, âsilerden oldum.” diye niyaz Kur’ân-ı Kerim, 37/ sahibi Yunus'u da an. Hani o öfkeli olarak gitmiş ve bizim kendisini darlığa sokmayacağımızı sanmıştı. Derken karanlıkların içinde "Senden başka ilah yoktur. Seni tenzih ederim. Ben zalimlerden oldum" diye yakarışta sahibi Yunus'u da; hani o, kızmış vaziyette gitmişti ki; bundan dolayı kendisini sıkıntıya düşürmeyeceğimizi sanmıştı. Balığın karnındaki Karanlıklar içinde 'Senden başka ilah yoktur, sen yücesin, gerçekten ben zulmedenlerden oldum' diye çağrıda Balık sahibini = Yûnus'u da hatırla. Hani o, dinini kabul etmiyen kavmine öfkelenerek gitmişti de, kendisini hiç bir zaman sıkıştırmıyacağımızı sanmıştı. Derken yutulduğu balığın karnındaki karanlıklar içinde “- Senden başka hiç bir ilâh yoktur, seni bütün noksanlıklardan tenzih ederim. Gerçekten ben, haksızlık edenlerden oldum.” diye dua Yunus’u da an Hani kızarak çıkmış idi. Başına bir mukadderat bela getirmeyeceğimizi sanmış idi. Denize düştü, balık onu yuttu. O da karanlıklar içinde “Allah’ım! Senden başka ilah yoktur. Seni tenzih ederim. Şüphesiz ben zalimlerden oldum” diye da hatırla! O, öfkeli bir halde geçip gitmişti; bizim kendisini aslâ sıkıştırmayacağımızı zannetmişti. Nihayet karanlıklar içinde, “Senden başka hiçbir tanrı yoktur. Seni tenzih ederim. Gerçekten ben zâlimlerden oldum” diye yalvardı.[334][334] Zu’n-Nûn/Hz. Yûnus hakkında geniş bilgi için bk. Bayraklı, KUR’ÂN TEFSÎRİ, XII, da anasın, kızarak çekilmişti, o sanıyordu ki kendisini sıkacağız; karanlıkta Senden özge Tanrı yok, sen kutsalsın, zalimlerden oldum ben!» diyerek yalvardıZünnûn'u balık sahibi/Yunus'u da hatırla! Hani öfkelenerek ve görev yerini terk ederek halkından ayrılıp gitmişti de bizim kendisini cezalandırıp güç durumda bırakmayacağımızı sanmıştı. Derken balığın karnında karanlıklar içinde “Senden başka hiçbir ilah yoktur. Sınırsız kudret ve yüceliğinle sen her şeyin üstündesin! Ben gerçekten nefsine zulmedenlerden oldum” diye 37/139-144, 68/48“Balık sahibi” demek olan “Zünnûn” burada Hz. Yunus için kullanılmıştır. Hz. Yunus, Asur Devleti’nin başşehri Ninova ’ya gönderi... Devamı..Zî’n Nûn Yûnus aleyhisselâm hiddetle gitdi bizim ânın üzerinde artık hükmümüz yok zan idiyordı, lâkin sonra karanlığın içerisinden balığın karnından "Senden başka Allâh yokdur subhânAllâh! hiddetimden ban zâlimlerden oldum" diyu Balık Sahibi; Yunus hakkında söylediğimizi de an. O, öfkelenerek giderken, kendisini sıkıntıya sokmayacağımızı sanmıştı; fakat sonunda karanlıklar içinde "Senden başka tanrı yoktur, Sen münezzehsin, doğrusu ben haksızlık edenlerdenim" diye da hatırla.[369] Hani öfkelenerek halkından ayrılıp gitmişti de kendisini asla sıkıştırmayacağımızı sanmıştı. Derken karanlıklar içinde, “Senden başka hiçbir ilâh yoktur. Seni eksikliklerden uzak tutarım. Ben gerçekten nefsine zulmedenlerden oldum” diye dua balık sahibi demektir. Burada Hz. Yûnus’u ifade etmektedir. Yûnus, peygamber olarak gönderildiği kavminin yola gelmemesi üzerine Allah Teâlâ’n... Devamı..Zünnûn'u da Yunus'u da zikret. O öfkeli bir halde geçip gitmişti; bizim kendisini asla sıkıştırmayacağımızı zannetmişti. Nihayet karanlıklar içinde Senden başka hiçbir tanrı yoktur. Seni tenzih ederim. Gerçekten ben zalimlerden oldum!» diye niyaz etti. Zünnûn, Yunus Peygamber’in lakabıdır ve balık sahibi» anlamına gelir. Ona bu lakap, kendisini balık yuttuğu için verilmiştir. Yunus uzun bir ... Devamı..ZanNun yani isminde 'Nun' harfi bulunan Yunus da... Protesto ederek görevini terketmişti. Kendisini kontrol edemiyeceğimizi sandı. Sonunda, balığın karnındaki karanlıklar içinde, "Senden başka tanrı yok. Sen yücesin. Ben yanlış davrandım," diye ismi Kuran boyunca dört kez Yunus olarak geçer. Fakat, "Nun" harfi ile başlayan "Nun" suresinde Yunus peygamber "Sahib-ül Hut" yani "Balığın Ark... Devamı..Zünnun'u balık sahibi Yunus'u da hatırla. Hani o, öfkelenerek gitmişti de, bizim kendisini hiçbir zaman sıkıştırmayacağımızı sanmıştı. Fakat sonunda karanlıklar içinde "Senden başka ilâh yoktur, sen münezzehsin, Şüphesiz ben haksızlık edenlerden oldum" diye da; hani öfkelenerek gitmişti de biz kendisini aslâ sıkıştırmayız zannetmişti, derken zulmetler içinde la ilahe illa ente subhaneke inni kuntu minezzalimîn» diye nidâ ettiVe Zü'n-Nûn'u¹ da an! Hani öfkelenerek gitmişti de kendisini sıkıntıda bırakmayacağımızı sanmıştı. Sonra karanlıklar içinde, “Senden başka ilah yoktur! Sen yüceler yücesisin. Ben haksızlık yaptım!” diye Yunus Nebi\yi. Balık karnına girmiş olanO balık saahibini de hatırla. Hani o, kavmine öfkelenmiş olarak gitmişdi de bizim kendisini hiçbir zaman sıkışdırmayacağımızı sanmışdı. Derken o, karanlıklar içinde kalıb Senden başka hiçbir Tanrı yokdur. Seni tenzîh ederim. Hakıykat ben haksızlık edenlerden oldum» diye Allaha niyaz da balık sâhibi Yûnus'u da an! Hani kavmine kızan biri olarak,bizden izinsiz gitmişti de kendisini bu yüzden aslâ sıkıştırmayacağımızı sanmıştı; derkenbalığın karnında karanlıklar içinde kalıp “Senden başka ilâh yoktur; seni tenzîh ederim! Gerçekten ben nefsine zulmedenlerden oldum!” diye nidâ etmişti.33“Şu münâcâtın sırr-ı azîmi büyük sırrı şudur ki O vaziyette esbab bilkülliye sukūt etmişsebebler tamâmen hükümsüz kalmış. Çünki o hâlde ona ne... Devamı..Ve balık sahibi, hani o kızgınlıkla öfkelenip gitmişti. Ona güç yetiremeyeceğimizi zannetmişti de, karanlıklar içerisinden “Senden başka hiçbir ilah yok ve sen bütün noksan sıfatlardan uzaksın, ancak ben kendi nefsime haksızlık yapanlardan oldum” diye yuttuğu Yunus’u da düşün. O gün o öfkelenip gitmişti. Bizim ona gücümüz yetmiyecek sanmıştı. Sonra karanlıklar içinden şöyle ünlemişti "Senden başka hiçbir tanrı yoktur. Seni ulularım. Çünkü ben kıyıcılık etmiş oldum."Zünnun Yunus/u da an, hani o, öfkelenerek çıkıp gitmişti, kendisine gücümüz yetmeyecek [⁴] sanıyordu. Karanlıklarda [⁵] niyaz etmişti Yâ Rab! Senden başka tapacak yoktur. Seni tamamıyle tenzih ederim, ben kendime zulüm edenlerdenim.[4] Veya tazyik etmeyeceğimizi zannediyordu.[5] Deniz, gece karanlıklarında, balık da an.²⁹ Hani o kavmine kızarak gitmişti de kendisine bir takdirde bulunmayacağımızı zannetmişti. Karanlıklar içinde³⁰, “Sen’den başka hiçbir tanrı yok. Sen’i tenzih ederim. Muhakkak ki ben zalimlerden oldum” diye Zünnûn, balık sahibi demektir. Hz. Yûnus Peygamber kastediliyor. Krş. Sâffât, 37/139 30 “Geçirdiği bunalımın karanlığı içinde” şeklinde anlaşıla... Devamı..Balık sahibi Yunus'u da an. Hani o, kızmış vaziyette gitmişti de kendisini sıkıştırmayacağımızı sanmıştı. Balığın karnındaki Karanlıklar içinde, “Senden başka ilah yoktur, sen yücesin, gerçekten de ben zulmedenlerden oldum” diye çağrıda hatâ yüzünden büyük bir balık tarafından yutulan ve üç gün boyunca balığın karnında kaldıktan sonra, lütfumuz sayesinde kurtulan Zünnûn yani Balık Sahibi adıyla meşhur Yunus’a da katımızdan ilim ve hikmet vermiştik. Hani Yunus, bütün öğüt ve uyarılara rağmen bir türlü doğru yola gelmeyen kavminin olabildiğince inkârcı ve alaycı tutumu karşısında öfkeye kapılarak, iznimizi almadan görev yerini terk edip gitmişti. Bu davranışından dolayı kendisini cezalandırıp sıkıntıya düşüreceğimizi hiç hesaba katmamıştı. Böylece, kasabadan ayrılıp deniz kenarına gitti. Bir yolcu gemisine binip denize açıldı. Fakat aniden gemi batma tehlikesiyle karşı karşıya kaldı. Bunu aralarında günahkâr bir kişinin bulunmasına bağlayan gemiciler, “Gelin aramızda kura çekelim de, bu felâketin kimin yüzünden geldiğini bulup onu gemiden atalım!” dediler. Çekilen kura sonucu Yunus denize atılıp da büyük bir balık tarafından yutulunca, karanlıklar içerisinde Rabb’ine el açıp şöyle yakardı “Ey yüce Rabb’im; Senden başka ilâh yok! Acziyetimi itiraf ediyor ve senin sonsuz merhametine sığınıyorum! Sen, eksiklik ve noksanlık ifâde edebilecek bütün sıfatlardan uzaksın, insan hayalinin ulaşabileceği her türlü tasavvurun üstünde ve ötesindesin, yüceler yücesisin! Doğrusu ben, emrini göz ardı etmekle kendime zulmettim!”Zü’n-Nûn’u da kurtardık ve önder yaptık. Hani, öfkelenmiş olarak gitti. Zannetti ki kendisini hiç sıkıştırmayacağız. Karanlıklar’ın içinde -“Senden başka ilah yoktur. Sen tüm noksanlıklardan yücesin. Ben, Zâlimler’den oldum” diye da hatırla. Hani kızarak çekip gitmiş neredeyse kendisine ulaşamayacağımızı sanmıştı. Taa zifiri karanlıklar içinden " Tanrım! sadece sen varsın, sen erişilmez yücesin ama ben, kendim ettim! Kendim buldum " diye Yunus’u da hatırla! Hani öfkelenerek halkından ayrılıp gitmişti. Mücadeleden kaçmasından dolayı O’nu sıkıştıramayacağımızı sanmıştı. Derken karanlıklar içindeyken "Senden başka hiçbir ilah yoktur. Seni eksikliklerden uzak tutarım! Ben gerçekten kendime zulmedenlerden oldum!" diye dua etti. Balık sahibini de Yunus’u da an! [*] Hani o, kendisine gücümüzün yetmeyeceğini sanarak öfkeyle çekip gitmişti. [*] Karanlıkların [*] içinde şöyle dua etmişti “Rabbim! Senden başka ilah yoktur; sen yücesin. Şüphesiz ki ben haksızlık edenlerden oldum.”[zü’n-Nûn] balık sahibi ifadesi, Kalem 6848’de geçen [sâhıbu’l-hût] ifadesi gibi Hz. Yunus için kullanılmaktadır.,Hz. Yunus risalet görevinin ilk a... Devamı..Zü’n-Nûn yani Yûnus’u da hatırla. Hani o toplumuna kızarak onları terk edip gitmişti ve kendisini sıkıntılardan kurtarmak hakkında Bizim bir şey yapamayacağımızı sanmıştı. Ama sonra hatasını anlayıp balığın karnındaki karanlıklar içerisinde “Senden başka ilâh yoktur. Sen eksikliklerden yücesin, gerçekten ben, zâlimlerden oldum.” diyerek duâ O BALIK olayının kahramanı[nı ⁸² da an]; hani, o gücümüzün kendisine ulaşamayacağını sanarak öfkeyle çıkıp gitmişti! ⁸³ Ama sonra [düştüğü bunalımın] derin karanlığı içinde “Senden başka tanrı yok! Sınırsız kudret ve yüceliğinle Sen her şeyin üstündesin doğrusu ben gerçekten büyük bir haksızlık yaptım!” ⁸⁴ diye Yani, 37139 ve devamında bahsedildiği, Eski Ahid’de Yunus’un Kitabı ayrıntılı olarak anlatıldığı üzere “büyük bir balığın” yuttuğu söylenen Yunu... Devamı..Öfkeli bir biçimde geçip giden, bizim kendisini asla sıkıştırmayacağımızı zanneden ve nihayet karanlıklar içinde “Senden başka ilah yoktur seni tenzih ederim, gerçekten ben kendine yazık eden zalimlerden oldum” diye yalvaran Yunus’u da an! 21/88, 37/139...148, 54/49- 50VE balık olayının kahramanını da gündeme taşı! Hani bir zamanlar o, hakkında işlem yapmayacağımızı zannederek, öfkeyle görev yerinden çekip gitmişti.[²⁷⁶⁰] Derken o düştüğü zifiri karanlığın içerisinde “İbadete lâyık başka ilâh yok; sadece yüceler yücesi olan Sen varsın hiç şüphesiz ben bu tavrımla zalimlerden biri olup çıktım!” diye yakarmıştı.[²⁷⁶¹][2760] Hz. Yûnus, Asur’un başkenti Ninova’ya gönderilmişti. İlgisizlikle karşılaşınca kızarak görev yerini “kaçak bir köle gibi” terk etti 37140. B... Devamı..Ve Zünnûn'u da yâd et o vakit ki, gazebnâk olarak gitmişti. Bizim kendisini muaheze etmiyeceğimizi zannetmişti. Derken zulmetler içinde kalıp niyazda bulundu ki Yarabbi! Senden başka ilâh yoktur, seni tenzih ederim, şüphe yok ki ben zalimlerden oldum.»Zünnûn'u da an. Hani o halkına kızmış, onlardan ayrılmış, Bizim kendisini sıkıştırmayacağımızı sanmıştı. Sonra karanlıklar içinde şöyle yakarmıştı “Ya Rabbî! Sensin İlah, Senden başka yoktur ilah. Sübhansın, bütün noksanlardan münezzehsin, Yücesin! Doğrusu kendime zulmettim, yazık ettim. Affını bekliyorum Rabbim! ”“Balığın yoldaşı” mânasına gelen Zünnûn, Yunus olarak tefsir edilir. Allah Teâlâ, inkârlarında ısrar eden bu halka , elçisi Yunus vasıt... Devamı..Zünnun'u balık karnına girmiş olan Yunus ibn Matta'yı da an; zira o, kavmine kızarak gitmişti, bizim kendisine güç yetiremeyeceğimizi, kavminin arasından çıkmakla kendisini kurtaracağını sanmıştı. Nihayet karanlıklar içinde kalıp "Senden başka tanrı yoktur. Senin şanın yücedir, ben zalimlerden oldum!" diye yola gelmesinden umudu kesip, onlara azâbın gelmekte olduğunu gören Yûnus Aleshisselâm, onlardan ayrılıp, başka bir yere gitmek üzere bir gem... Devamı..Vaktâ ki Yûnus kavminden gadablı olarak ve bizi ona kâdir değil zan iderek uzaklaşdı. Zulumâtdan balığın karnından "Senden başka ilâh yokdur, seni tenzîh ve takdîs iderim. Ben nefsine zulüm idenlerden idim." diye du'â ve nidâ esiri Yunus hayatı kendine dar etmeyeceğimizi sanarak bir gün kızgın bir şekilde çekip gitmişti. Ama daha sonra balığın karanlıkları[*] içinde seslenmiş “Senden başka ilah yoktur. Senin eksiğin de yoktur; ben yanlış yaptım” demişti.[*] YYunus aleyhisselam Allah'tan izin almadan görev yerini terk edip gittiği için Allah cezalandırmış, yunus balığı tarafından yutulmuştu, Ayetteki "... Devamı..Zunnûna da.. Hani o, öfkeli olarak giderken, aleyhinde hüküm vermeyeceğimizi zannetmişti. Karanlıklar içinde seslendi- Senden başka ilah yoktur, Sen tüm noksanlıklardan yücesin. Gerçekten ben, zalimlerden sahibini de12 an. Hani o öfkelenerek gitmişti de Bizim onu bu yüzden sıkıştırmayacağımızı sanmıştı. Sonra da karanlıklar içinde iken13 “Senden başka tanrı yok; Sen her kusurdan münezzehsin. Ben ise kendisine yazık edenlerden oldum” diye niyaz etmişti.1412 Yunus.13 Gecenin karanlığı, balığın karnının karanlığı, denizin karanlığı. Müstedrek, 2415, no. 3445.14 Hadiste, bu dua ile dua eden Müslü... Devamı..Ve Zünnûn. Hani, kızarak gitmişti de ona asla güç yetiremeyeceğimizi/ölçüyü kendisine uygulamayacağımızı sanmıştı. Sonra, karanlıkların bağrında şöyle yakardı "Senden başka ilah yok, tespih ederim seni! Kuşkusuz, ben zalimlerden oldum."daħı balıķ issini ya'nį yūnus’ı ol vaķt kim giddi ķaķıyuban gümān iltti kim ŧar eylemeyevüz işin anuñ üzere. pes ķıġırdı ķarañulıķlar içinde kim “yoķdur Tañrı illā sen dükeli 'ayıbdan arulıġun. bayıķ ben oldum žālimlerden.”Balıḳ eyesi daḫı ki Yūnusdur, ḳaçan kim ḳaḳıyup gitdi. Ẓan eyledi kiṭar eylemez‐biz üstine dirligini. Pes balıḳ yuddı özini. Ḳıġırdı duā idüp ba‐lıḳ ḳarnında ki yā Rabb senden özge tañrı yoḳdur diyü. Münezzehsin, yücesin. Taḥḳīḳ ben ẓālimlerden idüm, balıq sahibi Yunisi da xatırla! Bir zaman o küfr etməkdə həddi aşmış ümmətinə qarşı qəzəblənərək çıxıb getmiş və Bizə xoş gəlməyən bu səbirsizliyinə görə onu möhnətə düçar etməyəcəyimizi gücümüz, yaxud hokmümüzün ona yetməyəcəyini güman etmişdi. Amma sonra qaranlıqlar içində balığın qarnında; gecənin, yaxud dənizin zülmətində “Pərvərdigara! Səndən başqa heç bir tanrı yoxdur. Sən paksan, müqəddəssən! Mən isə, həqiqətən, zalımlardan olmuşam əmrinə qarşı çıxaraq özümə zülm eləmişəm”,-deyib dua mention Dhun Nun, when he went off in anger and deemed that We had no power over him, but he cried out in the darkness, saying There is no God save Thee. Be Thou glorified! I have been a wrong remember Dhu al Nun,2744 when he departed in wrath He imagined that We had no power over him! But he cried through the deptHs of darkness, "There is no god but thou glory to thee I was indeed wrong!"2744 Dhu al Nun, "the man of the Fish or the Whale", is the title of Jonah Yunus, because he was swallowed by a large Fish or Whale. He was the prop... Devamı..
Meallerdeki sıralama bir tercih sıralaması değil alfabetik sıralamadır. Ziyaretçilerimiz takip etmek istedikleri mealleri sol sütundan seçerek ilerleyebilirler. Tercihlerinin hatırlanması için "Tercihimi Hatırla" tıklanmalıdır. Festecebnâ lehu venecceynâhu mine-lġammic vekeżâlike nuncî-lmu/minîneDerken duasını kabul etmiştik onun ve gamdan kurtarmıştık onu ve böyle kurtarırız insanları. Bunun üzerine duasına icabet ettik ve onu üzüntüden kurtarıverdik. İşte Biz, iman edenleri böyle kurtarıp sahipleniriz.Bunun üzerine biz de, O'nun duasını kabul ettik ve O'nu kederden kurtardık. İşte biz, mü'minleri böyle üzerine onun duasını kabul et-tik. Onu, gamdan, üzüntüden kurtardık. Onu kurtardığımız gibi, bugün şuurlu ve kâmil mü'minleri de de onun duasını kabul ettik ve onu kederden kurtardık. İşte biz mü'minleri böyle üzerine duasına icabet ettik ve onu üzüntüden kurtardık. İşte biz, iman edenleri böyle de duasını kabul ettik, kendisini kederden kurtardık. İşte biz, müminleri böyle de onun duasını kabul ettik, onu kederden kurtardık. İşte iman ile Bize sığınanları, böylece üzerine onun da duasını kabul ettik ve onu kederden kurtardık. İşte biz müminleri böyle onu cevapladık, kaygıdan da kurtardık, inanı olanları bunculayın kurtarırızBiz de duasını kabul edip kendisini kederden kurtarmıştık. İşte biz inananları böyle 37/139-148Ânın du’âsını kabûl itdik ve ânı gamdan kurtardık biz mü’minleri böylece halâs de ona cevap verip, onu üzüntüden kurtarmıştık. inananları böyle de duasını kabul ettik ve kendisini kederden kurtardık. İşte biz mü’minleri böyle üzerine onun duasını kabul ettik ve onu kederden kurtardık. İşte biz müminleri böyle karşılık verdik ve onu üzüntüden kurtardık. İnananları işte böyle de duasını kabul ile icabet ettik, kendisini üzüntüden kurtardık. İşte biz iman edenleri böyle de duâsını kabul ile icabet ettik de kendisini gamden kurtardık ve işte mü'minleri böyle kurtarırızBunun üzerine çağrısına karşılık verdik ve onu sıkıntıdan kurtardık. İşte inananları böyle üzerine biz de onu n bu duasını kabul etdik, kendisini gamdan selâmete erdirdik. İşte biz îman edenleri böyle biz de onun duâsını kabûl ettik ve onu kederden kurtardık. İşte, mü'minleri böyle o’nun çağrısına cevap verdik ve onu sıkıntıdan kurtardık. Biz inananları işte böyle yakarısını onadık. Onu tasadan kurtardık. İşte Biz inananları böyle de onun duasını kabul ettik, onu gam ve gussadan kurtardık. Biz mü/minleri böylece de duasını kabul ettik ve kendisini kederden kurtardık. İşte Biz mü’minleri böyle üzerine duasına icabet ettik ve onu sıkıntıdan kurtardık. İşte biz, iman edenleri böyle de onun duâsını kabul ettik ve içine düştüğü o sıkıntıdan onu kurtardık. İşte Biz, inananları böyle icabet edip karşılık verdik. Onu Üzüntü’den kurtardık. Müminler’i böyle ona da cevap vermiş, onu da bu ümitsiz durumdan kurtarmıştık. Biz, yürekten inananların imdadına yetişiriz...Biz de duasını kabul ettik! İçine düştüğü kederden kurtardık. İşte biz Müminleri böyle kurtarırız. Biz de onun bu duasına cevap vermiş ve içine düştüğü sıkıntıdan onu kurtarmıştık. Biz, müminleri işte böyle kurtarırız. [*]Benzer mesajlar Sâffât 37139-142; Kalem 68 üzerine Biz Yûnus’un duâsını kabul ettik ve onu üzüntüden kurtardık. İşte Biz, îman edenleri böyle Yûnus zellesi, duası ve Allah’ın duasını kabulü ile ilgili Bk. Yûnus 98, Saffat 139-148, Kalem 48-50Bunun üzerine, Biz de o’nun bu yakarışına karşılık vermiş ve o’nu düştüğü bunalımdan, sıkıntıdan kurtarmıştık. İnananları Biz işte böyle de onun duasını kabul etmiş ve içinde bulunduğu sıkıntıdan onu kurtarmıştık. İşte biz inanıp güvenen müminleri böyle kurtarırız. 10/103, 21/87, 30/47, 40/51Bunun ardından Biz de onun yakarışını kabul ettik ve onu içine düştüğü sıkıntıdan kurtardık işte Biz, inanıp güvenenleri böyle Biz de O'nun duasına icabet ettik de O'nu gamdan kurtardık ve mü'minleri de böylece necâta da duasını kabul buyurduk ve kendisini o sıkıntıdan kurtardık. İşte Biz müminleri böyle kurtarırız. Biz de onun du'asını kabul ettik ve onu tasadan kurtardık. İşte biz, inananları böyle icâbetle onı gamdan kurtardık. Biz mü'minleri böyle kurtarırız. [²][2] Yûnus 'aleyhisselâm kavmine Allâh'ın 'azâbı üç gün sonra geleceğini haber virdikden sonra Sure-i Yûnus'ın 97nci âyetinin notunda beyân olundığı ve... Devamı..Ona da olumlu cevap verdik ve üzüntüsünden kurtardık. İnanıp güvenenleri işte böyle duasını kabul ettik. Onu üzüntüden kurtardık. İşte müminleri böyle de duasını kabul ettik ve onu üzüntüden kurtardık. Mü'minleri Biz böyle imdadına yetiştik. Gamdan kurtardık onu. İnananları işte böyle kurtarırız biz!pes biyerledük anı daħı ķurtarduķ anı ķayķudan. daħı ancılayın ķurtaravuz mü’ duāsın ḳabūl eyledük ve anı ġamdan ḳurtarduḳ. Daḫı anuñ gibi ḳur‐tarduḳ biz mü’ onun Yunisin duasını qəbul buyurduq və balığın qarnından çıxartmaqla onu qəmdən qurtardıq. Biz mö’minlərə belə nicat veririk!Then We heard his prayer and saved him from the anguish. Thus We save We listened to him and delivered him from distress and thus do We deliver those who have faith.
Enbiya Suresi, Mekke döneminde inmiştir. 112 âyettir. “Enbiyâ”, peygamberler temel konu olarak peygamberlerden, onların tevhit davası uğrunda verdikleri mücadelelerden bahsettiği için bu adı almıştırEnbiya Suresi Arapça OkuEnbiya Suresi Arapça DinleEnbiya Suresi Türkçe OkuEnbiya Suresi Türkçe Meali OkuEnbiya Suresi Türkçe Meali DinleEnbiya Suresi KonusuEnbiya Suresi NuzülEnbiya Suresi FaziletiEnbiya Suresi Hakkında Sıkça Sorulan SorularEnbiya Suresi TefsiriEnbiya Suresi HakkındaEnbiya Suresi Arapça OkuEnbiya Suresi Arapça yazılı olarak okumak için lütfen sayfayı aşağı Suresi Arapça 1. Sayfaبِسْمِ اللّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِاِقْتَرَبَ لِلنَّاسِ حِسَابُهُمْ وَهُمْ ف۪ي غَفْلَةٍ مُعْرِضُونَۚ١مَا يَأْت۪يهِمْ مِنْ ذِكْرٍ مِنْ رَبِّهِمْ مُحْدَثٍ اِلَّا اسْتَمَعُوهُ وَهُمْ يَلْعَبُونَۙ٢لَاهِيَةً قُلُوبُهُمْۜ وَاَسَرُّوا النَّجْوٰىۗ اَلَّذ۪ينَ ظَلَمُواۗ هَلْ هٰذَٓا اِلَّا بَشَرٌ مِثْلُكُمْۚ اَفَتَأْتُونَ السِّحْرَ وَاَنْتُمْ تُبْصِرُونَ٣قَالَ رَبّ۪ي يَعْلَمُ الْقَوْلَ فِي السَّمَٓاءِ وَالْاَرْضِۘ وَهُوَ السَّم۪يعُ الْعَل۪يمُ٤بَلْ قَالُٓوا اَضْغَاثُ اَحْلَامٍ بَلِ افْتَرٰيهُ بَلْ هُوَ شَاعِرٌۚ فَلْيَأْتِنَا بِاٰيَةٍ كَمَٓا اُرْسِلَ الْاَوَّلُونَ٥مَٓا اٰمَنَتْ قَبْلَهُمْ مِنْ قَرْيَةٍ اَهْلَكْنَاهَاۚ اَفَهُمْ يُؤْمِنُونَ٦وَمَٓا اَرْسَلْنَا قَبْلَكَ اِلَّا رِجَالاً نُوح۪ٓي اِلَيْهِمْ فَسْـَٔلُٓوا اَهْلَ الذِّكْرِ اِنْ كُنْتُمْ لَا تَعْلَمُونَ٧وَمَا جَعَلْنَاهُمْ جَسَداً لَا يَأْكُلُونَ الطَّعَامَ وَمَا كَانُوا خَالِد۪ينَ٨ثُمَّ صَدَقْنَاهُمُ الْوَعْدَ فَاَنْجَيْنَاهُمْ وَمَنْ نَشَٓاءُ وَاَهْلَكْنَا الْمُسْرِف۪ينَ٩لَقَدْ اَنْزَلْـنَٓا اِلَيْكُمْ كِتَاباً ف۪يهِ ذِكْرُكُمْۜ اَفَلَا تَعْقِلُونَ۟١٠Enbiya Suresi Arapça 2. Sayfaوَكَمْ قَصَمْنَا مِنْ قَرْيَةٍ كَانَتْ ظَالِمَةً وَاَنْشَأْنَا بَعْدَهَا قَوْماً اٰخَر۪ينَ١١فَلَمَّٓا اَحَسُّوا بَأْسَنَٓا اِذَا هُمْ مِنْهَا يَرْكُضُونَۜ١٢لَا تَرْكُضُوا وَارْجِعُٓوا اِلٰى مَٓا اُتْرِفْتُمْ ف۪يهِ وَمَسَاكِنِكُمْ لَعَلَّكُمْ تُسْـَٔلُونَ١٣قَالُوا يَا وَيْلَنَٓا اِنَّا كُنَّا ظَالِم۪ينَ١٤فَمَا زَالَتْ تِلْكَ دَعْوٰيهُمْ حَتّٰى جَعَلْنَاهُمْ حَص۪يداً خَامِد۪ينَ١٥وَمَا خَلَقْنَا السَّمَٓاءَ وَالْاَرْضَ وَمَا بَيْنَهُمَا لَاعِب۪ينَ١٦لَوْ اَرَدْنَٓا اَنْ نَتَّخِذَ لَهْواً لَاتَّخَذْنَاهُ مِنْ لَدُنَّاۗ اِنْ كُنَّا فَاعِل۪ينَ١٧بَلْ نَقْذِفُ بِالْحَقِّ عَلَى الْبَاطِلِ فَيَدْمَغُهُ فَاِذَا هُوَ زَاهِقٌۜ وَلَكُمُ الْوَيْلُ مِمَّا تَصِفُونَ١٨وَلَهُ مَنْ فِي السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِۜ وَمَنْ عِنْدَهُ لَا يَسْتَكْبِرُونَ عَنْ عِبَادَتِه۪ وَلَا يَسْتَحْسِرُونَۚ١٩يُسَبِّحُونَ الَّيْلَ وَالنَّهَارَ لَا يَفْتُرُونَ٢٠اَمِ اتَّخَذُٓوا اٰلِهَةً مِنَ الْاَرْضِ هُمْ يُنْشِرُونَ٢١لَوْ كَانَ ف۪يهِمَٓا اٰلِهَةٌ اِلَّا اللّٰهُ لَفَسَدَتَاۚ فَسُبْحَانَ اللّٰهِ رَبِّ الْعَرْشِ عَمَّا يَصِفُونَ٢٢لَا يُسْـَٔلُ عَمَّا يَفْعَلُ وَهُمْ يُسْـَٔلُونَ٢٣اَمِ اتَّخَذُوا مِنْ دُونِه۪ٓ اٰلِهَةًۜ قُلْ هَاتُوا بُرْهَانَكُمْۚ هٰذَا ذِكْرُ مَنْ مَعِيَ وَذِكْرُ مَنْ قَبْل۪يۜ بَلْ اَكْثَرُهُمْ لَا يَعْلَمُونَۙ الْحَقَّ فَهُمْ مُعْرِضُونَ٢٤Enbiya Suresi Arapça 3. Sayfaوَمَٓا اَرْسَلْنَا مِنْ قَبْلِكَ مِنْ رَسُولٍ اِلَّا نُوح۪ٓي اِلَيْهِ اَنَّهُ لَٓا اِلٰهَ اِلَّٓا اَنَا۬ فَاعْبُدُونِ٢٥وَقَالُوا اتَّخَذَ الرَّحْمٰنُ وَلَداً سُبْحَانَهُۜ بَلْ عِبَادٌ مُكْرَمُونَۙ٢٦لَا يَسْبِقُونَهُ بِالْقَوْلِ وَهُمْ بِاَمْرِه۪ يَعْمَلُونَ٢٧يَعْلَمُ مَا بَيْنَ اَيْد۪يهِمْ وَمَا خَلْفَهُمْ وَلَا يَشْفَعُونَۙ اِلَّا لِمَنِ ارْتَضٰى وَهُمْ مِنْ خَشْيَتِه۪ مُشْفِقُونَ٢٨وَمَنْ يَقُلْ مِنْهُمْ اِنّ۪ٓي اِلٰهٌ مِنْ دُونِه۪ فَذٰلِكَ نَجْز۪يهِ جَهَنَّمَۜ كَذٰلِكَ نَجْزِي الظَّالِم۪ينَ۟٢٩اَوَلَمْ يَرَ الَّذ۪ينَ كَفَرُٓوا اَنَّ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ كَانَتَا رَتْقاً فَفَتَقْنَاهُمَاۜ وَجَعَلْنَا مِنَ الْمَٓاءِ كُلَّ شَيْءٍ حَيٍّۜ اَفَلَا يُؤْمِنُونَ٣٠وَجَعَلْنَا فِي الْاَرْضِ رَوَاسِيَ اَنْ تَم۪يدَ بِهِمْ وَجَعَلْنَا ف۪يهَا فِجَاجاً سُبُلاً لَعَلَّهُمْ يَهْتَدُونَ٣١وَجَعَلْنَا السَّمَٓاءَ سَقْفاً مَحْفُوظاًۚ وَهُمْ عَنْ اٰيَاتِهَا مُعْرِضُونَ٣٢وَهُوَ الَّذ۪ي خَلَقَ الَّيْلَ وَالنَّهَارَ وَالشَّمْسَ وَالْقَمَرَۜ كُلٌّ ف۪ي فَلَكٍ يَسْبَحُونَ٣٣وَمَا جَعَلْنَا لِبَشَرٍ مِنْ قَبْلِكَ الْخُلْدَۜ اَفَا۬ئِنْ مِتَّ فَهُمُ الْخَالِدُونَ٣٤كُلُّ نَفْسٍ ذَٓائِقَةُ الْمَوْتِۜ وَنَبْلُوكُمْ بِالشَّرِّ وَالْخَيْرِ فِتْنَةًۜ وَاِلَيْنَا تُرْجَعُونَ٣٥Enbiya Suresi Arapça 4. Sayfaوَاِذَا رَاٰكَ الَّذ۪ينَ كَفَرُٓوا اِنْ يَتَّخِذُونَكَ اِلَّا هُزُواًۜ اَهٰذَا الَّذ۪ي يَذْكُرُ اٰلِهَتَكُمْۚ وَهُمْ بِذِكْرِ الرَّحْمٰنِ هُمْ كَافِرُونَ٣٦خُلِقَ الْاِنْسَانُ مِنْ عَجَلٍۜ سَاُر۪يكُمْ اٰيَات۪ي فَلَا تَسْتَعْجِلُونِ٣٧وَيَقُولُونَ مَتٰى هٰذَا الْوَعْدُ اِنْ كُنْتُمْ صَادِق۪ينَ٣٨لَوْ يَعْلَمُ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا ح۪ينَ لَا يَكُفُّونَ عَنْ وُجُوهِهِمُ النَّارَ وَلَا عَنْ ظُهُورِهِمْ وَلَا هُمْ يُنْصَرُونَ٣٩بَلْ تَأْت۪يهِمْ بَغْتَةً فَتَبْهَتُهُمْ فَلَا يَسْتَط۪يعُونَ رَدَّهَا وَلَا هُمْ يُنْظَرُونَ٤٠وَلَقَدِ اسْتُهْزِئَ بِرُسُلٍ مِنْ قَبْلِكَ فَحَاقَ بِالَّذ۪ينَ سَخِرُوا مِنْهُمْ مَا كَانُوا بِه۪ يَسْتَهْزِؤُ۫نَ۟٤١قُلْ مَنْ يَكْلَؤُ۬كُمْ بِالَّيْلِ وَالنَّهَارِ مِنَ الرَّحْمٰنِۜ بَلْ هُمْ عَنْ ذِكْرِ رَبِّهِمْ مُعْرِضُونَ٤٢اَمْ لَهُمْ اٰلِهَةٌ تَمْنَعُهُمْ مِنْ دُونِنَاۜ لَا يَسْتَط۪يعُونَ نَصْرَ اَنْفُسِهِمْ وَلَا هُمْ مِنَّا يُصْحَبُونَ٤٣بَلْ مَتَّعْنَا هٰٓؤُ۬لَٓاءِ وَاٰبَٓاءَهُمْ حَتّٰى طَالَ عَلَيْهِمُ الْعُمُرُۜ اَفَلَا يَرَوْنَ اَنَّا نَأْتِي الْاَرْضَ نَنْقُصُهَا مِنْ اَطْرَافِهَاۜ اَفَهُمُ الْغَالِبُونَ٤٤Enbiya Suresi Arapça 5. Sayfaقُلْ اِنَّـمَٓا اُنْذِرُكُمْ بِالْوَحْيِۘ وَلَا يَسْمَعُ الصُّمُّ الدُّعَٓاءَ اِذَا مَا يُنْذَرُونَ٤٥وَلَئِنْ مَسَّتْهُمْ نَفْحَةٌ مِنْ عَذَابِ رَبِّكَ لَيَقُولُنَّ يَا وَيْلَنَٓا اِنَّا كُنَّا ظَالِم۪ينَ٤٦وَنَضَعُ الْمَوَاز۪ينَ الْقِسْطَ لِيَوْمِ الْقِيٰمَةِ فَلَا تُظْلَمُ نَفْسٌ شَيْـٔاًۜ وَاِنْ كَانَ مِثْقَالَ حَبَّةٍ مِنْ خَرْدَلٍ اَتَيْنَا بِهَاۜ وَكَفٰى بِنَا حَاسِب۪ينَ٤٧وَلَقَدْ اٰتَيْنَا مُوسٰى وَهٰرُونَ الْفُرْقَانَ وَضِيَٓاءً وَذِكْراً لِلْمُتَّق۪ينَۙ٤٨اَلَّذ۪ينَ يَخْشَوْنَ رَبَّهُمْ بِالْغَيْبِ وَهُمْ مِنَ السَّاعَةِ مُشْفِقُونَ٤٩وَهٰذَا ذِكْرٌ مُبَارَكٌ اَنْزَلْنَاهُۜ اَفَاَنْتُمْ لَهُ مُنْكِرُونَ۟٥٠وَلَقَدْ اٰتَيْنَٓا اِبْرٰه۪يمَ رُشْدَهُ مِنْ قَبْلُ وَكُنَّا بِه۪ عَالِم۪ينَۚ٥١اِذْ قَالَ لِاَب۪يهِ وَقَوْمِه۪ مَا هٰذِهِ التَّمَاث۪يلُ الَّت۪ٓي اَنْتُمْ لَهَا عَاكِفُونَ٥٢قَالُوا وَجَدْنَٓا اٰبَٓاءَنَا لَهَا عَابِد۪ينَ٥٣قَالَ لَقَدْ كُنْتُمْ اَنْتُمْ وَاٰبَٓاؤُ۬كُمْ ف۪ي ضَلَالٍ مُب۪ينٍ٥٤قَالُٓوا اَجِئْتَنَا بِالْحَقِّ اَمْ اَنْتَ مِنَ اللَّاعِب۪ينَ٥٥قَالَ بَلْ رَبُّكُمْ رَبُّ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ الَّذ۪ي فَطَرَهُنَّۘ وَاَنَا۬ عَلٰى ذٰلِكُمْ مِنَ الشَّاهِد۪ينَ٥٦وَتَاللّٰهِ لَاَك۪يدَنَّ اَصْنَامَكُمْ بَعْدَ اَنْ تُوَلُّوا مُدْبِر۪ينَ٥٧Enbiya Suresi Arapça 6. Sayfaفَجَعَلَهُمْ جُذَاذاً اِلَّا كَب۪يراً لَهُمْ لَعَلَّهُمْ اِلَيْهِ يَرْجِعُونَ٥٨قَالُوا مَنْ فَعَلَ هٰذَا بِاٰلِهَتِنَٓا اِنَّهُ لَمِنَ الظَّالِم۪ينَ٥٩قَالُوا سَمِعْنَا فَتًى يَذْكُرُهُمْ يُقَالُ لَـهُٓ اِبْرٰه۪يمُۜ٦٠قَالُوا فَأْتُوا بِه۪ عَلٰٓى اَعْيُنِ النَّاسِ لَعَلَّهُمْ يَشْهَدُونَ٦١قَالُٓوا ءَاَنْتَ فَعَلْتَ هٰذَا بِاٰلِهَتِنَا يَٓا اِبْرٰه۪يمُۜ٦٢قَالَ بَلْ فَعَلَهُۗ كَب۪يرُهُمْ هٰذَا فَسْـَٔلُوهُمْ اِنْ كَانُوا يَنْطِقُونَ٦٣فَرَجَعُٓوا اِلٰٓى اَنْفُسِهِمْ فَقَالُٓوا اِنَّكُمْ اَنْتُمُ الظَّالِمُونَۙ٦٤ثُمَّ نُكِسُوا عَلٰى رُؤُ۫سِهِمْۚ لَقَدْ عَلِمْتَ مَا هٰٓؤُ۬لَٓاءِ يَنْطِقُونَ٦٥قَالَ اَفَتَعْبُدُونَ مِنْ دُونِ اللّٰهِ مَا لَا يَنْفَعُكُمْ شَيْـٔاً وَلَا يَضُرُّكُمْۜ٦٦اُفٍّ لَكُمْ وَلِمَا تَعْبُدُونَ مِنْ دُونِ اللّٰهِۜ اَفَلَا تَعْقِلُونَ٦٧قَالُوا حَرِّقُوهُ وَانْصُرُٓوا اٰلِهَتَكُمْ اِنْ كُنْتُمْ فَاعِل۪ينَ٦٨قُلْنَا يَا نَارُ كُون۪ي بَرْداً وَسَلَاماً عَلٰٓى اِبْرٰه۪يمَۙ٦٩وَاَرَادُوا بِه۪ كَيْداً فَجَعَلْنَاهُمُ الْاَخْسَر۪ينَۚ٧٠وَنَجَّيْنَاهُ وَلُوطاً اِلَى الْاَرْضِ الَّت۪ي بَارَكْنَا ف۪يهَا لِلْعَالَم۪ينَ٧١وَوَهَبْنَا لَـهُٓ اِسْحٰقَۜ وَيَعْقُوبَ نَافِلَةًۜ وَكُلاًّ جَعَلْنَا صَالِح۪ينَ٧٢Enbiya Suresi Arapça 7. Sayfaوَجَعَلْنَاهُمْ اَئِمَّةً يَهْدُونَ بِاَمْرِنَا وَاَوْحَيْنَٓا اِلَيْهِمْ فِعْلَ الْخَيْرَاتِ وَاِقَامَ الصَّلٰوةِ وَا۪يتَٓاءَ الزَّكٰوةِۚ وَكَانُوا لَنَا عَابِد۪ينَۙ٧٣وَلُوطاً اٰتَيْنَاهُ حُكْماً وَعِلْماً وَنَجَّيْنَاهُ مِنَ الْقَرْيَةِ الَّت۪ي كَانَتْ تَعْمَلُ الْخَبَٓائِثَۜ اِنَّهُمْ كَانُوا قَوْمَ سَوْءٍ فَاسِق۪ينَۙ٧٤وَاَدْخَلْنَاهُ ف۪ي رَحْمَتِنَاۜ اِنَّهُ مِنَ الصَّالِح۪ينَ۟٧٥وَنُوحاً اِذْ نَادٰى مِنْ قَبْلُ فَاسْتَجَبْنَا لَهُ فَنَجَّيْنَاهُ وَاَهْلَهُ مِنَ الْكَرْبِ الْعَظ۪يمِۚ٧٦وَنَصَرْنَاهُ مِنَ الْقَوْمِ الَّذ۪ينَ كَذَّبُوا بِاٰيَاتِنَاۜ اِنَّهُمْ كَانُوا قَوْمَ سَوْءٍ فَاَغْرَقْنَاهُمْ اَجْمَع۪ينَ٧٧وَدَاوُ۫دَ وَسُلَيْمٰنَ اِذْ يَحْكُمَانِ فِي الْحَرْثِ اِذْ نَفَشَتْ ف۪يهِ غَنَمُ الْقَوْمِۚ وَكُنَّا لِحُكْمِهِمْ شَاهِد۪ينَۙ٧٨فَفَهَّمْنَاهَا سُلَيْمٰنَۚ وَكُلاًّ اٰتَيْنَا حُكْماً وَعِلْماًۘ وَسَخَّرْنَا مَعَ دَاوُ۫دَ الْجِبَالَ يُسَبِّحْنَ وَالطَّيْرَۜ وَكُنَّا فَاعِل۪ينَ٧٩وَعَلَّمْنَاهُ صَنْعَةَ لَبُوسٍ لَكُمْ لِتُحْصِنَكُمْ مِنْ بَأْسِكُمْۚ فَهَلْ اَنْتُمْ شَاكِرُونَ٨٠وَلِسُلَيْمٰنَ الرّ۪يحَ عَاصِفَةً تَجْر۪ي بِاَمْرِه۪ٓ اِلَى الْاَرْضِ الَّت۪ي بَارَكْنَا ف۪يهَاۜ وَكُنَّا بِكُلِّ شَيْءٍ عَالِم۪ينَ٨١Enbiya Suresi Arapça 8. Sayfaوَمِنَ الشَّيَاط۪ينِ مَنْ يَغُوصُونَ لَهُ وَيَعْمَلُونَ عَمَلاً دُونَ ذٰلِكَۚ وَكُنَّا لَهُمْ حَافِظ۪ينَۙ٨٢وَاَيُّوبَ اِذْ نَادٰى رَبَّهُٓ اَنّ۪ي مَسَّنِيَ الضُّرُّ وَاَنْتَ اَرْحَمُ الرَّاحِم۪ينَۚ٨٣فَاسْتَجَبْنَا لَهُ فَكَشَفْنَا مَا بِه۪ مِنْ ضُرٍّ وَاٰتَيْنَاهُ اَهْلَهُ وَمِثْلَهُمْ مَعَهُمْ رَحْمَةً مِنْ عِنْدِنَا وَذِكْرٰى لِلْعَابِد۪ينَ٨٤وَاِسْمٰع۪يلَ وَاِدْر۪يسَ وَذَا الْكِفْلِۜ كُلٌّ مِنَ الصَّابِر۪ينَۚ٨٥وَاَدْخَلْنَاهُمْ ف۪ي رَحْمَتِنَاۜ اِنَّهُمْ مِنَ الصَّالِح۪ينَ٨٦وَذَا النُّونِ اِذْ ذَهَبَ مُغَاضِباً فَظَنَّ اَنْ لَنْ نَقْدِرَ عَلَيْهِ فَنَادٰى فِي الظُّلُمَاتِ اَنْ لَٓا اِلٰهَ اِلَّٓا اَنْتَ سُبْحَانَكَۗ اِنّ۪ي كُنْتُ مِنَ الظَّالِم۪ينَۚ٨٧فَاسْتَجَبْنَا لَهُۙ وَنَجَّيْنَاهُ مِنَ الْغَمِّۜ وَكَذٰلِكَ نُنْجِي الْمُؤْمِن۪ينَ٨٨وَزَكَرِيَّٓا اِذْ نَادٰى رَبَّهُ رَبِّ لَا تَذَرْن۪ي فَرْداً وَاَنْتَ خَيْرُ الْوَارِث۪ينَۚ٨٩فَاسْتَجَبْنَا لَهُۘ وَوَهَبْنَا لَهُ يَحْيٰى وَاَصْلَحْنَا لَهُ زَوْجَهُۜ اِنَّهُمْ كَانُوا يُسَارِعُونَ فِي الْخَيْرَاتِ وَيَدْعُونَنَا رَغَباً وَرَهَباًۜ وَكَانُوا لَنَا خَاشِع۪ينَ٩٠Enbiya Suresi Arapça 9. Sayfaوَالَّت۪ٓي اَحْصَنَتْ فَرْجَهَا فَنَفَخْنَا ف۪يهَا مِنْ رُوحِنَا وَجَعَلْنَاهَا وَابْنَهَٓا اٰيَةً لِلْعَالَم۪ينَ٩١اِنَّ هٰذِه۪ٓ اُمَّتُكُمْ اُمَّةً وَاحِدَةًۘ وَاَنَا۬ رَبُّكُمْ فَاعْبُدُونِ٩٢وَتَقَطَّعُٓوا اَمْرَهُمْ بَيْنَهُمْۜ كُلٌّ اِلَيْنَا رَاجِعُونَ۟٩٣فَمَنْ يَعْمَلْ مِنَ الصَّالِحَاتِ وَهُوَ مُؤْمِنٌ فَلَا كُفْرَانَ لِسَعْيِه۪ۚ وَاِنَّا لَهُ كَاتِبُونَ٩٤وَحَرَامٌ عَلٰى قَرْيَةٍ اَهْلَكْنَاهَٓا اَنَّهُمْ لَا يَرْجِعُونَ٩٥حَتّٰٓى اِذَا فُتِحَتْ يَأْجُوجُ وَمَأْجُوجُ وَهُمْ مِنْ كُلِّ حَدَبٍ يَنْسِلُونَ٩٦وَاقْتَرَبَ الْوَعْدُ الْحَقُّ فَاِذَا هِيَ شَاخِصَةٌ اَبْصَارُ الَّذ۪ينَ كَفَرُواۜ يَا وَيْلَنَا قَدْ كُنَّا ف۪ي غَفْلَةٍ مِنْ هٰذَا بَلْ كُنَّا ظَالِم۪ينَ٩٧اِنَّكُمْ وَمَا تَعْبُدُونَ مِنْ دُونِ اللّٰهِ حَصَبُ جَهَنَّمَۜ اَنْتُمْ لَهَا وَارِدُونَ٩٨لَوْ كَانَ هٰٓؤُ۬لَٓاءِ اٰلِهَةً مَا وَرَدُوهَاۜ وَكُلٌّ ف۪يهَا خَالِدُونَ٩٩لَهُمْ ف۪يهَا زَف۪يرٌ وَهُمْ ف۪يهَا لَا يَسْمَعُونَ١٠٠اِنَّ الَّذ۪ينَ سَبَقَتْ لَهُمْ مِنَّا الْحُسْنٰٓىۙ اُو۬لٰٓئِكَ عَنْهَا مُبْعَدُونَۙ١٠١Enbiya Suresi Arapça 10. Sayfaلَا يَسْمَعُونَ حَس۪يسَهَاۚ وَهُمْ ف۪ي مَا اشْتَهَتْ اَنْفُسُهُمْ خَالِدُونَۚ١٠٢لَا يَحْزُنُهُمُ الْفَزَعُ الْاَكْبَرُ وَتَتَلَقّٰيهُمُ الْمَلٰٓئِكَةُۜ هٰذَا يَوْمُكُمُ الَّذ۪ي كُنْتُمْ تُوعَدُونَ١٠٣يَوْمَ نَطْوِي السَّمَٓاءَ كَطَيِّ السِّجِلِّ لِلْكُتُبِۜ كَمَا بَدَأْنَٓا اَوَّلَ خَلْقٍ نُع۪يدُهُۜ وَعْداً عَلَيْنَاۜ اِنَّا كُنَّا فَاعِل۪ينَ١٠٤وَلَقَدْ كَتَبْنَا فِي الزَّبُورِ مِنْ بَعْدِ الذِّكْرِ اَنَّ الْاَرْضَ يَرِثُهَا عِبَادِيَ الصَّالِحُونَ١٠٥اِنَّ ف۪ي هٰذَا لَبَلَاغاً لِقَوْمٍ عَابِد۪ينَۜ١٠٦وَمَٓا اَرْسَلْنَاكَ اِلَّا رَحْمَةً لِلْعَالَم۪ينَ١٠٧قُلْ اِنَّمَا يُوحٰٓى اِلَيَّ اَنَّـمَٓا اِلٰهُكُمْ اِلٰهٌ وَاحِدٌۚ فَهَلْ اَنْتُمْ مُسْلِمُونَ١٠٨فَاِنْ تَوَلَّوْا فَقُلْ اٰذَنْتُكُمْ عَلٰى سَوَٓاءٍۜ وَاِنْ اَدْر۪ٓي اَقَر۪يبٌ اَمْ بَع۪يدٌ مَا تُوعَدُونَ١٠٩اِنَّهُ يَعْلَمُ الْجَهْرَ مِنَ الْقَوْلِ وَيَعْلَمُ مَا تَكْتُمُونَ١١٠وَاِنْ اَدْر۪ي لَعَلَّهُ فِتْنَةٌ لَكُمْ وَمَتَاعٌ اِلٰى ح۪ينٍ١١١قَالَ رَبِّ احْكُمْ بِالْحَقِّۜ وَرَبُّنَا الرَّحْمٰنُ الْمُسْتَعَانُ عَلٰى مَا تَصِفُونَ١١٢Enbiya Suresi Arapça DinleEnbiya Suresi Arapça Dinle, Enbiya Suresi’ni Abdulbaset Abdussamed’den Arapça dinlemek için lütfen Play ▶️ butonuna Suresi Türkçe OkuEnbiya Suresi Türkçe latin alfabeysiyle yüzünden okumak için lütfen sayfayı aşağı Suresi Türkçe 1. SayfaBismillahir rahmanir lin nasi hisabuhum ve hum fi gafletin mu’ ye’tihim min zikrin min rabbihim muhdesin illestemeuhu ve hum yel’ kulubuhum ve eserrun necvellezine zalemu hel haza illa beşerun mislukum, e fe te’tunes sihre ve entum rabbi ya’lemul kavle fis semai vel ardı ve huves semiul kalu adgasu ahlamin belifterahu bel huve şaır, fel ye’tina bi ayetin kema ursilel amenet kablehum min karyetin ehleknaha, e fe hum yu’ ma erselna kableke illa ricalen nuhi ileyhim fes’elu ehlez zikri in kuntum la ta’ ma cealnahum ceseden la ye’kulunet taame ve ma kanu sadaknahumul va’de fe enceynahum ve men neşau ve ehleknel enzelna ileykum kitaben fihi zikrukum, e fe la ta’ Suresi Türkçe 2. SayfaVe kem kasamna min karyetin kanet zalimeten ve enşe’na ba’deha kavmen lemma ehassu be’sena iza hum minha terkudu verciu ila ma utriftum fihi ve mesakinikum leallekum tus’ ya veylena inna kunna ma zalet tilke da’vahum hatta cealnahum hasiden ma halaknes semae vel arda ve ma beynehuma eredna en nettehıze lehven lettehaznahu min ledunna in kunna fa’ nakzifu bil hakkı alel batıli fe yedmeguhu fe iza huve zahik, ve lekumul veylu mimma lehu men fis semavati vel ard, ve men indehu la yestekbirune an ıbadetihi ve la leyle ven nehare la aliheten minel ardı hum kane fihima alihetun illallahu le fesedeta, fe subhanallahi rabbil arşi amma yus’elu amma yef’alu ve hum yus’ min dunihi aliheh, kul hatu burhanekum, haza zikru men maiye ve zikru men kabli, bel ekseruhum la ya’lemunel hakka fehum mu’ Suresi Türkçe 3. SayfaVe ma erselna min kablike min resulin illa nuhi ileyhi ennehu la ilahe illa ene fa’ kaluttehazer rahmanu veleden subhaneh, bel ıbadun yesbikunehu bil kavli ve hum bi emrihi ya’ ma beyne eydihim ve ma halfehum ve la yeşfeune illa li menirteda ve hum min haşyetihi men yekul minhum inni ilahun min dunihi fe zalike neczihi cehennem, kezalike necziz ve lem yerellezine keferu ennes semavati vel arda kaneta retkan fe fetaknahuma, ve cealna minel mai kulle şey’in hayy, e fe la yu’ cealna fil ardı revasiye en temide bihim ve cealna fiha ficacen subulen leallehum cealnes semae sakfen mahfuza, ve hum an ayatiha mu’ huvellezi halakal leyle ven nehare veş şemse vel kamer, kullun fi felekin ma cealna li beşerin min kablikel huld, e fe in mitte fe humul nefsin zaikatul mevt, ve neblukum biş şerri vel hayri fitneh, ve ileyna Suresi Türkçe 4. SayfaVe iza reakellezine keferu in yettehızuneke illa huzuva, e hazellezi yezkuru alihetekum, ve hum bi zikrir rahmani hum insanu min acel, seurikum ayati fe la testa’ yekulune meta hazel va’du in kuntum ya’lemullezine keferu hine la yekuffune an vucuhihimun nare ve la an zuhurihim ve la hum te’tihim bagteten fe tebhetuhum fe la yesteti’une reddeha ve la hum lekadistuhzie bi rusulin min kablike fe haka billezine sehıru minhum ma kanu bihi men yekleukum bil leyli ven nehari miner rahman, bel hum an zikri rabbihim mu’ lehum alihetun temneuhum min dunina, la yestetiune nasre enfusihim ve la hum minna metta’na haulai ve abaehum hatta tale aleyhimul umur, e fe la yerevne enna ne’til arda nenkusuha min etrafiha, e fehumul Suresi Türkçe 5. SayfaKul innema unzirukum bil vahyi ve la yesmeus summud duae iza ma le in messethum nefhatun min azabi rabbike le yekulunne ya veylena inna kunna nedaul mevazinel kısta li yevmil kıyameti fe la tuzlemu nefsun şey’a ve in kane miskale habbetin min hardelin eteyna biha, ve kefa bina lekad ateyna musa ve harunel furkane ve dıyaen ve zikren lil yahşevne rabbehum bil gaybi ve hum mines saati haza zikrun mubarekun enzelnah, e fe entum lehu lekad ateyna ibrahime ruşdehu min kablu ve kunna bihi kale li ebihi ve kavmihi ma hazihit temasilulleti entum leha vecedna abaena leha lekad kuntum entum ve abaukum fi dalalin e ci’tena bil hakkı em ente minel bel rabbukum rabbus semavati vel ardıllezi fatarahunne ve ene ala zalikum mineş tallahi le ekidenne asnamekum ba’de en tuvellu Suresi Türkçe 6. SayfaFe cealehum cuzazen illa kebiren lehum leallehum ileyhi men feale haza bi alihetina innehu le minez semi’na feten yezkuruhum yukalu lehu fe’tu bihi ala a’yunin nasi leallehum e ente fealte haza bi alihetina ya bel fealehu kebiruhum haza fes’eluhum in kanu receu ila enfusihim fe kalu innekum entumuz nukisu ala ruusihim, lekad alimte ma haulai e fe ta’budune min dunillahi ma la yenfeukum şey’en ve la lekum ve li ma ta’budune min dunillah, e fe la ta’ harrikuhu vansuru alihetekum in kuntum ya naru kuni berden ve selamen ala eradu bihi keyden fe cealna humul necceynahu ve lutan ilel ardılleti barakna fiha lil vehebna lehu ishak, ve ya’kube nafileh, ve kullen cealna Suresi Türkçe 7. SayfaVe cealnahum eimmeten yehdune bi emrina ve evhayna ileyhim fi’lel hayrati ve ikames salati ve itaez zekah, ve kanu lena lutan ateynahu hukmen ve ılmen ve necceynahu minel karyetilleti kanet ta’melul habais, innehum kanu kavme sev’in edhalnahu fi rahmetina, innehu mines nuhan iz nada min kablu festecebna lehu fe necceynahu ve ehlehu minel kerbil nasarnahu minel kavmillezine kezzebu bi ayatina, innehum kanu kavme sev’in fe agraknahum davude ve suleymane iz yahkumani fil harsi iz nefeşet fihi ganemul kavm, ve kunna li hukmihim fehhemnaha suleyman, ve kullen ateyna hukmen ve ılmen ve sehharna mea davudel cibale yusebbihne vet tayr, ve kunna allemnahu san’ate lebusin lekum li tuhsınekum min be’sikum, fe hel entum li suleymaner riha asıfeten tecri bi emrihi ilel ardılleti barekna fiha ve kunna bi kulli şey’in Suresi Türkçe 8. SayfaVe mineş şeyatini men yegusune lehu ve ya’melune amelen dune zalik, ve kunna lehum eyyube iz nada rabbehu enni messeniyed durru ve ente erhamur lehu fe keşefna ma bihi min durrin ve ateynahu ehlehu ve mislehum meahum rahmeten min ındina ve zikra lil ismaile ve idrise ve zelkifl, kullun mines edhalnahum fi rahmetina, innehum mines zennuni iz zehebe mugadıben fe zanne en len nakdire aleyhi fe nada fiz zulumati en la ilahe illa ente subhaneke inni kuntu minez lehu ve necceynahu minel gamm, ve kezalike nuncil mu’ zekeriyya iz nada rabbehu rabbi la tezerni ferden ve ente hayrul leh, ve vehebna lehu yahya ve aslahna lehu zevceh, innehum kanu yusariune fil hayrati ve yed’unena regaben ve reheba, ve kanu lena Suresi Türkçe 9. SayfaVelleti ahsanet ferceha fe nefahna fiha min ruhina ve cealnaha vebneha ayeten lil hazihi ummetukum ummeten vahıdeten ve ene rabbukum fa’ tekattau emrehum beynehum, kullun ileyna men ya’mel mines salihati ve huve mu’minun fe la kufrane li sa’yih, ve inna lehu haramun ala karyetin ehleknaha ennehum la iza futihat ye’cucu ve me’cucu ve hum min kulli hadebin va’dul hakku fe iza hiye şahısatun ebsarullezine keferu, ya veylena kad kunna fi gafletin min haza bel kunna ve ma ta’budune min dunillahi hasabu cehennem, entum leha kane haulai aliheten ma veraduha, ve kullun fiha fiha zefirun ve hum fiha la sebekat lehum minnel husna ulaike anha mub’ Suresi Türkçe 10. SayfaLa yesme’une hasiseha, ve hum fi meştehet enfusuhum yahzunuhumul fezeul ekberu ve tetelakkahumul melaikeh, haza yevmukumullezi kuntum natvis semae ke tayyis sicilli lil kutub, kema bede’na evvele halkın nuiduh, va’den aleyna, inna kunna lekad ketebna fiz zeburi min ba’diz zikri ennel arda yerisuha ıbadiyes fi haza le belagan li kavmin ma erselnake illa rahmeten lil innema yuha ileyye ennema ilahukum ilahun vahid, fe hel entum in tevellev fe kul azentukum ala seva’, ve in edri e karibun em baidun ma ya’lemul cehre minel kavli ve ya’lemu ma in edri leallehu fitnetun lekum ve metaun ila rabbıhkum bil hakk, ve rabbuner rahmanul musteanu ala ma Suresi Türkçe Meali OkuEnbiya Suresi Türkçe Meali okumak için lütfen sayfayı aşağı Suresi Türkçe Meali 1. SayfaRahman ve Rahim olan Allah’ın hesap zamanı yaklaştı. Onlar ise hala gaflet içinde kendilerine gelen her yeni uyarıyı ancak alaya alarak hep oyunda, hem o zalimler gizlice fısıldaştılar “Bu ancak sizin gibi bir insan! Artık göz göre göre büyüye mi gidiyorsunuz?”Peygamber dedi ki “Rabbim gökte ve yerde söyleneni bilir; O, herşeyi işitendir, bilendir”Onlar “Bunlar bir takım karışık rüyalar; yok onu kendisi uydurdu; yok o bir şairdir; öyle değilse, önceki peygamberlerin gönderdikleri gibi, bize bir mucize getirsin!” önce helak ettiğimiz hiçbir belde halkı iman etmedi. Şimdi bunlar mı iman edecekler?Senden önce de Biz, sadece kendilerine vahiy gönderdiğimiz birtakım erkekler gönderdik; bilmiyorsanız, haydi bilgisi olanlara sorun!Biz onları yemek yemez bir ceset yapmadık; ölümsüz de onlara verdiğimiz sözü yerine getirdik, kendilerini ve dilediklerimizi kurtardık; aşırı gidenleri helak ki, size öyle bir kitap indirdik ki, bütün şanınız ondadır; hala akıllanmayacak mısınız?Enbiya Suresi Türkçe Meali 2. SayfaOysa Biz zulmetmekte olan nice memleket halkını kırıp geçirdik, arkasından da diğerlerini başka bir topluluk olarak meydana hissettikleri zaman, hemen oradan üzengi tepiyorlardı kaçıyorlardı.Yok tepinmeyin, dönün içinde şımartıldığınız nimetlere ve yurtlarınıza ki, sorguya çekileceksiniz! dedik.Onlar da “Vay bizlere! Gerçekten bizler zalim insanlardık!” olanca feryatları bu oldu kaldı. Neticede onları öyle yaptık ki, biçildiler, göğü, yeri ve arasındakileri oyunculuk etmek üzere bir eğlence edinmek isteseydik, onu kendi tarafımızdan yapardık. Yapacak olsaydık öyle Biz hakkı batılın tepesine fırlatırız da beynini parçalar, bir de görürsün ki, batıl o anda yok olup gitmiştir! Allah’a isnad ettiğiniz o nitelikler yüzünden vay göklerde, yerde kim varsa O’nundur, O’nun huzurundakiler O’na ibadet etmekten ne çekinirler ne de yorgunluk gündüz O’nu tesbih ederler, bir takım tanrılar edindiler de yeryüzünden; diriltmeyi onlar mı yapacaklar?Yerde, gökte Allah’tan başka tanrılar olsaydı bunların ikisi de mahvolup gitmişti. O Arş’ın Rabbi olan Allah onların yakıştırdıkları vasıflardan münezzehtir, yaptığından sorumlu olmaz, onlar ise O’ndan başka tanrılar mı edindiler? De ki “Haydi getirin delilinizi; işte benimle beraber onların kitabı ve benden öncekilerin kitabı!” Fakat çoğu gerçeği bilmezler de onun için yüz Suresi Türkçe Meali 3. SayfaBiz senden önce hiçbir peygamber göndermedik ki, ona şöyle vahyetmiş olmayalım “Gerçek şu ki, Benden başka ilah yoktur; onun için hep Bana ibadet edin.”Böyle iken dediler ki “Rahman çocuk edindi.” Allah bundan münezzehtir. Doğrusu o çocuk dedikleri sadece şerefli bir takım kullardır;onlar Allah’ın sözünün önüne geçmezler, hep O’nun emriyle hareket onların önlerindekini de, arkalarındakini de bilir. Allah’ın razı olacağı kimselerden başkasına şefaat etmezler. Hepsi O’nun korkusundan her kim “Ben O’ndan başka ilahım!” derse, Biz ona cehennemi ceza olarak veririz; zalimleri Biz böyle küfredenler görmediler mi ki, gökler ve yer bitişik idiler de Biz onları ayırdık; canlı olan her şeyi sudan yaptık. Hala inanmıyorlar mı?Yeryüzünde de onları çalkalar diye, baskılar oturttuk sabit dağlar yerleştirdik, doğru gidebilsinler diye orada bol bol açıklıklar yollar korunmuş bir tavan yaptık. Onlar ise O’nun ayetlerinden yüz geceyi, gündüzü, güneşi ve ayı yaratan O’dur; bunların herbiri birer yörüngede de Biz senden önce hiçbir kimseye ölümsüzlük vermedik. Eğer sen ölürsen onlar baki mi kalacaklar?Her canlı ölümü tadacaktır. Sizi bir imtihan olarak kötülük ve iyilik ile deneyeceğiz; hepiniz de sonunda bize Suresi Türkçe Meali 4. SayfaO küfredenler seni gördükleri zaman, seni alaya alıyorlar ve “İlahlarınızı diline dolayan bu mudur?” diyorlar. Halbuki, onlar hep Rahman’ın zikrine küfür aceleci olarak yaratılmıştır; ama yarın ben onlara delillerimi göstereceğim; şimdi siz acele etmeyin!Bir de “Bu tehdit ne zaman gerçekleşecektir; eğer doğru söylüyorsanız?” bilseler o küfredenler, ateşi yüzlerinden ve sırtlarından savamayacakları ve hiçbir taraftan yardım görmeyecekleri zamanı?Doğrusu o azap onlara ansızın gelecek de kendilerini dondurakalacaktır; artık ne geri çevrilmesine göçleri yetecek, ne de kendilerine mühlet ki, senden önce bir çok peygamberlerle istihza edildi de içlerinden alay edenleri o alay ettikleri şey ki “Sizi gece ve gündüz o Rahman’dan kim koruyabilir Ama onlar Rablerinin zikrinden yüz onlar için kendilerini önümüzden koruyacak tanrılar mı var? Onlar kendilerini kurtaramayacakları gibi Bizden himaye de Biz onları ve atalarını yaşattık, hatta o ömür onlara uzun geldi. Fakat şimdi görmüyorlar mı ki, yeryüzünü etrafından eksiltip duruyoruz? O halde üstün gelen onlar mıdır?Enbiya Suresi Türkçe Meali 5. SayfaDe ki “Ben sizi ancak vahy ile uyarıyorum; ama sağırlar ne kadar uyarılsalar çağrıyı olsun ki, Rabbinin azabından çok az birşey onlara dokunursa, muhakkak diyeceklerdir ki “Vay bizlere, biz gerçekten zalimlerdik”Biz ise, kıyamet günü için dürüst teraziler koyarız; hiçbir kimseye zerre kadar zulmedilmez; bir hardal tanesi ağırlığınca da olsa, onu getirir koruz. Hesap gören olarak da Biz ki “Musa ile Harun’a Furkan’ı Tevrat’ı bir de ışık ve Allah’tan korkanlar için de bir öğüt takva sahipleri için ki, gıyabında Rablerinden korkarlar ve kıyamet endişesiyle titrer bu Kur’an da Bizim indirdiğimiz mübarek bir uyarıdır. Şimdi siz bunu mu inkar ediyorsunuz?Andolsun ki, bundan önce de İbrahim’e olgunluğunu vermiştik ve onun buna layık olduğunu da vakit babasına ve kavmine dedi ki “Başına toplanıp durduğunuz şu putlar nedir?”“Atalarımızı bunlara tapar bulduk,” “Andolsun ki, siz de, atalarınız da açık bir sapıklık içindesiniz!” dedi.“Ciddi mi söylüyorsun, yoksa sen şakacılardan mısın?” “Doğrusu, Rabbiniz o göklerin ve yerin Rabbidir ki, onları O yaratmıştır ve ben buna şehadet siz dönüp gittikten sonra putlarınıza mutlaka bir tuzak kuracağım!” Suresi Türkçe Meali 6. SayfaDerken, onları parça parça etti. Ancak büyüklerinden birini bıraktı ki belki ona müracaat ederler.“Bunu bizim tanrılarımıza kim yapmış? Muhakkak o zalimlerden biridir,” dediler.Aralarında “İbrahim adında bir delikanlının, bunlara dil uzattığını duymuştuk;hadi onu halkın gözleri önüne getirin, belki onlar da aleyhinde şehadet ederler.” ki “Sen mi yaptın bunu tanrılarımıza ey İbrahim?”İbrahim “Belki onu şu büyükleri yapmıştır; sorun bakalım onlara, eğer söyleyebilirlerse” üzerine vicdanlarına müracaat ettiler de “Doğrusu siz haksızsınız!” tepeleri üstü ters döndüler “Sen gerçekten bunların konuşmadığını bilirsin.” dediler.İbrahim dedi “O halde Allah’ı bırakıp da size hiçbir fayda ve zarar vermeyecek nesnelere mi tapıyorsunuz?Yuh size ve Allah’tan başka taptıklarınıza! Hala akıllanmayacak mısınız!” dedi.Onlar “Siz bunu yakın da tanrılarınızın öcünü alın, eğer birşey yapacaksanız!” “Ey ateş, İbrahim’e serin ve zararsız ol!” bir dolap kurmak istediler, fakat Biz kendilerini daha fazla hüsrana Lut ile beraber kurtarıp içinde alemlere bereketler verdiğimiz yere İshak’ı lütfettik, üstelik Yakub’u da; ve onların herbirini iyi kimseler Suresi Türkçe Meali 7. SayfaVe hepsini, emrimizle yol gösteren rehberler yaptık ve kendilerine hayırlı işler işlemeyi, namaz kılmayı, zekat vermeyi vahyettik. Hepsi Bize kulluk eden ona da bir hüküm ve ilim verdik. Onu çirkeflikler işleyen o beldeden kurtardık; doğrusu onlar kötü ve fasık bir kavim ise rahmetimizin içine aldık. Çünkü o iyi da. Zira daha önce dua etmişti. Biz de onun duasını kabul ettik; kendisini ve ailesini büyük bir sıkıntıdan yalan diyen kavimden öcünü aldık. Gerçekten onlar kötü bir kavimdiler, Biz de hepsini birden ile Süleyman’ı da. Hani ikisi de ekin hakkında hüküm veriyorlardı. Hani bir kavmin davarları ekin içinde geceleyin yayılmıştı; Biz de hükümlerine onu Süleyman’a anlattık; bununla beraber herbirine bir hüküm ve bir ilim vermiştik. Dağları Davud’un emrine amade kılmıştık, kuşlarla beraber tesbih ediyorlardı; Biz bunları yaparız!Bir de ona sizin için, sizi savaşınızın şiddetinden korusun diye giyecek sanatını öğretmiştik; şimdi siz şükrünü yerine getiriyor musunuz?Süleyman için de, bereketli kıldığımız yere doğru emriyle esip giden şiddetli rüzgarı verdik; Biz herşeyi Suresi Türkçe Meali 8. SayfaŞeytanlardan da onun için dalgıçlık yapan ve daha başka işler için çalışanları emrine vermiştik ve onların hepsini zapteden da. Zira “Bana bu hastalık mübtela oldu; Sen merhametlilerin en merhametlisisin.” diye Rabbine dua de duasını kabul ettik; hemen kendisindeki sıkıntıyı giderdik. Tarafımızdan bir rahmet ve kulluk edenlere bir uyarı olmak üzere ona ailesini ve onlarla birlikte olanların bir mislini daha verdik!İsmail, İdris ve Zülkifl’i de. Hepsi da rahmetimizin içine aldık. Çünkü onlar gerçekten iyi Yunus’u da. Hani öfkelenerek gitmişti de Bizim kendisini asla sıkıştırmayacağımızı sanmıştı; derken karanlıklar içinde “Senden başka ilah yoktur, seni tenzih ederim, ben gerçekten zalimlerden oldum diye.” de duasını kabul ettik, kendisini üzüntüden kurtardık ve işte müminleri böyle da. Hani Rabbine “Rabbim! Beni tek başıma bırakma, sen varislerin en hayırlısısın.” diye de duasını kabul ettik de kendisine Yahya’yı verdik ve onun için eşini çocuk doğurmaya elverişli hale getirdik. Doğrusu bunlar hayırlı işlerde yarışır, Bize umut ve korkuyla dua ederlerdi. Bize karşı derin saygı Suresi Türkçe Meali 9. SayfaVe o dişiyi Meryem’ i de ki, o namusunu korudu da kendisine ruhumuzdan üfledik ve kendisiyle oğlunu alemlere bir mucize bu, İslam milleti bir tek millet olarak sizin milletinizdir. Rabbiniz de yalnız Benim; onun için hep Bana kulluk edin!Onlar kumandanlarını aralarında parçaladılar, fakat hepsi Bize kim mü’min olarak yararlı işlerden bir iş yaparsa, onun çalışmasına nankörlük edilmeyecek; şüphesiz Biz onun hesabına ettiğimiz bir belde halkı nın Bize dönmemesi Ye’cuc ve Me’cucun seddi açılıp da her tepeden saldırdıkları;ve gerçek va’d yaklaştığı vakit, işte o zaman o küfredenlerin gözleri belerecek bir noktaya dikilip kalacak “Eyvah bizlere, biz bundan gaflet ettik! Hayır, kendimize zulmetmiş olduk!” olsun ki, siz ve Allah’tan başka taptığınız nesneler cehennem mermisisiniz; siz oraya ilah olsalardı, oraya girmezlerdi, oysa hepsi orada ebedi orada öyle bir iç çekişleri var ki, tapılanlar orada oldukları halde yok ki, haklarında Bizden güzellik takdir edilmiş olanlar ondan cehennemden Suresi Türkçe Meali 10. SayfaOnun uğultusunu bile duymazlar. Bunlar canlarının istediği şeyler içinde sonsuza dek büyük korku bunları mahzun etmeyecek ve bunları melekler şöyle karşılayacaklar “İşte bu size va’dedilen gününüzdür.”O gün ki, göğü kitaplar için defter dürer gibi düreceğiz, yaratmaya ilk başladığımız gibi yeniden yaratacağız, bu va’dimizdir. Doğrusu Biz bunları ki, Tevrat’tan sonra Zebur’da da yazmıştık ki ” Muhakkak yeryüzüne benim iyi kullarım varis olacaktır.”Şüphesiz ki, bu Kur’an’da ibadet eden bir kavim için yeterli bir öğüt sadece bütün kainata rahmet olarak ki “Bana ancak ilahınızın bir tek ilah olduğu vahyolunuyor. şimdi siz müslüman oluyor musunuz?”Yine de aldırmazlarsa de ki “Size düpedüz açıkladım, tehdit edildiğiniz şeyin yakın mı yoksa uzak mı olduğunu bilmem.”Şüphesiz ki O, söylenenin açığa vurulanını da bilir gizlediğinizi de belki bu gecikme sizin için bir imtihan ve bir süreye kadar faydalanmak içindir.Peygamber şöyle dedi “Ey Rabbim, hakettikleri gibi hükmet! Rabbiniz isnad ettiğiniz iftiralarınıza karşı sığınılacak Rahman’dır.”Enbiya Suresi Türkçe Meali DinleEnbiya Suresi Türkçe Meali Dinle, Enbiya Suresi Prof. Dr. Hamdi DÖNDÜREN’in Türkçe Mealini, Ahmet DENİZ’den dinlemek için lütfen Play ▶️ butonuna Suresi KonusuEnbiya Suresi konusu, Sûrede Allah’ın birliğinin yanı sıra O’nun eş, ortak ve çocuk edinmekten münezzeh olduğu; vahiy, peygamberlik ve insanların vahiy karşısındaki tutumu, kıyamet alâmetleri, kıyamet halleri, öldükten sonra dirilme ve hesap verme gibi İslâm’ın temel inançları ele alınmakta; insanlarda ve kâinatta Allah’ın kudretini gösteren delillere, Allah’ın büyüklüğüne, kâinatın bütünlüğü ve düzeni ile Allah’ın birliği arasında bir irtibat bulunduğuna dikkat çekilmektedir. Bu arada hayat ve ölüm konularına yer verilmekte, hiçbir insanın ebedî olarak yaşayamayacağı hatırlatılarak insanların bu gerçek ışığında davranmaları istenmektedir. Peygamberleri yalanlayan önceki kavimlerin helâk oldukları, sonrakilerin onların yurtlarını ve kalıntılarını gördükleri halde ibret almadıkları için cezaya çarptırıldıkları bildirilmekte; Hz. İbrâhim’in putperest kavmiyle olan mücadelesine, bazı peygamberlerin kıssalarından kesitlere yer verilmekte, son olarak da Hz. Muhammed aleyhisselâmın âlemlere rahmet olarak gönderilmiş bir peygamber olduğu ifade edilmekte ve davetinin esasları Suresi NuzülMushaftaki sıralamada yirmi birinci, iniş sırasına göre yetmiş üçüncü sûredir. İbrâhim sûresinden sonra, Mü’minûn sûresinden önce Mekke döneminde inmiştir. Abdullah b. Mesûd, “Benî İsrâil İsrâ, Kehf, Meryem, Tâhâ ve Enbiyâ sûreleri, benim Mekke’de ilk öğrendiğim güzel sûrelerdir” demiştir Buhârî, “Tefsîr”, 21/1. Bazı müfessirler 44. âyetinin Medine döneminde nâzil olduğu Suresi FaziletiEnbiya Suresi fazileti,Enbiya Suresi Hakkında Sıkça Sorulan Sorular Enbiya Suresi Kur’an-ı Kerim’de kaçıncı sayfadadır?Enbiya Suresi, Kur’an-ı Kerim’de 321. sayfada başlar, 330. sayfada biter. Enbiya Suresi kaç ayettir?Enbiya Suresi, 112 ayetten oluşur. Enbiya Suresi hangi cüzde yer alır?Enbiya Suresi, Kur’an-ı Kerim’de 17. cüzde yer alır. Enbiya Suresi kaç sayfadır?Enbiya Suresi, Kur’an-ı Kerim’de toplam 10 sayfa içinde yer Suresi TefsiriKur’an Yolu Tefsiri kitabından Enbiya Suresi Tefsiri Suresi 1. Ayet TefsiriYüce Allah dünyayı, hayatı ve ölümü imtihan için yani kimin daha güzel işler yapacağını ortaya çıkarmak için yaratmış, dünyada insana sayılamayacak kadar çok nimet vermiştir. Bu nimetlerin karşılığında ondan kendisine şükretmesini, emirlerine itaat edip yasaklarından sakınmasını istemektedir. Âyet-i kerîmede, insanların bu nimetlerden bir gün hesaba çekileceği ve o günün yaklaştığı haber verilerek uyarılmakta, o gün için hazırlıklı olmaları istenmektedir. Ancak imtihan için yaratılan insanoğlu, bu uyarılara rağmen hürriyetini yanlış yönde kullanarak nefsinin isteklerine uyup gerçeklere sırt çevirebilmekte ve kendine verilmiş olan bu sınırlı ömrü gaflet içinde geçirebilmektedir. Müminin gaflette bulunması, âhiret gününe iman ettiği halde orası için gereken hazırlığı yapmadığı, günahlardan sakınmadığı, tövbe edip Allah’a kulluk görevlerinde gereken hassasiyeti göstermediği ve iyi işler yapmadığı anlamına gelir. İnkârcının gaflette bulunması ise kendini yaratan bir aşkın kudretin bulunduğunu, başı boş bir varlık olarak yaratılmış olmadığını, dünyada yaptığı iyiliklerden de kötülüklerden de sorumlu olduğunu düşünmemesi, peygamber ve ilâhî vahiy tarafından uyarıldığında da bunlara sırt çevirmesi ve kulak tıkamasıdır. Oysa hesap günü kesinkes geleceği için âyette geçmiş zaman şekli kullanılmıştır gaflet hakkında bilgi için bk. Süleyman Uludağ, “Gaflet”, DİA, XIII, 283. Kaynak Kur’an Yolu Tefsiri Cilt 3 Sayfa 665-666Enbiya Suresi 2. Ayet TefsiriNe zaman rablerinden kendilerine yeni bir ihtar gelse, onlar bunu, akılları başka yerde, kendileri oyun ve eğlence içinde iken dinlemişlerdir. O zalimler, “Bu da sizin gibi sadece bir insan değil midir? Şimdi siz göz göre göre büyüye mi kapılıyorsunuz?” diye gizlice fısıldaşmaktalar. Kaynak Enbiya Suresi 3. Ayet TefsiriNe zaman rablerinden kendilerine yeni bir ihtar gelse, onlar bunu, akılları başka yerde, kendileri oyun ve eğlence içinde iken dinlemişlerdir. O zalimler, “Bu da sizin gibi sadece bir insan değil midir? Şimdi siz göz göre göre büyüye mi kapılıyorsunuz?” diye gizlice fısıldaşmaktalar. Kaynak Enbiya Suresi 4-6. Ayet TefsiriHasan-ı Basrî, peygamberden mûcize isteyen kavimlere mûcize gösterildiği takdirde iman etmezlerse kökleri kesilecek şekilde cezalandırılacaklarına dair Allah’ın hükmü olduğunu söylemiş; soylarından dindar nesiller geleceği, dolayısıyla onların eliyle İslâmiyet kıyamete kadar yaşayacağı için Hz. Peygamber’in ümmetinden bu hükmün kaldırıldığını, bu sebeple bu ümmet içinden inkârcıların, sırf inkâr ve alay maksatlı mûcize isteklerine cevap verilmediğini ifade etmiştir Râzî, XXII, 143; 5. âyetin meâlinde “karmakarışık düşler” diye tercüme ettiğimiz “adgâsu ahlâm” tamlaması hakkında bilgi için bk. Yûsuf12/44. Kaynak Kur’an Yolu Tefsiri Cilt 3 Sayfa 666Enbiya Suresi 7. Ayet TefsiriBuradaki “ehlü’z-zikr” tamlamasını müfessirler, “Tevrat veya İncil’i okuyup bilgi sahibi olan Ehl-i kitap yahudi ve hıristiyanlar” anlamında yorumlamışlardır. Kur’an’ın bir isminin de “zikr” oluşunu dikkate alan bazı tefsirciler “Bundan maksat, Kur’an ehli olanlar yani müslümanlardır” demişlerse de bu görüş tenkit edilmiştir. Zira Kur’an’ı kabul etmeyenlere Kur’an ehlini şahit göstermenin bir anlamı yoktur Râzî, XXII, 144. Âyet dolaylı olarak, bir konuda bilgi sahibi olmayanların, o konunun ehlinden, uzmanlarından sorup öğrenerek doğru bilgi edinmeleri gerektiğini belirtmekte, dolayısıyla Kur’an hakkında bilgisi olmayanların da peşin bir yargıda bulunmayıp Kur’an hakkında doğru ve yeterli bilgiye sahip olanların bu birikiminden yararlanmaları gerektiğine işaret etmektedir. Kaynak Kur’an Yolu Tefsiri Cilt 3 Sayfa 666-667Enbiya Suresi 8. Ayet TefsiriMüşrikler, Hz. Muhammed’in peygamberliğini kabul edebilmeleri için onun insan üstü varlıklardan olması gerektiğini ileri sürüyorlardı. Oysa gönderilen peygamberlerin tamamı insandı. Onlar da diğer insanlar gibi yer, içer, uyur, evlenir, çocuk sahibi olur, kısaca diğer insanların özelliklerini taşırlardı bu konuda ayrıca bk. Enâm 6/8-9. Kaynak Kur’an Yolu Tefsiri Cilt 3 Sayfa 667Enbiya Suresi 9. Ayet TefsiriSonra onlara verdiğimiz sözü yerine getirdik. Böylece, hem onları hem de dilediğimiz kimseleri kurtuluşa erdirdik; haddi aşanları ise helâk ettik. Kaynak Enbiya Suresi 10. Ayet Tefsiri“Öğüt” diye çevirdiğimiz zikir kelimesi, “şan, şeref, uyarı, vaad ve tehdit, din konusunda gerekli olan şeylerin açıklaması” Râzî, XXII, 145; “kişinin elde ettiği bilgiyi zihinde koruma kabiliyeti, bir şeyin zihinde tutulması, hatırlatıcı, hatırlama, hâtıra, akılda tutulması gereken her şey” anlamlarına da gelmektedir bk. Râgıb el-İsfahânî, el-Müfredât, “zkr” md.. İnsanlara indirilen kitaptan maksat da Kur’an’dır. Allah Teâlâ insanların şeref ve şanını koruyup yücelten, onları uyaran, öğüt veren ve dinleri konusunda gerekli açıklamaları yapan bir kitap indirdiğini belirtmiş ve insanların kitabı okuyup akıllarını da kullandıkları takdirde bu nimetlere kavuşacaklarına işaret etmiştir. Âyet aynı zamanda Hz. Peygamber’den mûcize isteyen müşriklere de cevap teşkil etmektedir; yani şöyle denmiş olmaktadır Peygamber size bu özellikleri taşıyan bir kitap getirmiştir, bu sizin için yeterli değil mi ki başka mûcize istiyorsunuz? Kaynak Kur’an Yolu Tefsiri Cilt 3 Sayfa 667Enbiya Suresi 11-15. Ayet TefsiriAllah Teâlâ, sahip oldukları maddî imkânlara aldanarak şımaran, azgınlaşan ve günahlara boğulan toplumların başlarına gelen felâketleri hatırlatarak Hz. Peygamber’i yalancılık ve sihirbazlıkla itham eden müşrikleri uyarmaya devam etmektedir. Bu âyetlerin muhatabı Mekke müşrikleri olmakla birlikte, yaşayışlarıyla topyekün yok olmayı hak eden her millet için bir tehdit ve uyarı anlamı taşımaktadır. Yüce Allah, geçmişteki insanların haksızlık ve azgınlıkları sebebiyle helâk edildiklerini, böylece tarih sahnesinden silinip gittiklerini anlatmak suretiyle yeni nesillerin bundan ders almalarını istemektedir. Öncekiler sahip oldukları imkânları kullanarak başlarına gelen felâketlerden kaçıp kurtulmak istedikleri halde nasıl kurtulamamışlar; haksızlıklarını itiraf etmekten, kendilerini kınamaktan başka çare bulamamışlarsa sonrakilerin de haksızlık ve azgınlık göstermeleri halinde aynı sonuçla karşılaşacaklarına işaret edilmektedir. Kaynak Kur’an Yolu Tefsiri Cilt 3 Sayfa 669Enbiya Suresi 16-17. Ayet TefsiriYüce Allah’ın bu evreni oyun ve eğlence olsun diye, yani anlamsız ve boş yere yaratmadığı bildirilmekte; aksine evren ve ondaki her şeyin yaratılışında hikmetli bir planın var olduğuna ve dolaylı olarak insanların bu hikmeti keşfetmeye çalışması gerektiğine işaret edilmekte; ardından da Allah’ı insanlara benzer bir varlık olarak düşünen putperestlere karşı, O’nun, beşerî özelliklerden olan oyun ve eğlenceyle uğraşma, boş ve anlamsız işler yapma gibi zaaflardan münezzeh olduğu vurgulanmaktadır. O’nun yaratması da anlamlı ve hikmetlidir. Bu âlemin hikmetsiz, gayesiz, boş ve bâtıl olarak yaratılmış olduğunu ancak inkârcılar düşünür Sâd 38/27. Onlara göre hayat sadece dünya hayatıdır, âhiret hayatı diye bir şey yoktur Câsiye 45/24. Kaynak Kur’an Yolu Tefsiri Cilt 3 Sayfa 669Enbiya Suresi 18-20. Ayet TefsiriAllah Teâlâ, hakkın bulunduğu yerde bâtılın barınamayacağını, yok olup gideceğini mecazi bir anlatımla ifade edip, kendisi hakkında yakışıksız sözler söyleyenlerin, Kur’an’a sihir, saçma sapan rüya vb. nitelemeler yakıştıranların, Peygamber’i yalancılıkla itham edenlerin, evrenin sadece dünya hayatı için yaratılmış olduğuna inananların kendilerine yazık ettiklerini haber vermiştir. Halbuki Allah evrende ne varsa her birini bir hikmete bağlı olarak yaratmıştır, hepsi O’nun mülkü ve kullarıdır. O, hiçbir şekilde yarattıklarına muhtaç olmadığı gibi yarattıkları da O’na ortak değildir. Hepsi iradeli veya iradesiz olarak O’na kulluk eder; evrende Allah’ı tesbih etmeyen hiçbir varlık yoktur, fakat insanlar bunu anlamazlar bk. İsrâ 17/44.Müfessirler 19. âyette, Allah’ın huzurunda bulunduğu bildirilen varlıkların melekler olduğunu ifade etmişlerdir. Melekler Allah’a ibadet etme hususunda ne kibirlenirler ne de yorulurlar; bıkıp usanmaksızın gece gündüz Allah’ı tesbih ederler; Allah’a kulluktan kaçınmazlar Nisâ 4/172. O’na isyan etmez, kendilerine emredileni yerine getirirler Tahrîm 66/6. “O’nun huzurunda bulunanlar” ifadesini, yalnızca melekleri değil, aynı zamanda Allah’a karşı sorumluluk duyan ve bütün varlığı ile O’na boyun eğen insanları da içine alacak şekilde geniş anlamıyla ele almak mümkündür Esed, II, 649. Kaynak Kur’an Yolu Tefsiri Cilt 3 Sayfa 670Enbiya Suresi 21. Ayet TefsiriSûrenin başından buraya kadar daha çok peygamberlikle ilgili konulara yer verildi. Burada ise 21-29 Allah’ın birliğinin ispatı, eşinin, benzerinin ve zıddının bulunmayışı gibi konular ele alınmaktadır. Müşrikler Allah’ın varlığına ve evrenin yaratıcısı olduğuna inandıkları halde elleriyle yaptıkları putları O’na ortak koşup onlara tapıyorlar; böylece putların kendilerini Allah’a yaklaştıracağına ve kendilerini O’nun vereceği cezadan koruyacağına inanıyorlardı. Ancak öldükten sonra dirilmeye inanmadıkları için putların ölüleri dirilteceğini iddia etmiyorlar, aksine böyle bir şeyin olamayacağını savunuyorlardı bk. Yâsîn36/78. Ama onlar, kendisine tanrı diye tapılan bir varlığın öldürme ve diriltme gücüne sahip olması gerektiğini, oysa taş ve ağaçlardan yontarak yaptıkları cansız putların ölüleri diriltmesinin söz konusu olamayacağını düşünemiyorlardı. Kaynak Kur’an Yolu Tefsiri Cilt 3 Sayfa 672Enbiya Suresi 22-23. Ayet TefsiriMüşrikler, Allah Teâlâ’nın evreni yarattıktan sonra yönetimde kendisine ortaklar edindiğini iddia ediyorlar, özellikle hac ibadeti esnasında telbiye yaparken bunu dile getiriyorlardı İbn Âşûr, VIII, 39. Âyet-i kerîme bunun imkânsızlığını vurgulamaktadır. Burada şu kanıt ortaya konmaktadır Bir ülkede birden fazla başkan olmadığı gibi evrende de birden fazla ilâhın bulunması mümkün değildir. Eğer varlık âleminde Allah’tan başka ilâh olsaydı ilâhlar arasında yaratma, yönetme ve üstünlük konularında anlaşmazlık meydana gelir, bu da varlığın yaratılma imkânının ortadan kalkmasına veya evrenin nizamının bozulmasına sebep olurdu. Birden fazla ilâhın anlaşarak evreni ortaklaşa yönettikleri farzedilirse bu durumda da ilâhların her biri tam değil, noksan etken olmuş olur. Noksan olan ise ilâh olamayacağından hiçbirinin ilâh olmaması gerekir. Kısacası ister bağımsız olarak isterse ortaklık şeklinde Allah’tan başka ilâhın bulunması aklen mümkün görülmemektedir; vahiy ise zaten Allah’tan başka ilâhın varlığını reddetmektedir. Şu halde Allah’tan başka tanrı yoktur bu konuda daha fazla bilgi için bk. Elmalılı, V, 3345-3347; İbn Âşûr, XVII, 38-44; ayrıca bk. İsrâ 17/42-43.23. âyette Allah’ın sorguya çekilemeyeceği ifade buyurulmaktadır; çünkü sorgulayanın daha üstün, bilgili ve yetkili olması gerekir. Halbuki Allah’tan üstün, bilgili ve yetkili bir varlık yoktur. Ayrıca sorumluluk kavramı, dürüstlük ve adaletinden şüphe edilen varlıklar için söz konusu olup Allah için böyle bir durum muhal olduğundan O’nun hakkında sorumluluktan bahsetmek de anlamsızdır. Kaynak Kur’an Yolu Tefsiri Cilt 3 Sayfa 672-673Enbiya Suresi 24. Ayet TefsiriÖnceki âyet kümesinde evrende Allah’tan başka ilâh olmadığının aklî delilleri verilmişti; burada ise Allah Teâlâ kendisine ortak koşanlardan, gerek Hz. Muhammed’e indirilen kitaptan gerekse önceki peygamberlere indirilmiş olan Tevrat, İncil vb. ilâhî kitaplardan, iddialarını ispatlayacak naklî delil getirmelerini istemektedir. Bu kitaplar yerde ve gökte Allah’tan başka tanrı olmadığını haber vermiştir. Ancak âyette ifade buyurulduğu gibi çokları bu gerçeği bilmezler, öğrenmek istemedikleri için de ona sırt çevirirler. Kaynak Kur’an Yolu Tefsiri Cilt 3 Sayfa 673Enbiya Suresi 25. Ayet TefsiriAllah Teâlâ’nın, insanlar arasından bazılarını peygamber olarak görevlendirip bunlara kitaplar göndermesindeki maksadı, insanların Allah’ın varlığına, birliğine inanmalarını ve sadece O’na kulluk etmelerini sağlamak, onları sapık inançlardan ve kötü davranışlardan korumaktır. Bu bakımdan ilâhî dinler amaç ve öz itibariyle birdir. Kaynak Kur’an Yolu Tefsiri Cilt 3 Sayfa 673Enbiya Suresi 26-28. Ayet Tefsiriİnsanlar çoğu zaman bâtıl inançlara saplanmış, Allah’a ulûhiyyeti ile bağdaşmayan sıfatlar yakıştırıp O’na ortaklar koşmuşlardır. Hıristiyanlar Hz. Îsâ’nın Allah’ın oğlu olduğunu iddia ederken, bazı putperestler de meleklerin Allah’ın kızları olduğunu ileri sürmüşlerdir Nahl 16/57; İsrâ 17/40; Zuhruf 43/15-20. Çocuk sahibi olmak veya evlât edinmek bir ihtiyaçtan kaynaklanır. Oysa Allah bundan münezzehtir, O’nun hiçbir şeye ihtiyacı yoktur. Onların evlât diye Allah’a yakıştırdıkları, Allah katında yüksek mevkide ve yüce makamda bulunan, Allah’a teslim olmuş kullarıdır; Hz. Îsâ da melekler de Allah’ın ilmini, kudretini ve yüceliğini bildikleri için O’nun emrine aykırı hareket etmekten sakınırlar bk. en-Nisâ 4/172.Melekleri Allah’ın kızları kabul edip onlara tapan müşrikler, meleklerin Allah katında kendilerine şefaat edeceğine inanıyorlardı. Oysa Allah kimin için şefaat edilmesine izin verirse ona şefaat edilecektir. Bunlar da dünya hayatında Allah’ın dinine rızâ göstermiş, günahları olsa bile iman yönünden O’nun rızâsını kazanmış kimselerdir şefaat konusunda bilgi için bk. Bakara 2/48, 255. Kaynak Kur’an Yolu Tefsiri Cilt 3 Sayfa 673-674Enbiya Suresi 29. Ayet TefsiriAllah’ın yakınlık, sevgi ve lutuflarına mazhar olmuş kullarının bütün istekleri O’na ibadet etmek ve rızasına ermektir. Onların ortaklık iddiasında bulunmaları tabiatlarına ters düşer; çünkü Allah’a ortak olma davasına kalkışanların yeri, O’nun yanında ve yakınında değil, zâlimlerin yanındadır, yani cehennemdir. 30-33. Allah’ın birliğini, ortağı ve benzerinin bulunmadığını, bu evren ve içindeki varlıklar yok olduktan sonra onları yeniden yaratabilecek sonsuz güce sahip bulunduğunu gösteren delillere yer verilmektedir. Kur’an âyetlerini bilimsel buluş veya teorilerle açıklamak her zaman ve her âyet için isabetli bir yöntem olmamakla birlikte, evrenin yaratılışı konusundaki teoriler ve tabiat bilimlerindeki gelişmelerin bu âyetlerin daha iyi anlaşılmasına yardımcı olduğunu söylemek mümkündür. 30. âyetteki “göklerin ve yerin bitişik olup ayrılması ve her canlının sudan yaratılması” ifadesini müfessirler farklı şekillerde yorumlamışlardır. Eski müfessirlerin bazı görüşleri özetle şöyledir a Göklerle yer birbirine bitişikti, Allah onları ayırdı ve aralarına havayı yerleştirdi. b Gökler birbirine bitişikti, Allah onu yedi kat gök haline getirdi; yer de bitişikti, onu da aynı şekilde yedi kat yer haline getirdi. c Gökler birbirine yapışıktı, yağmur yağdırmıyordu; yer de yapışıktı, bitki bitirmiyordu. Allah gökleri yağmurla, yeri de bitki ile yarıp ayırdı yağmura ve bitkiye elverişli hale getirdi. Taberî âyetin devamını dikkate alarak son görüşü tercih etmektedir bk. XVII, 19. Modern zamanlarda yazılmış bazı tefsirlerdeki açıklamalara göre, âyette evrenin başlangıçta bir bütün yani tek bir kütle olduğu, bu kütlenin sonradan bölünüp parçalara, yani dünyanın da içinde bulunduğu uzay cisimlerine ayrıldığı ifade edilmektedir. Kur’an’ın bu ifadesi günümüzde genellikle astrofizikçilerin evrenin oluşumu hakkında kabul ettikleri teoriye uygun gibi görünmektedir. Bu bilim adamlarına göre uzaydaki cisimler vaktiyle bir gaz ve toz kütlesi nebula, bulutsu halinde idi. Merkezî çekim sebebiyle büzüşüp muhtelif noktalarda yoğunlaşan bu gaz kütlesinden zamanla küreler halinde parçalar koparak uzay boşluğuna fırlamış; merkezî çekim kuvvetinin etkisiyle dönmeye, uzayın soğukluğu sebebiyle de soğumaya başlamıştır. Bu dönüş esnasında yoğunlaşan ana kütlelerden de bazı parçalar kopmuş, bunlar da ana kütlelerin etrafında dönmeye devam etmiştir. Böylece tek bir kütle, milyarlarca yıl ile ifade edilen zaman dilimlerinde galaksi ve güneş sistemlerine, bunlar da giderek yıldızlara, gezegenlere ve bunların uydularına dönüşmüş, nihayet güneşin uydusu olan dünyamızın da içinde yer aldığı gezegenler iyice soğuyarak bugünkü şekillerini almıştır. Âyette hayatın temelinin suya dayandığına işaret edilmek üzere canlı olan her şeyin sudan yaratıldığı bildirilmektedir. Mevcut bilgilerimize göre de dünyamızdan yükselen gaz ve buharlar, yoğunlaşarak yağmur şeklinde tekrar dünyaya dökülmüş, böylece denizler ve okyanuslar meydana gelmiştir. Suda yosunlaşma ile başlayan canlılar âlemi, ilâhî kanunlara göre gelişerek bugünkü halini almıştır. Bilimin verilerine göre canlıların birleşiminin yarıdan fazlasını su oluşturmaktadır. Başka bir âyette Allah Teâlâ’nın her canlıyı sudan yarattığı açık bir şekilde ifade edildikten sonra canlıların özelliklerine göre türlerine ayrıldığı belirtilir bk. en-Nûr24/45. Allah en gelişmiş canlı türü olarak da yine içinde suyun bulunduğu özel bir çamurdan insanı yaratmıştır Esed, II, 650-651. Muhammed Esed’e göre “Her canlıyı sudan yarattık” ifadesi üç boyutlu bir anlam taşımaktadır 1. Su bütün canlı türlerinin ilk örneğinin ortaya çıktığı ortamdır; 2. Var olan veya tasarlanabilen bütün sıvılar içinde yalnızca su, hayatın ortaya çıkıp tekamül etmesi için uygun ve gerekli özelliklere sahiptir; 3. Hayvansal veya bitkisel, canlı her hücrenin fiziksel temelini oluşturan ve içinde hayat olgusunun belirebileceği yegâne madde ortamı olan protoplazma büyük ölçüde sudan ibarettir ve bütünüyle suya dayanmaktadır. Evrenin başlangıçtaki fiziksel birliğine işaret eden önceki ifadeyle canlı âlemin elementer birliğine işaret eden bu ifadenin birlikte ele alınması, bütün yaratılış olgusunun dayandığı tek bir planın, tek ve tutarlı bir yaratma eyleminin ve buna bağlı olarak da tek bir yaratıcının varlığına götürmektedir II, 651. Eski müfessirler 31. âyetteki “Onları sarsmasın diye yeryüzüne sağlam dağlar yerleştirdik” ifadesini açıklarken, önce dümdüz ve üstünde ikamet edilemeyecek kadar hareketli olan yerkürenin üzerine dağların yerleştirilmesi sayesinde onun istikrarlı ve üzerinde yaşanılabilir bir hale getirildiğini söylemişlerdir. Dağların birer kazık veya destek yapıldığını ifade eden bu vb. âyetlerde yer kabuğunun sertleşme sürecine işaret edildiği tahmin edilmektedir. Dağların inişli çıkışlı, irili ufaklı yaratılmış olması, aralarında bir bölgeden diğerine geçişi sağlayan geçit ve vadilerin bulunması, uzay boşluğunda dönmekte olan yer yuvarlağının hareketini bir balans unsuru gibi dengelemekte, insanların yeryüzündeki yaşayışlarını ve bölgeler arasındaki ulaşım faaliyetlerini de kolaylaştırmaktadır bu konuda ayrıca bk. Nahl 16/15; Nebe’ 78/7. 32. âyette geçen “korunmuş tavan” benzetmesinin dünyayı saran atmosferi ve 30. âyette söz konusu edilen nebulanın bölünüp parçalanmasıyla meydana gelen galaksilerin, güneş sistemleri ve yıldızların oluşturduğu kozmik uzayı ifade ettiği anlaşılmaktadır. Allah’ın kurduğu bir düzen ve denge içinde yaratılmış olan kozmik uzay, merkezkaç kuvvetlere ve karşılıklı kütlesel çekimlere dayanarak hareket etmekte ve bu sistem sayesinde parçalanıp yok olmaktan korunmaktadır ayrıca bk. Fâtır 35/41. Kur’an’da “gökyüzünün âyetleri” diye ifade edilen ve her biri Allah’ın varlığını ve sonsuz kudretini gösteren bu delillerden inkârcıların ibret almaları gerekirken, onlar yüz çevirerek geçip gitmektedirler. 33. âyette, canlı varlıkların hayatını doğrudan ilgilendiren bu kozmik delillerden bazıları özel olarak zikredilmektedir. Bunlar canlıların sükûnet içerisinde dinlenmelerini sağlayan gece, çalışıp geçimlerini sağlamalarına vesile olan gündüz, ısı ve ışınlarıyla dünyayı aydınlatan ve ısıtan güneş, gece karanlığında canlıların ihtiyaçlarını karşılayacak kadar güneşten aldığı ışını yansıtan aydır. Kaynak Enbiya Suresi 30. Ayet Tefsiriİnkâr edenler, gökler ve yer bitişik iken onları ayırdığımızı ve her canlıyı sudan yarattığımızı görmezler mi? Hâlâ inanmayacaklar mı? Kaynak Enbiya Suresi 31. Ayet TefsiriYeryüzüne onları sarsmasın diye sağlam dağlar yerleştirdik; kolayca yollarını bulabilsinler diye orada vadiler, yollar açtık. Kaynak Enbiya Suresi 32. Ayet TefsiriGökyüzünü korunmuş bir tavan yaptık. Onlar ise, gökyüzünün işaretlerine sırt çevirmektedirler. Kaynak Enbiya Suresi 33. Ayet TefsiriO, geceyi, gündüzü, güneşi, ayı yaratandır. Her biri bir yörüngede yüzmektedir. Kaynak Enbiya Suresi 34-35. Ayet TefsiriSûrenin baş kısmında 3-5. âyetler belirtildiği üzere müşrikler Hz. Peygamber’in yeme, içme, evlenme vb. özelliklerine bakarak onun peygamber olamayacağını, ancak bir sihirbaz veya bir şair olduğunu iddia ediyor; zamanla bir felâkete uğrayarak yok olacağına veya eceliyle öleceğine, böylece peygamberlik iddiasının da sona ereceğine inanıyorlardı krş. Tûr 52/30-31. Yüce Allah onların yersiz temennilerine cevap olmak üzere bu âyetleri indirerek peygamber dahi olsa hiçbir insana ölümsüzlük vermediğini, Peygamber’in ölümünü bekleyenler dahil olmak üzere her canlının ölümü tadacağını bildirmektedir. Nitekim başka bir âyette Hz. Peygamber’e hitaben, “Elbette sen öleceksin, onlar da ölecek” Zümer 39/30 buyurarak bu gerçeği açık bir şekilde ifade etmiş, ölüm ve ölüm ötesi hakkında umursamaz davrananlara bu tutumlarının kendilerini hiçbir şekilde bu gerçeklerden kurtaramayacağını haber vermiştir. 35. âyet, insana ölümlülüğü, hayatın iyi ve kötü yönleriyle bir sınav alanı olduğu, sonunda herkesin Hakk’ın huzuruna varıp hesap vereceği gerçeğinin yalın fakat etkili bir ifadesidir. Kaynak Kur’an Yolu Tefsiri Cilt 3 Sayfa 679Enbiya Suresi 36-41. Ayet TefsiriHz. Peygamber putların tanrı olamayacağını, dolayısıyla kimseye fayda veya zarar veremeyeceğini söylediği ve puta tapanları kınadığı için müşrikler onunla karşılaştıklarında “İlâhlarınızı diline dolayan bu mu?” diyerek onu küçümseyip kendisiyle alay ederlerdi; hatta Allah’ın birlik vasfı ve rahmân ismiyle anılmasına, O’nun gönderdiği kitabın zikredilmesine tahammül edemezlerdi. Bu âyetlerde onların bu küstahça tutumu kınayıcı bir üslûpla dile getirilmekte; daha sonra âhiret inancı ve sorgulamasıyla ilgili aynı alaycı ve inkârcı yaklaşımları özetlenerek beklemedikleri o günün, hak ettikleri o cezanın mutlaka gerçekleşeceğine dikkat bu 39. âyetle ilgili yorumlarını iki şekilde özetlemek mümkündür a Âyet müşriklerin Bedir Savaşı’nda karşılaşacakları ceza ve hezimete işaret etmekte ve onları uyarmaktadır. Çünkü o gün melekler ateşten kamçılarla onların yüzlerine ve sırtlarına vuracaklardır. Buna göre inkâr edenlerin, yüzlerinden ve sırtlarından ateşi savamamasından maksat, meleklerin kendilerine vurmalarını önleyememeleri veya meleklerin onlara vurmaktan geri durmamalarıdır. b Âhirette inkârcıları önlerinden ve arkalarından ateş kuşattığında kendilerini onun şiddetinden koruma imkânı bulamayacaklardır İbn Âşûr, XVII, 70. Kaynak Kur’an Yolu Tefsiri Cilt 3 Sayfa 679-680Enbiya Suresi 42-43. Ayet Tefsiri“Gece gündüz rahmâna karşı sizi kim koruyabilir?” diye çevrilen cümle “Sizi gece gündüz rahmândan başka kim koruyabilir?” şeklinde de tercüme edilebilir bk. İbn Kesîr, V, 338. Her iki anlamda da yaratılmışlara karşı Allah’ın şefkat ve merhametini tecelli ettiren rahmân ismine atıfta bulunulması, yaratılmışları Allah’tan başka koruyacak kimsenin bulunmadığına, tek ve biricik koruyucunun Allah olduğuna işaret eder. Ancak kalpleri kararmış olan inkârcılar bunun farkında olamadıkları için rahmânın anılmasına dahi tahammül edemezler. Oysa korumasına sığındıkları tanrılar Allah’ın azabına karşı kendilerini dahi koruyacak güce sahip değillerdir. Kaynak Kur’an Yolu Tefsiri Cilt 3 Sayfa 681Enbiya Suresi 44. Ayet TefsiriKur’an’ın ilk muhatapları olan Mekke putperestlerine, içinde bulundukları geçici nimet ve güvenliğe aldanmamaları, Allah resûlüne ve İslâm’a karşı düşmanca tavırlarını sürdürdükleri takdirde bütün bu nimetleri, güvenliklerini ve hâkimiyet alanlarını adım adım kaybedecekleri uyarısında bulunulmaktadır “yerin etrafının eksiltilmesi” konusunda bilgi için bk. Rad 13/41. Kaynak Kur’an Yolu Tefsiri Cilt 3 Sayfa 681Enbiya Suresi 45. Ayet TefsiriDe ki “Ben sizi ancak vahiy ile uyarıyorum.” Fakat vicdanı sağır olanlar, uyarılsalar da bu çağrıyı duymazlar. Kaynak Enbiya Suresi 46. Ayet TefsiriAndolsun, onları rabbinin azabından bir esinti yoklasa muhakkak ki, “Vah bize! Hakikaten biz kendimize kötülük etmişiz!” derler. Kaynak Enbiya Suresi 47. Ayet Tefsiriİnsanlar umumiyetle bu dünyada adaletin her zaman kusursuz işlemediğini; sık sık zalimlerin haklı, mazlumların haksız yerine konulduğunu görmekte ve yaşamaktadırlar. Âyette bu adaletsizliğin âhirette mutlaka telâfi edileceği veciz bir dille ifade edilerek, özelde Mekke putperestlerine, genelde de benzer zihniyet ve yaşayışa sahip olan bütün insanlara asla dikkatten uzak tutulmaması gereken bir uyarıda bulunulmaktadır âhiret mahkemesinde amellerin ölçülüp tartılması konusunda bk. Arâf 7/8-9. Kaynak Kur’an Yolu Tefsiri Cilt 3 Sayfa 682Enbiya Suresi 48-50. Ayet TefsiriMetindeki furkan “hakkı bâtıldan, doğruyu eğriden, hayrı şerden ayıran, buna dair ölçüler getiren” demektir. Müfessirlerin çoğunluğuna göre Hz. Mûsâ ve Hârûn’a verilenlerden maksat Tevrat’tır. Çünkü onda hakkı bâtıldan, doğruyu yanlıştan, helâli haramdan ayırt eden, insanlara ışık tutup yol gösteren, öğüt verip onları kötülüklerden koruyan âyetler vardır. Bir kısım müfessirlere göre ise “ışık”tan maksat Tevrat, urkandan maksat da Allah’ın Hz. Mûsâ’ya nasip ettiği zaferdir Taberî, XVII, 34-35; Şevkânî, III, 462; furkan hakkında bilgi için ayrıca bk. Âl-i İmrân 3/4; 49. âyette geçen gayb kavramı hakkında bk. Bakara 2/3. Sûrenin başından buraya kadarki âyetlerinde Allah’ın birliği, peygamberlik ve âhiret gibi temel dinî konular hakkında bilgi verildikten sonra, buradan itibaren 93. âyete kadar da Hz. Peygamber’e teselli verip mâneviyatını güçlendirmek, ayrıca muhatapların da ders ve ibret almalarını sağlamak maksadıyla uygun yönleriyle geçmiş peygamberlerin kıssalarından kesitler verilmektedir. Kaynak Kur’an Yolu Tefsiri Cilt 3 Sayfa 682-683Enbiya Suresi 51. Ayet TefsiriMetindeki rüşd kelimesi sözlükte, “düşüncede ve davranışta tutulan doğru yol, isabetli görüş” anlamlarına gelir. Hz. İbrâhim’e verilen rüşdden maksat ya peygamberliktir veya peygamber olmazdan önce de sahip olduğu erginlik, sağduyu ve fıtrî akıldır. Hz. İbrâhim kendisine verilen bu yetenek sayesinde Allah’ın birliğini, kudretini, eşsiz ve benzersiz oluşunu kavramıştır. Âyet, Hz. İbrâhim’e Allah tarafından özel olarak verilmiş olan bu kişisel ve zihinsel niteliğin üstünlüğüne işaret Hz. Mûsâ ve Hârûn’un kıssasına değinildikten sonra Hz. İbrâhim kıssasına geniş bir şekilde yer verilmektedir. Zira Hz. İbrâhim’in Mekkeli müşrikler üzerindeki etkisi büyüktü; onu ataları olarak tanıyor, kurduğu Kâbe’yi kutsal değerleri olarak kabul ediyorlardı. Bu sebeple onun, en yakın akrabalarından başlamak üzere hayatı boyunca putperestliğe karşı verdiği mücadelenin anlatılmasının müşrikler üzerinde etkili olacağı umulmuştur Hz. İbrâhim ve kavmi hakkında bilgi için bk. Bakara 2/124; Âl-i İmrân 3/95. Kaynak Kur’an Yolu Tefsiri Cilt 3 Sayfa 686Enbiya Suresi 52-54. Ayet TefsiriHz. İbrâhim’in hikmetli, düşündürücü sorusuna putperest kavmi, “Atalarımızı bunlara tapar bulduk” diye cevap vermek suretiyle düşünceye değil taklide dayandıklarını itiraf etmişlerdir. Kaynak Kur’an Yolu Tefsiri Cilt 3 Sayfa 686Enbiya Suresi 55-57. Ayet Tefsiriİbrâhim’in kavmi putperestliği sapkınlık saymadıkları, Hz. İbrâhim’in de kendileri gibi geleneksel putperestliği kutsadığını sandıkları için onun kendilerini ayıplamasını hakaret telakki ettiler. İbrâhim ise verdiği cevaplarla söylediklerinde ciddi olduğunu, gökleri ve yeri yaratan Allah’ın ibadete lâyık tek mâbud olduğunu, kendisinin de buna şahitlik edenlerden bulunduğunu ifade etti. Kaynak Kur’an Yolu Tefsiri Cilt 3 Sayfa 686Enbiya Suresi 58-61. Ayet TefsiriTefsirlerde anlatıldığına göre Hz. İbrâhim’in kavminin dinî bir bayramı vardı; her sene kırda toplanarak bu bayramı kutlarlardı. Bir defasında yine bayram şenliğine giderken İbrâhim’i de götürmek istediler. İbrâhim hasta olduğunu ileri sürerek bayrama katılmadı ve halk kıra çıktıktan sonra puthaneye giderek büyük put hariç hepsini kırdı. 58. âyette bu açıkça ifade edilmektedir. Rivayete göre baltayı büyük putun boynuna astı ki Kurtubî, XI, 296-297 kavmi ona başvurup putları kimin kırdığını sorsun da böylece putun acizliği ortaya çıksın. Halk bayram yerinden döndüklerinde tanrılarının başına gelenleri görünce bu işi kimin yaptığını araştırdılar. Daha önce Hz. İbrâhim’in putların aleyhindeki konuşmalarını işitmiş olanlar durumdan halkı haberdar ettiler. Halk, İbrâhim’in sorgulanmasını ve ona verilecek cezanın başkalarına da ibret olmasını istedi. Kaynak Kur’an Yolu Tefsiri Cilt 3 Sayfa 687Enbiya Suresi 62. Ayet Tefsiriİbrâhim getirilince, “Bunu ilâhlarımıza sen mi yaptın?” diye sordular. Kaynak Enbiya Suresi 63. Ayet Tefsiriİbrâhim, “Hayır” dedi, “Bu işi şu büyükleri yapmıştır. Eğer konuşabiliyorlarsa onlara sorun!” Kaynak Enbiya Suresi 64. Ayet TefsiriSonra dönüp birbirine, “Asıl haktan ayrılanlar sizlersiniz!” dediler. Kaynak Enbiya Suresi 65. Ayet TefsiriBiraz sonra yine dönüş yaptılar. “Sen bunların konuşmadığını pekâlâ biliyorsun” dediler. Kaynak Enbiya Suresi 66-70. Ayet TefsiriPutperestlerin İbrâhim’e, “Sen bunların konuşmadığını pekâlâ biliyorsun” demeleri, açıkça kendilerinin de tanrılarının âcizliğini itiraf etmelerinden başka bir şey değildi. Dolayısıyla bu cevap İbrâhim’e, onların inançlarının ne kadar anlamsız ve saçma olduğunu yüzlerine vurma fırsatı verdi. 66-67. âyetlerde onun bu konudaki eleştirisi nakledilmektedir. Ancak taassupları sebebiyle bu eleştiriye tahammül edemeyen putperestler İbrâhim’i yakmaya karar verdiler ve böylece tanrılarının onları koruması gerekirken, onlar tanrılarını korumak istediler. Rivayete göre İbrâhim’i yakmak için kavmi büyük bir ateş yakıp onu mancınıkla ateşe fırlattılar; ancak Allah’ın bir mûcizesi olarak ateş onu yakmadı. Kaynak Kur’an Yolu Tefsiri Cilt 3 Sayfa 687Enbiya Suresi 71-73. Ayet TefsiriYüce Allah Hz. İbrâhim’i, kardeşinin oğlu Lût aleyhisselâm ile birlikte kavminin zulmünden kurtardı ve onlara bereketli ülkeye hicret etmelerini emretti Lût hakkında bilgi için bk. Hûd 11/70. Tefsirlerde, bereketli kılınan yerin Filistin veya Beytülmakdis yahut Suriye ya da Mekke olduğuna dair farklı bilgiler bulunmakla birlikte Filistin olduğu kanaati ağır basmaktadır. Hz. İbrâhim’le ilgili tarihî veriler de bu görüşü destekler mahiyettedir. Bu yerin kutlu ve bereketli oluşu ise yöreye çok sayıda peygamberin gönderilmiş olması, akar sularının bol, ziraî imkânlarının elverişli olması şeklinde açıklanmıştır Râzî, XXII, 190; 687 Kurtubî, XI, 305; Şevkânî, III, 468; İbn Âşûr, XVII, 108. Hz. İbrâhim, yeğeni Lût ile birlikte ülkesini ve kavmini terkederek Filistin’e göç etti. Her ikisi de bu yörede inkârcılığa karşı mücadele ederek tevhid inancını yerleştirmeye çalıştılar. Hz. İbrâhim’in çocuğu yoktu, yaşlılık döneminde Allah’a dua ederek kendisine iyi bir evlât vermesini istedi Sâffât 37/100; Allah ona İsmâil’i, ardından da İshak’ı ve torunu Yakub’u verdi. Hz. İbrâhim’e “fazladan bir armağan olarak” verilen çocuk, İshak’ın oğlu Yakub’dur. Nitekim Hz. İbrâhim’in duasını içeren İbrâhim sûresinin 39. âyetinde torununun adı geçmemektedir. Bazı müfessirlere göre ise İbrâhim’in duası neticesinde kendisine İsmâil verilmiş, yıllar sonra da İshak ile Yakub fazladan bir armağan olarak verilmiştir İbn Âşûr, XVII, 109; Esed, II, 657. Allah Teâlâ peygamberlik görevi vererek onları vahyin kılavuzluğunda hidayet önderleri kılmıştır. 73. âyet peygamberlerin kendi bilgi, zekâ ve kabiliyetleriyle değil, Allah’tan aldıkları vahiy ile hidayet önderliği yaptıklarını ifade etmektedir. Kaynak Enbiya Suresi 74-75. Ayet TefsiriMüfessirler Allah Teâlâ’nın Lût’a verdiği hükmü peygamberlik veya hâkimlik, ilmi de din ilimleri olarak yorumlamışlardır. Lût’un kurtarıldığı bildirilen şehir ise Filistin’deki Ölüdeniz’in kıyısında bulunan Sodom şehridir. Buranın putperest halkı, başta eşcinsellik olmak üzere ahlâksızlık batağına saplanmıştı. Daha önce belirtildiği üzere Lût aleyhisselâm Mezopotamya’da iken Hz. İbrâhim’e iman etmiş, onunla birlikte hicret ederek Filistin’e gelmişti. Yüce Allah burada ona da peygamberlik görevi verdi ve Sodom halkını irşad etmek üzere oraya yerleşmesini emretti Taberî, XVII, 49; İbn Âşûr, XVII, 112. Halk Hz. Lût’un tebliğlerine kulak vermedi, sadece eşi dışındaki aile fertleri ona iman etti bk. ez-Zâriyât, 51/31-37. Lût gecenin birinde ailesini alıp şehirden çıktı; güneş doğarken müşrikleri korkunç bir gürültü yakaladı, ardından şiddetli bir depremle şehir altüst oldu, üzerlerine taş yağdı. Böylece Lût kurtuluşa ererken Sodom halkı yok olup gitti bilgi için bk. Hûd 11/77-83; Hicr 15/58-74. 688 Kaynak Kur’an Yolu Tefsiri Cilt 3 Sayfa 688Enbiya Suresi 76-77. Ayet TefsiriHz. Nûh’un kurtarıldığı ifade edilen “büyük sıkıntı”dan maksat Nuh tûfanı, onunla birlikte kurtarıldığı belirtilen “yakınları”ndan maksat da kendisine inananlardır bu konuda geniş bilgi ve değişik yorumlar için bk. Hûd 11/36-49; Sâffât 75-82. Kaynak Kur’an Yolu Tefsiri Cilt 3 Sayfa 692Enbiya Suresi 78-79. Ayet TefsiriRivayete göre, bir koyun sürüsü geceleyin komşunun tarlasına girerek oradaki ekini tahrip eder; ekin sahibi zararın telâfisi için mahkemeye başvurur. Bu davaya bakan Dâvûd ile oğlu Süleyman, farklı hükümler verirler. Dâvûd, tahrip edilen ekinin kıymetinin, koyunların kıymetine denk olduğu kanaatine vararak koyunların tazminat olarak ekin sahibine verilmesine hükmeder. Süleyman ise bu cezayı ağır bularak, hükmün değiştirilmesini teklif eder. Ona göre tarladaki zararkoyunlardan elde edilecek gelirle ödenebilir; bu sebeple hükmün şöyle olması gerekir Tarla koyun sahiplerine verilmeli, onlar, ziyandan önceki haline gelinceye kadar tarlanın bakımını üstlenmelidir. Koyunlar da tarla sahibine verilmeli, o da tarlası ziyandan önceki haline gelinceye kadar bu koyunların sütünden, yününden ve kuzularından yararlanmalıdır. Nihayet tarla sahibinin zararı karşılanınca tarla ve koyunlar sahiplerine iade edilmelidir. Hz. Dâvûd, oğlunun bu çözümünü beğenir, kendi görüşünden vazgeçer Şevkânî, III, 470-471.Âyette olayın ayrıntısız anlatılması, Araplar arasında bu hadisenin yaygın olarak bilindiğini, dolayısıyla sadece göndermede bulunulduğunu olayı bu şekilde anlatmışlardır; hatta Râzî, aynı konuda sahâbe ve tâbiînin ittifakı bulunduğunu söylemiştir XXII, 195-196. Ancak Kur’an ve güvenilir hadis kaynaklarında ayrıntılı bilgi mevcut değildir.“Süleyman’ın dava konusunu iyice anlamasını biz sağladık” ifadesi Râgıb el-İsfahânî tarafından üç türlü açıklanmıştır a Allah’ın Süleyman’a anlama kabiliyeti vermesi, b Allah’ın Süleyman’ın kalbine bu hükmü ilham etmesi, c Allah’ın bu hükmü Süleyman’a vahyetmesi el-Müfredât, “fhm” md.. “Her birine de hükmetme yeteneği ve ilim verdik” ifadesi de farklı hüküm vermiş olsalar bile ikisinin de tam bir hak ve adalet duygusuna, sorumluluğuna sahip olduklarına işaret dağların ve kuşların tesbihinin hakikat mi mecaz mı olduğu konusunda farklı görüşler ileri sürmüşlerdir. Bir grup müfessir bunun hakikat olduğunu, dağların ve kuşların bizim anlamadığımız bir dil ile Allah’ı zikrettiğini, Hz. Dâvûd güzel sesiyle Zebûr’u okuyup terennüm ederken kuşların havada durarak onunla birlikte tesbih ettiklerini, dağların da bu tesbihi tekrarladıklarını söylemişlerdir İbn Kesîr, V, 352. Bazı müfessirlere göre ise bu, mecazi anlamda bir tesbihtir; dağlar ve kuşlar Allah’ın varlığına, kudretine ve büyüklüğüne delâlet ettiği için lisân-ı hâl ile Allah’ı tesbih etmektedirler Râzî, XXII, 199; Şevkânî, III, 471; ayrıca bk. Sebe’ 34/10. Onların tesbihi bütün tabii varlıklar gibi en ufak bir sapma göstermeksizin ilâhî kanuna boyun eğmeleridir evrendeki her şeyin Allah’ı tesbih ettiğine dair bilgi için bk. İsrâ 17/44. Kaynak Kur’an Yolu Tefsiri Cilt 3 Sayfa 692-693Enbiya Suresi 80. Ayet Tefsiri“Zırh” diye çevirdiğimiz lebûs kelimesi sözlükte “zırh, kılıç, mızrak gibi silâhlar, giysi veya giysiler” anlamlarına gelmektedir. Burada zırh mânasında kullanılmıştır. Müfessirler bu bağlamda âyetteki be’s kelimesine bizim de tercih ettiğimiz “savaş” anlamını vermişlerdir Râzî, XXII, 200; Şevkânî, III, 471. Rivayete göre Dâvûd aleyhisselâmdan önce zırhlar rahat kullanışlı olmayan levhalar halinde idi. Dâvûd ilk defa demiri yumuşatarak halkalar yapmış ve bu halkalardan kullanışlı zırh üretmiştir krş. Sebe’ 34/10-11. Be’s kelimesinin “darlık, sıkıntı, bedbahtlık” anlamlarını, buna bağlı olarak lebûs kelimesinin de “giysi” anlamını tercih ederek âyete mecazi anlamda “takvâ giysisi” mânasını verenler de vardır. Bu mânayı tercih eden Muhammed Esed şöyle der “Bu anlamda yorumlandığı zaman yukarıdaki âyet, Allah’ın Hz. Dâvûd’a, yandaşlarını, hem birbirlerine karşı duydukları korkuya hem de bilinmeyene karşı duydukları bilinçaltı korkulara karşı koruyacak derin bir takvâ ile Allah’a karşı sorumluluk bilinci ile eğitme sanatını öğrettiğini ifade etmektedir” II, 659; Dâvûd hakkında bilgi için bk. Bakara 2/251; Neml 27/15. Kaynak Kur’an Yolu Tefsiri Cilt 3 Sayfa 694Enbiya Suresi 81. Ayet TefsiriAllah Teâlâ peygamberlik ve krallık konularında Süleyman’ı babası Dâvûd’a vâris kıldı, ayrıca mûcize olarak rüzgârı ve şeytanları Süleyman’ın emrine verdi. Âyette bereketli kılındığı bildirilen yer Filistin’dir. Hz. Süleyman rüzgâr yardımıyla ordularını, ticaret kervanı ve filolarını istediği yere götürüyor, yine rüzgâr vasıtasıyla bereketli yurduna yani Kudüs’e dönüyordu. Bağlamdan anlaşıldığı için âyette sadece dönüş anlatılmıştır. Böylece kendi döneminde Hz. Süleyman, peygamberliğinin yanında bölgenin en güçlü kralı, devleti de en zengin devlet haline gelmiştir krş. Sebe’ 34/12; Sâd 38/20; Kitâb-ı Mukaddes, I. Krallar, 3/1-11/43. Kaynak Kur’an Yolu Tefsiri Cilt 3 Sayfa 694Enbiya Suresi 82. Ayet TefsiriŞeytanlar, cin türünden bir gruptur Kehf 18/50. Allah Teâlâ mûcize olarak bazı şeytanları ve cinleri Hz. Süleyman’ın emrine verdiği gibi, onları nerede ve nasıl istihdam edeceği bilgisini de ona vermişti. Süleyman aleyhisselâm onları dalgıçlık, inşaatçılık, heykeltıraşlık, bakırcılık vb. alanlarda istihdam etmiştir krş. Sebe’ 34/12-13; Süleyman hakkında bilgi için bk. Bakara 2/102-103. Kaynak Kur’an Yolu Tefsiri Cilt 3 Sayfa 694Enbiya Suresi 83-84. Ayet TefsiriEyyûb aleyhisselâm Kur’an’da adı geçen ve Allah’ın kendilerine ilim ve hikmet verdiği bildirilen peygamberlerdendir. Kitâb-ı Mukaddes’e göre bk. Eyyûb, 1/1-42/17 Eyyûb Filistin’de Ölüdeniz’in güneydoğusunda yer alan Uts diyarında yaşamıştır. Allah’tan korkan, kötülükten sakınan kâmil bir insandı. Yedi oğlu, üç kızı vardı; daha ziyade hayvancılıkla meşgul olurdu; deve, sığır ve koyun sürülerine sahip, zengin bir kimse idi. Daha sonra gerek tabii âfetler, gerekse düşman kavimler tarafından çocukları ile bütün malı mülkü telef edildi; kendisi de ağır bir hastalığa yakalandı. Ancak o, bu felâketleri büyük bir sabır ve tevekkülle karşılayarak Allah’a secde eder ve “Anamın bağrından çıplak çıktım ve toprağın bağrına çıplak döneceğim; rab verdi ve rab aldı. Rabbin ismi mübarek olsun” der, hastalıktan şifa bulmak için Allah’a dua ederdi. Allah Teâlâ da onu sağlığına kavuşturdu, kendisine önceki çocuklarının sayısı kadar çocuk ve önceki malından daha çok mal Kerîm’de Eyyûb’a vahyedildiği Nisâ 4/163 ve onun hidayete erdirildiği en-Enâm 6/84 bildirilmektedir. Bu âyette ifade buyurulduğu üzere Hz. Eyyûb ağır bir hastalığa yakalanmış ve hastalıktan kurtulmak için Allah’ın merhametine sığınarak O’ndan şifa dilemiştir. Yüce Allah duasını kabul etmiş; ayağını yere vurmasını, çıkacak su ile yıkandığında iyileşeceğini bildirmiş, böylece onu sağlığına kavuşturmuştur. Ayrıca ona aile efradını, bunlarla birlikte bir mislini daha vermiştir. Âyetin bu konuyla ilgili kısmını ilk müfessirler aşağıdaki şekillerde yorumlamışlardır a Yüce Allah Eyyûb’un helâk olan aile efradını dünyada diriltmedi; ancak ona bunların bir mislini yeniden verdi. Helâk olan aile efradını da âhirette vereceğini vaad etti. b Allah, Eyyûb’un helâk olan aile efradına yeniden hayat vermiş ve yeni doğumlarla bir mislini de lutfetmiştir. c Allah, Eyyûb’un aile efradına yeniden hayat verdi. Çocuklarının evlenip çoluk çocuk sahibi olmaları sonucu, eskiden var olanlara ek olarak bir mislini daha verdi Taberî, XVII, 57-58.İslâmî literatürde Eyyûb, başına gelen bütün musibetlere rağmen şikâyet etmeyen sabır timsali olarak bilinen bir peygamberdir krş. Sâd 38/41-44; daha fazla bilgi için bk. Ömer Faruk Harman, “Eyyûb”, DİA, XII, 16.85-86. 85. âyetin sonunda hepsinin sabırlılardan olduğu ifade buyurulmuştur. Ancak bu konuda Hz. Eyyûb ünlü olduğu için önce onun durumu anlatılmış, sonra diğerleri İsmâil, babası İbrâhim aleyhisselâmın gördüğü rüya üzerine onu kurban etmek istediği zaman babasına “Babacığım! Sana buyurulanı yap; inşaallah beni sabredenlerden biri olarak bulacaksın” demişti Sâffât 37/102. Kur’ân-ı Kerîm’de onun sözünde sadık, Allah’ın rızasını kazanmış bir peygamber resul ve nebî olduğu açıkça ifade buyurulmuştur bk. Meryem 19/54-55; İsmâil hakkında bilgi için bk. Bakara 2/124 vd..Hz. İdrîs’in ruhunu arındırıp ilme ve hikmete kavuşmak gayesiyle uzun süre nefis terbiyesi için çaba sarfettiği bildirilmektedir İbn Âşûr, XVII, 129; İdrîs hakkında bilgi için bk. Meryem 19/56-58; Abdülvehhâb enNeccâr, 38-44.Kur’ân-ı Kerîm’de bu âyetlerin dışında bir de Sâd sûresinin 48. âyetinde adı anılan Zülkifl’in sabredenlerden, Allah’ın rahmetine mazhar olanlardan ve Allah adına iyilik yapanlardan olduğu bildirilmektedir. Bununla birlikte Zülkifl’in gerek şahsiyeti, gerekse hayatı ile ilgili farklı rivayetler vardır. Onun Elyesa, Zekeriyyâ, İlyâs peygamber olduğu söylendiği gibi, Eyyûb peygamberin oğlu Bişr olduğuna ve doksan beş yaşlarında Suriye’de vefat ettiğine dair rivayet de vardır. Peygamber Elyesaın halefi olduğu da peygamber mi yoksa Allah katında yüksek mertebeye ermiş fakat peygamberlik görevi olmayan sâlih bir kul mu olduğu da ihtilâflıdır. İslâm bilginlerinin bir kısmı onun sâlih bir kul olduğunu söylerken birçoğu da peygamber olduğunu belirtmiştir. Kur’an onun peygamberliği konusunda bir şey söylememiş, ancak sâlihlerden olduğunu ifade buyurmuştur Sâd 38/48. Râzî’nin bu konudaki görüşü ise şöyledir Zülkifl’in yaptığı iyi işlere iki kat sevap verildiği için ona bu isim verilmiştir. Onun döneminde peygamberler vardı, Zülkifl peygamber olmasaydı onlardan üstün olamazdı. Diğer taraftan İsmâil ve İdrîs gibi peygamberlerle bir arada zikredilmektedir. Ayrıca sûre, peygamberler Enbiyâ sûresi adını taşıdığından burada adı geçenlerin peygamber olması gerekir XXII, 211. Bazı araştırmacılara göre de Zülkifl ismiyle Buda’ya işaret edilmektedir. İslâmî kaynaklarda Zülkifl’in yetmiş beş yaşında Şam’da vefat ettiği bildirilmiştir Zülkifl hakkında daha geniş bilgi için bk. Ömer Faruk Harman, “Zülkifl Hz.”, İFAV Ans., IV, 599. Kaynak Kur’an Yolu Tefsiri Cilt 3 Sayfa 695-697Enbiya Suresi 85. Ayet Tefsiriİsmâil’i, İdrîs’i ve Zülkifl’i de yâdet. Hepsi de sabreden kimselerdendi. Kaynak Enbiya Suresi 86. Ayet TefsiriOnları rahmetimize kabul ettik. Onlar hakikaten iyi kimselerdi. Kaynak Enbiya Suresi 87-88. Ayet TefsiriZünnûn, Yûnus peygamberin lakabıdır. Balık tarafından yutulduğu için kendisine Zünnûn lakabı verildiği söylenir. Putlara tapan Ninevâ Ninova halkını tevhid dinine davet etmekle görevlendirilmiş olan Hz. Yûnus, halkı uzun süre dine davet etmesine rağmen kendisine çok az kimse iman etmişti. Bu durum karşısında ümidini yitiren Yûnus, kavmine kızmış, onların başına gelecek bir musibetten kendisini kurtarmak için gemiye binip şehirden uzaklaşmıştır. Bindiği gemi, yükünün fazla olması sebebiyle batmaya yüz tutunca geminin yükünü hafifletmek üzere çekilen kura neticesinde denize atılmış ve bir balık tarafından yutulmuştur. İşte Yûnus’un karanlıklar içinde yaptığı duadan maksat bu balığın karnında iken yaptığı duadır. Yüce Allah Yûnus’un duasını kabul ederek onu bu sıkıntıdan kurtarmış, balık onu hasta bir halde açık bir yere bırakmıştır; Yûnus iyileştikten sonra tekrar kavmine dönmüştür. Kendilerinden ümit keserek terkettiği kavmi ise, sonunda gerçeği görerek putperestliği bırakmışlar, tövbe edip Allah’ın birliği inancına döndükleri için azaptan bir rivayete göre Hz. Yûnus kavmine, inanmadıkları takdirde bir azaba uğrayacaklarını bildirmiş, ancak onlar tövbe edip imana geldikleri için bu azap tahakkuk etmemiştir. Onların imana geldiklerinden habersiz olan Yûnus, belirttiği azabın vaktinde gerçekleşmediğini görünce kendisinin alay konusu olacağını düşünerek kızgın bir halde kavminden ayrılıp gitmiştir Yûnus ve kavmi hakkında daha fazla bilgi için bk. Yûnus10/98; Sâffât 37/139-148; Kitâb-ı Mukaddes, Yûnus, 1/1; 4/11. 89-90. Zekeriyyâ aleyhisselâm İsrâiloğulları’na gönderilmiş son peygamberlerden biri ve Hz. Yahyâ’nın babasıdır. Milâttan önce I. yüzyılda Kudüs’te yaşamış olan Zekeriyyâ peygamberle ilgili olarak Kur’ân-ı Kerîm’de verilen bilgiler, daha çok onun yaşlılık dönemine aittir Zekeriyyâ, eşi ve Yahyâ hakkında bilgi için bk. Âl-i İmrân 3/37-41; Meryem 19/2-11 Kaynak Kur’an Yolu Tefsiri Cilt 3 Sayfa 697Enbiya Suresi 89. Ayet TefsiriZekeriyyâ’yı da an! Hani o, rabbine şöyle niyaz etmişti “Rabbim! Geride kalanların en hayırlısı sensin, yine de sen beni yalnız çocuksuz bırakma!” Kaynak Enbiya Suresi 90. Ayet TefsiriBiz onun da duasını kabul ettik ve ona Yahyâ’yı verdik; eşini de bunun için elverişli kıldık. Onlar, hayır işlerinde koşuşurlar, umarak ve korkarak bize yalvarırlardı; onlar, bize karşı derin saygı içindeydiler. Kaynak Enbiya Suresi 91. Ayet Tefsiriİffetini koruduğu bildirilen kadın Hz. Meryem, oğlu da Hz. Îsâ’dır. Âyet-i kerîme Hz. Meryem’e atılan zina iftirasından onun uzak olduğunu; iffetini, namus ve şerefini korumuş bulunduğunu ifade eder. Allah Teâlâ ihtiyar bir erkek olan Zekeriyyâ ile yaşlı ve kısır olan eşinden mûcize olarak Yahyâ peygamberin doğduğuna işaret ettikten sonra, onların durumuna benzeyen hatta onlardan daha da şaşırtıcı bir mûcize olan Meryem ile oğlunu zikretmiştir krş. Meryem 19/16-17. Îsâ’nın durumu Yahyâ’nın durumundan daha büyük bir mûcizedir. Bu sebeple Allah Teâlâ Meryem’in oğlunu âlemlere işaret kıldığını ifade buyurmuştur. Şüphe yok ki Yahyâ ve Îsâ, Allah’ın hem kulu hem de Esed, bu âyetin tefsirinde deyimsel olarak, “yasak ve kınanmış olan şeyden kaçınma” anlamına gelen ihsân kelimesinden hareketle şöyle demektedir “Burada yasak ve kınanmış olan şeyden kasıt, özellikle meşrû olmayan cinsel ilişkidir ve hem kadın hem de erkek için söz konusudur; bu itibarla, söz gelimi muhsan’ ve muhsane’ tabirleri Kur’an’ın başka yerlerinde, sırayla, iffetsizliğe karşı evlilikle korunan’ erkek ve kadın anlamında kullanılmaktadır” II, 663. Ancak Hz. Meryem’in Îsâ’yı dünyaya getirişinin meşrû bir cinsel ilişkinin sonucu olmadığını da belirtmemiz gerekir. Zira Meryem’e çocuğunun olacağı müjdelendiğinde, “Rabbim! Bana bir erkek eli değmediği halde nasıl çocuğum olur? Ben iffetsiz de değilim” Âl-i İmrân 3/47; Meryem 19/20 diyerek meşrû veya gayri meşrû herhangi bir insan ile cinsel ilişkide bulunmadığını açıkça ifade etmiştir Meryem ve Îsâ hakkında bilgi içinbk. Âl-i İmrân 3/37, 42-59; Meryem 19/16-36. Kaynak Kur’an Yolu Tefsiri Cilt 3 Sayfa 698Enbiya Suresi 92-93. Ayet TefsiriBirçok müfessir ümmet kelimesinin burada “din” anlamında kullanıldığı kanaatindedir Taberî, XVII, 85; Şevkânî, III, 478-479. Bazı müfessirler ise ilâhî dinlerin tamamının İslâm olduğu inancından hareketle buradaki ümmet kelimesini “tek bir din topluluğu” olarak yorumlamışlardır. Allah Teâlâ Enbiyâ sûresinde farklı zamanlarda ve farklı bölgelerde dinini tebliğ etmek üzere birçok peygamber gönderdiğini haber verdikten sonra bunların tebliğ ettiği dinin Allah’ın birliği, yüceliği ve eşsizliği ilkesine dayanan tek bir din, ibadete lâyık olan ilâhın da sadece kendisi olduğunu bildirmiştir. Ama insanlar dinleri konusunda ihtilâfa düşmüş, peygamberlere muhalefet etmiş ve Allah’a ortak koşarak tevhid ilkesinden sûresinde başta Hz. İbrâhim olmak üzere birçok peygamberin kıssasına genişçe veya özet olarak yer verilmiş, özellikle ibret alınacak yönlerine değinilmiştir. Bu değinmelerin ortak yanı, söz konusu peygamberlerin her birinin Allah’ın dinini tebliğ etmek için birçok sıkıntıya katlanmış, sonunda Allah’ın lutfuna mazhar olmuş bulunmalarıdır. Bu âyetlerde ayrıca, Mekke müşriklerinin verdiği sıkıntılardan bunalmış olan Hz. Peygamber ve ona iman eden müminler için bir teselli gayesi de vardır. Kaynak Kur’an Yolu Tefsiri Cilt 3 Sayfa 698-699Enbiya Suresi 94-96. Ayet Tefsiriİnanıp güzel ve yararlı işler yapanların çabalarının boşa çıkmayacağı, bunların kendi hesaplarına kaydedildiği veciz bir üslûpla özetlendikten sonra kötülükleri yüzünden helâk edilenlerin ise artık geri dönmelerinin imkânsız olduğu, onlar için yanlışlarını telâfi etme fırsatının artık ellerinden gittiği bildirilerek, Kur’an’a muhatap olan herkese karşı, son derece önemli bir uyarıda bulunulmaktadır. Müfessirler 95. âyeti üç türlü yorumlamışlardır a İnkârlarında ısrar etmelerinden dolayı Allah’ın yok ettiği bir ülke halkının bir daha asla dünyaya dönmesi mümkün değildir. Bu sebeple onların dünyaya dönüp iyi işler yaparak âhirette mutlu olmak istemeleri boşunadır bk. es-Secde 32/12; Fâtır 35/37; İbn Kesîr, V, 366. Bu ve benzeri âyetler reenkarnasyon iddiasının temelden yoksun olduğunu göstermektedir bilgi için bk. Bakara 2/28. b İnkârdaısrar edenler kıyamete kadar yaşasalar dahi tövbe edip imana gelmezler. Bu durum inkârda ısrarları sebebiyle kalplerinin katılaştığını, bu sebeple artık iman etmeyeceklerini ifade eder İbn Kesîr, V, 366; Şevkânî, III, 479-480. c Allah’ın yok ettiği bir ülke halkının Allah’a dönmemesi mümkün değildir; her toplum mutlaka Allah’a dönecek ve yaptığının karşılığını görecektir Şevkânî, III, 479; Ateş, V, 523.Yaygın yoruma göre Ye’cûc ve Me’cûc’ün önünün açılması ve bunların her taraftan akın edip dünyada fesat çıkarmaları kıyamet alâmetlerindendir. Buna göre âyet Ye’cûc ve Me’cûc’ün soyunun veya onların karakterine sahip toplulukların kıyamete kadar devam edeceğini ifade eder. Bunlar zaman zaman fitne çıkarmakta ve dünyayı kana bulamaktadırlar. Son defasında bütün engelleri, dağları ve tepeleri aşıp insanlığa saldıracaklardır. Ancak olayı mecazi anlamda yorumlayanlar da vardır; bunlara göre a 96. âyet, temsilî bir anlatım olup “bir bütün olarak, son saatin kıyamet gelip çatmasından önce insanlığı kuşatacak olan toplumsal ve kültürel karışıklığı veya felâketin karşı durulmaz mahiyetini dile getirmektedir” Esed, II, 663. b Ye’cûc ve Me’cûc daha önce Kehf sûresinde 83-101 anlatılmış olan Zülkarneyn kıssasında geçmektedir. O kıssada geçen Zülkarneyn, onun yaptırdığı set, iki dağ ile Ye’cûc ve Me’cûc hakkında temsilî bir yorum da yapılmıştır bk. Kehf 18/99. Kaynak Kur’an Yolu Tefsiri Cilt 3 Sayfa 699-700Enbiya Suresi 97. Ayet TefsiriYaklaştığı bildirilen “şaşmaz sözün gerçekleşmesi”nden maksat kıyamet olayıdır krş. Enbiyâ 21/104. Ye’cûc ve Me’cûc’ün çıkışı kıyametin yaklaştığını gösterdiğine göre bu cümle bir önceki âyetin anlamını pekiştirir mahiyettedir. “Bir de bakarsın ki inkârcıların gözleri yerinden fırlamış!” anlamındaki cümle de olayın şiddetini ve insanların kıyamet olayı karşısındaki şaşkınlığını, aczini ifade eder. Artık geriye dönüş imkânı olmadığı için inkârcılar dünyada yaptıklarına pişman olup kendi kendilerini kınayacaklardır. Çünkü bütün peygamberler kıyametin kopacağını ve hesap gününün geleceğini haber vermiş oldukları halde onlar hiçbir mazeretleri olmaksızın kıyameti, dolayısıyla peygamberleri yalanlamışlardır, zulüm ve haksızlık yaptıklarını da itiraf edeceklerdir. Kaynak Kur’an Yolu Tefsiri Cilt 3 Sayfa 700Enbiya Suresi 98-100. Ayet TefsiriYüce Allah’ı bırakıp da kendilerine hiçbir fayda veya zarar veremeyen putlara tapanlar, taptıkları putlarla birlikte cehennemin yakıtı olacaklardır. 99. âyet, tanrı diye tapılan, fakat kendilerini dahi cehennem ateşinden koruyamayan putların ne derece âciz varlıklar olduğunu ifade eder; dolaylı olarak insanlara âciz varlıklara kul olmak yerine Allah’a teslim olmalarını telkin eder. Putperestler, tanrılarının da kendileriyle birlikte cehennemde yandığını görünce hatalarının büyüklüğünü daha iyi anlayacaklar; böylece hem vicdanen hem de bedenen azap çekecekler; ağır hasta ve yaralılar gibi inim inim işitmek, konuşmak insanlara verilen nimetlerin en büyüklerinden olduğu için Allah Teâlâ, dünyada bâtıl tanrılara tapanları kıyamet gününde bu nimetlerden mahrum edeceğini; onları kör, sağır ve dilsiz olarak haşredeceğini bildirmektedir krş. İsrâ 17/97. 101-103. “En büyük dehşet”ten maksat, öldükten sonra dirilme, hesap verme ve cezayı içeren kıyamet gerçeğidir. Bu dünyada Allah’a iman edip erdemli işler yapanlar o günün dehşetinden etkilenmeyeceklerdir. Zira onları melekler karşılayacak ve “İşte bu size vaad edilmiş olan mutlu gününüzdür” diyerek müjdeler vereceklerdir. Nitekim başka bir âyete göre de dünyada Allah’a inanıp O’nun dosdoğru yolunda yürüyenleri kıyamet gününde melekler karşılayacak ve onlara korkmamalarını, tasalanmamalarını, kendilerine vaad edilen cennetlerle sevinmelerini söyleyeceklerdir Fussılet 41/30-33. Kaynak Kur’an Yolu Tefsiri Cilt 3 Sayfa 702-703Enbiya Suresi 101. Ayet TefsiriDaha önce bizden en güzel sonucun vaadini almış olanlara gelince, işte onlar cehennemden uzak tutulurlar. Kaynak Enbiya Suresi 102. Ayet TefsiriOnlar cehennemin uğultusunu işitmezler, canlarının istediği nimetler içinde ebedî olarak kalırlar. Kaynak Enbiya Suresi 103. Ayet TefsiriEn büyük dehşet bile onları tasalandırmaz. Melekler onları, “İşte bu size vaad edilmiş olan mutlu gününüzdür” diyerek karşılar. Kaynak Enbiya Suresi 104. Ayet TefsiriAllah’ın, uçsuz bucaksız gökleri kâğıt tomarlarını dürer gibi katlayıp dürmesi O’nun kudretinin büyüklüğünü ifade eder. Bir başka âyet-i kerîmede de kıyamet gününde bütün yeryüzünün yalnızca Allah’ın yönetiminde bulunacağı, göklerin de O’nun kudret eliyle dürülmüş olacağı ifade edilmiştir Zümer 39/67. Yüce Allah kâinatı yoktan yaratmış ve sürekli olarak genişletip bugünkü haline getirmiştir krş. Zâriyât 51/47. Kıyamet gününde yine sonsuz kudretiyle onu dürerek önceki haline getirecek, yani mevcut haliyle yok edecek; sonra da âhiret hayatına, o âlem için planladığı şartlara uygun yeni bir âlem gerçekleştirecektir evrenin değişimi hakkında bilgi için bk. İbrâhim 14/48.Allah Teâlâ’nın mahlûkatı yaratmaya başlamadan önceki hale döndürmesinden maksat, ya her şeyi yok etmesidir yahut da yok ettikten sonra yeniden eski haline getirmesi ve diriltmesidir. Hadislerde mahşer sırasında insanların nasıl bir dehşet, çaresizlik ve panik halinde haşrolunacaklarına dair bilgi verilmiştir meselâ bk. Buhârî, “Tefsîr”, 21/2; Müslim, “Cennet”, 56-58. Kaynak Kur’an Yolu Tefsiri Cilt 3 Sayfa 703Enbiya Suresi 105-106. Ayet TefsiriBuradaki zikir, zebûr ve arz kelimelerinin anlamları konusunda müfessirler farklı görüşler ileri sürmüşlerdir. Bizim de tercih ettiğimiz görüşe göre zikir kelimesi Hz. Mûsâ’ya indirilen Tevrat’ı, Zebûr Hz. Dâvûd’a indirilen kitabı, arz da genel olarak yeryüzünü, özel olarak da anlatılan konu ve olayla ilgili yeri ve bölgeyi ifade etmektedir. Buna göre Allah Teâlâ, adı geçen kitaplarda ve Kur’an’da, dünyada kötülerin ve kötülüğün sürekli olarak pâyidar olamayacağını; iyiliğin asıl, kötülüğün ise ârızî olduğunu, hâkimiyetin eninde sonunda iyilerin eline geçmesinin mukadder bulunduğunu haber geçen “zebûr, zikir ve arz” kelimeleri farklı anlamlarda da yorumlanmıştır a “Zebûr”, Hz. Dâvûd’a vahyedilen kitap, “zikir”, Tevrat ve “arz” da dünya veya mücadele bölgesi olan yerdir. b “Zebûr” bütün peygamberlere gönderilen küçüklü büyüklü kitaplar, “zikir” vahyedilen kitaplarda yapılan uyarılar veya levh-i mahfuz, “arz” da âyetteki “Yeryüzü iyi kullarıma kalacaktır” ifadesi, Hz. Dâvûd’a nisbet edilen Mezmurlar’da da hemen aynı şekilde yer almaktadır Mezmurlar 37/29. “İyi” diye tercüme edilen salih kelimesi, “iyi, düzgün, sağlam, erdemli, uygun” mânasına gelmektedir. Yeryüzüne veya iyilerle kötülerin mücadelesine sahne olan bölgeye sonunda kimin hâkim olacağı, Allah’ın mülkünün nihayetinde kime kalacağı veya ebedî mülk olan cennete girmeyi kimlerin hak edeceği konusuna açıklık getiren bu âyeti şu şekillerde yorumlamak mümkündür1. Genel olarak tarihte olup bitenlere bakıldığında her zaman iyilerin sâlih kulların hâkim olduklarını söylemek mümkün değilse de, eninde sonunda onların kazandığı ve kötülerin hem servet hem de egemenliklerine vâris oldukları, dünyada hayatın bu sayede devam ettiği görülmektedir. Peygamberler tarihte zalim hükümdarlara ve güç odaklarına karşı mücadele eden peygamberler ile onların salih ümmetleri kurtulmakta, düşmanları ise ya mağlûp veya helâk olarak tarih sahnesinden çekilmektedirler. İslâm tarihinde de Hz. Peygamber’e karşı çıkan ve ona her türlü zulmü ve baskıyı uygulayan inkârcılar sonunda mağlûp ve perişan olmuşlar, onların mülkü ve memleketi müslümanların eline Kıyamet yaklaşınca Allah Teâlâ dünyayı ıslah etmek, yeryüzünde düzeni, huzuru, adaleti ve âdil paylaşımı hâkim kılmak için bazı kullarına görev ve imkân verecek, bunlar dünyaya egemen olarak vazifelerini yerine Bu fâni dünyanın arz yerine gelecek vârisi olacak olan öteki dünyadır âhiretteki arzdır, öteki dünyanın ebedî mutluluk alanının adı cennettir, bu dünyada sâlih olan kullar Allah’ın rızası ölçüt olmak üzere iyiler, erdemliler, düzgün insanlar cennete girecekler ve böylece her iki arzın vârisleri onlar olacaklardır benzer bir yorum için bk. Elmalılı, IV, 3373.107. Hz. Muhammed bütün insanlığa gönderilmiş bir peygamber, dolayısıyla âlemlere rahmettir. Onun getirdiği Kur’an çağlar üstü, evrensel bir kitaptır; soy sop, ırk veya kültürel çevre farkı gözetmeksizin bütün insanlığa hitap etmekte, herkese doğru yolu göstermektedir; akıl ve sağduyuya hitap edip insanları birlik, beraberlik, kardeşlik, adalet, eşitlik ve yardımlaşmaya çağırmaktadır. Âlemlere rahmet olmasının bir sonucu olarak insanlara birbirlerini, hayvanları, bitkileri sevmeyi; ekolojik dengeyi korumayı tavsiye etmiştir. İnsanlara kurtuluş ve mutluluğa erme yollarını öğreten yine odur. Onun vasıtasıyla insanlar dünya ve âhiret hayatı bakımından birçok iyilik elde etme imkânı bulmuşlardır. O geldiği zaman insanlık onuru çiğneniyor, insanlar tanrı diye elleriyle yaptıkları putlara tapıyor, kız çocuklarını diri diri toprağa gömüyorlardı. Yüce Allah insanları bu bâtıl inançların kıskacından kurtarmak, onları düşüncede, inançta ve toplumsal hayatta özgürlüğe kavuşturmak amacıyla Hz. Peygamber’i göndermiştir. O getirdiği dinî ve ahlâkî prensipler sebebiyle insanlık için bir rahmet olmuştur. Nitekim kendisi de bir hadisinde, “Ben bir rahmet ve hidayet rehberiyim” buyurmuş Dârimî, Sünen, “Mukaddime”, 3; müşriklere beddua etmesini teklif edenlere, “Ben lânetçi olarak değil, âlemlere rahmet olarak gönderildim” diye cevap vermiştir Müslim, “Birr”, 87; Hz. Peygamber’in müminlere karşı şefkat ve merhameti hakkında bk. Âl-i İmrân 3/159; et-Tevbe 9/128. Kaynak Kur’an Yolu Tefsiri Cilt 3 Sayfa 703-705Enbiya Suresi 107. Ayet TefsiriVe seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik. Kaynak Enbiya Suresi 108-111. Ayet TefsiriSûrenin ana konularından olan tevhid ve nübüvvet meseleleri, sûre sona ererken özet olarak tekrar ele alınmaktadır. Ayrıca Hz. Peygamber’in bilgilerinin tamamen vahye dayandığına dikkat çekilmekte ve konu hakkında getirilen delillerden sonra insanların artık iman etmelerinin gereğine işaret edilmektedir. Hz. Peygamber Allah’ın dinini ayırım gözetmeksizin ulaşabildiği herkese tebliğ ettiği gibi ümmetine de bu görevi sürdürmelerini emretmiştir. İnkârcılara yapılan uyarılar, yani kıyametin kopması veya gelecekte müslümanların inkârcılara galip gelmesi olayı gayb haberlerinden olduğu için yakın mı uzak mı olduğunu Allah bildirmedikçe peygamberin dahi bilemeyeceği ifade söylenen sözün gerekse yapılan başka şeylerin gizlisini de açığını da Allah bilir, hiçbir şey O’na gizli kalmaz. Bir gün gelecek inananların da inanmayanların da gizli açık söyledikleri veya yaptıkları ne varsa Allah hepsini değerlendirecek ve herkese hak ettiğini verecektir. Ceza veya mükâfatın hemen verilmeyip ertelenmesinde Peygamber’in dahi bilmediği hikmetler vardır; bu bir deneme olabileceği gibi, cezanın ağırlaşması için ömrü bir süre uzatma da olabilir veya Peygamber’in bilmediği daha başka hikmetler de vardır. Kaynak Kur’an Yolu Tefsiri Cilt 3 Sayfa 705-706Enbiya Suresi 112. Ayet TefsiriMüşrikler, özellikle onların ileri gelenleri, sırf kendi bâtıl dinlerini ve onun sayesinde sahip oldukları toplumsal statülerini, ekonomik ayrıcalıklarını koruma güdüsüyle Kur’an’ı sihir, hayal mahsulü, şiir, efsane, uydurma gibi vasıflarla nitelemek suretiyle onun kitleler üzerindeki tesirini kırmaya çalışıyorlardı; Allah hakkında da bâtıl sözler söylüyor, O’na ortak koşuyor ve Allah’ın çocuk sahibi olduğunu iddia ediyorlardı. Hz. Muhammed hakkında ise sihirbaz, şair, mecnun, kâhin gibi onun şanına yakışmayacak çirkin nitelemelerde bulunuyorlardı. Bu haksız ve çirkin isnatlar karşısında Hz. Peygamber hâkimler hâkimi olan Allah’ın merhametine ve yardımına sığınarak kavmi ile kendisi arasında hak ile hükmetmesini bir anlayışa göre müşrikler, müslümanların ileride zillet ve mağlûbiyete uğrayacaklarını, kısa zamanda zayıflayacaklarını, sonra da İslâm’ın büsbütün ortadan kalkacağını umuyorlardı. Onların bu temennilerine karşı Hz. Peygamber de Allah’ın merhametine sığınıp yardımına güveniyordu, kimin galip kimin mağlûp olacağına dair hükmü Allah’ın vermesini diliyordu. Müfessirler Allah Teâlâ’nın Hz. Peygamber’in duasını kabul buyurduğunu ve müşriklere ilk genel cezayı Bedir Savaşı’nda verdiğini ifade etmişlerdir. Kaynak Kur’an Yolu Tefsiri Cilt 3 Sayfa 706Enbiya Suresi HakkındaMekke devrinde nâzil olmuştur. İbn Abbas ve İbnü’z-Zübeyr’den gelen rivayetler bu konuda ittifak bulunduğunu ortaya koymaktadır Süyütî, ed-Dürrü’l-menŝûr, V, 615; Âlûsî, XVII, 2. Ancak Süyûtî el-İtķān’da 44. âyetin Mekkî olmadığını kaydetmiş I, 47 fakat bunun mesnedini göstermemiştir. Buhârî, İbn Mesûd’un İsrâ, Kehf, Meryem, Tâhâ ve Enbiyâ sûrelerinin Mekke devrinde gelen ilk sûreler arasında bulunduğunu ima eden bir rivayetine yer vermişse de “Tefsîr”, 17/1, 21/1 gerek muhtevası gerekse diğer kaynakların bu sûreyi nüzûl sırasına göre yetmiş üçüncü olarak göstermesi, bunun ilk gelen sûrelerden değil Mekke devrinin ortalarında veya sonlarına doğru gelen sûrelerden olduğu ihtimalini kuvvetlendirmektedir. Sûre 112 âyet olup fâsıla*sı م، ن sekiz peygamberin tebliğ hayatından ve çeşitli özelliklerinden bahseden ve bu sebeple Enbiyâ sûresi adını alan sûrenin esas konusu, peygamberlerin hak dini yayma ve benimsetme hususunda her türlü zorluğa ve engellemelere rağmen başarıya nasıl ulaştıklarını göstermek ve hakkın bâtıl karşısında elde ettiği zaferi haber daha ilk âyetinde, gaflet içinde yüzen Mekkeli müşriklerin cezalandırılacakları günün yaklaştığını, onların rablerinden gelen her yeni irşad ve ikazı eğlenerek dinlediklerini, kalplerinin oyun ve eğlenceye daldığını, kendi aralarında yaptıkları gizli konuşmalarda Hz. Peygamber’in bir beşer ve bir şair, Kur’an’ın da onun uydurması, hatta saçma sapan rüyalarından ibaret olduğunu söylediklerini ve önceki ümmetler gibi maddî mûcize talep ettiklerini haber verir. Halbuki Hz. Muhammed de gelmiş geçmiş bütün peygamberler gibi bir beşerdir. Peygamberlerin diğer insanlardan farkı Allah’tan vahiy almalarıdır. Peygamberleri yalanlayanlar helak olup giderken onlar ümmetleriyle birlikte mücadelelerinde galip gelmişlerdir. Aslında Kur’an, muhataplarının şanını yüceltmek ve onları büyük bir millet yapmak için gönderilmiştir âyet 6-10.Sûrenin bundan sonraki âyetlerinde, geçmişte cereyan eden hak – bâtıl mücadelesinde zalimlerin daima yenilgiye uğradığı vurgulandıktan sonra canlı cansız bütün kâinatın Allah’ın hâkimiyetinin altında bulunduğu, evrendeki düzenli işleyişin O’nun varlığına, birliğine ve yetkin sıfatlarının mevcudiyetine delil teşkil ettiği ifade edilmek suretiyle son peygambere ait mûcizenin kevnî ve maddî değil aklî, ilmî ve evrensel olduğuna dikkat çekilir âyet 11-33. Allah’ın tebligatını ulaştıracak elçilerin melek olması gerektiği şeklinde müşrikler tarafından ileri sürülen iddiaya cevap olmak üzere insanlara gönderilen bütün peygamberlerin kendi türlerinden olduğu gerçeği çerçevesinde onların da herkes gibi fâni bulunduğu, bu sebeple de hakkı temsil eden ilâhî mesajın korunmasının önem taşıdığı anlatılır. Bunca açık ve etkin uyarılara rağmen vahiy ile alay edenlerin âkıbetlerinin dünyada ve âhirette vahim olacağı ifade edilir âyet 34-47.Enbiyâ sûresinin bundan sonraki üç âyetinde Hz. Mûsâ ile Hârûn’a vahiy indirildiği, Kur’an’ın da bir vahiy mahsulü olduğu kaydedilir ve özellikle önceki vahiylerden haberdar olan kimselerin Kur’an’ı inkâr edişleri yadırganır. Ardından Hz. İbrâhim’in tevhid mücadelesi ayrıntılı bir şekilde anlatılır, onun ateşe atıldığı halde ilâhî bir himayenin sonucu olarak yanmadığı belirtilir âyet 51-70. Müteakip âyetlerde sırasıyla Hz. Lût, İshak, Yakūb, Nûh, Dâvûd, Süleyman, Eyyûb, İsmâil, İdrîs, Zülkifl, Zünnûn Yûnus, Zekeriyyâ ve Yahyâ’nın irşad ve tebliğ hayatlarına özlü ifadelerle temas edilir âyet 71-90. Dünyaya gelişi başlı başına bir mûcize olan Hz. Îsâ annesine nisbetle anıldıktan sonra bütün bu peygamberlerle ümmetlerinin aslında bir tek ümmet olup temel ilkeleriyle aynı dine muhatap oldukları, fakat kendi aralarında parçalara ayrıldıkları ve hepsinin Allah’ın huzuruna döneceği vurgulanır âyet 91-93. Sûrenin bundan sonraki âyetlerinde tevhid inancı pekiştirilir, iyilerle kötülerin âkıbetleri tasvir edilir ve yeryüzüne daima iyilerin vâris olacağı ilkesi hatırlatılır. Son vâris ve son peygamber Hz. Muhammed’in evrensel mesajı, “Biz seni bütün âlemlere sadece rahmet vesilesi olarak gönderdik” ifadesiyle dile sûresinin faziletine dair Übey b. Kâb’dan rivayet edilip bazı tefsirlerde yer alan meselâ bk. Zemahşerî, III, 110; Beyzâvî, IV, 285 ve söz konusu sûreyi okuyanın kıyametteki hesabının kolay görüleceğinden, ayrıca Kur’an’da adı geçen her peygamberin kendisine selâm verdiğinden söz eden hadisin mevzu olduğu kabul edilmiştir bk. İbnü’l-Cevzî, I, 239-241; Zerkeşî, I, 432.BİBLİYOGRAFYABuhârî, “Tefsir”, 17/1, 21/1; Taberî, CâmiǾu’l-beyân, Beyrut 1405/1984, X, 1-109; Zemahşerî, el-Keşşâf, Kahire 1373/1953, III, 110; İbnü’l-Cevzî, el-MevzûǾât nşr. Abdurrahman M. Osmân, Medine 1386/1966, I, 239-241; Beyzâvî, Envârü’t-tenzîl MecmûǾatü’t-tefâsîr içinde, İstanbul 1317-24, IV, 285; Zerkeşî, el-Burhân, I, 432; İbn Hacer, el-Kâfi’ş-şâf Zemahşerî, el-Keşşâf’ın içinde, Kahire 1373/1953, III, 110; Süyûtî, ed-Dürrü’l-mensûr, Beyrut 1403/1983, V, 615-689; Esbâbü’n-nüzûl, Kahire, ts., s. 133; el-İtkân Buga, I, 47; Âlûsî, Rûhu’l-meǾânî, XV, 2-109; Abdullah Mahmûd Şehhâte, Ehdâfü külli sûre ve makâsıdühâ fi’l-Kurǿâni’l-Kerîm, Kahire 1986, I, 236-242; [İdare], “el-Enbiyâ”, UDMİ, III, Işık We use cookies on our website to give you the most relevant experience by remembering your preferences and repeat visits. By clicking “Accept All”, you consent to the use of ALL the cookies. However, you may visit "Cookie Settings" to provide a controlled consent.
Hz. Yunus Peygamberin duası Anlamı ve Fazileti, Lâ ilâhe illa ente subhâneke innî kuntu mine’z-zâlimîn Arapça-Türkçe Okunuşu Enbiya Suresi 87. Ayet-i Kerime’de geçen, Hazreti Yunus aleyhisselam Peygamber’in Balığın karnında iken okuduğu dua “La ilahe illa ente sübhaneke innî küntü minez-zalimîn” zikrinin Anlamı, Hz Yunus hikayesi, Arapça-Türkçe okunuşu, Meali, kaç kere okunmalıdır? Faziletleri ve Açıklaması Yunus Peygamberin mucizesi her şeyden ümit kesilmiş vaziyette iken balığın karnından kurtaran, hastalıklardan ve musibetlerden, dert ve belalardan kurtulmak, bolluk ve rızık için mucize bir zikir, her türlü dilek ve istek için okunacak Hz. Yunus Peygamberin duası nasıl ve kaç kere okunur? Faziletleri ve sırlarını yazımızda derledik. Her türlü dert, sıkıntı ve zor anlarda okunması tavsiye edilmiş olan münacat ve dua olan Hazreti Yunus Duası fazileti, önemi ve mucizesi, Kuran’da hangi surede geçmektedir, kaç kere okunmalı, günümüzdeki faydaları ve okuma şekli ilgili yazımızda… Hz. Yunus Peygamberin Duası Her türlü sıkıntı ve zor zamanlarda okunacak Hz. Yunus aleyhisselam’ın balığın karnında iken okuduğu ve bu dua vesilesiyle Allah’ın inayet ve yardımı ile sıkıntıdan kurtulduğu ve selamete çıktığı tesiri büyük ve azîm bir dua, münacâttır. Hz. Yûnus’un Yûnus balığının karnında iken Allah’a ettiği dua, şudur لآ إِلَهَ إِلاَّ أَنتَ سُبْحَانَكَ إِنِّي كُنتُ مِنَ الظَّالِمِينَ Lâ ilâhe illa ente subhâneke innî kuntu mine’z-zâlimîn Anlamı “…Senden başka İlâh yoktur. Sen, Sübhân’sın her şeyden münezzehsin. Muhakkak ki ben, zâlimlerden oldum.” Enbiyâ Sûresi, 87. âyetten kısmen alınmıştır Peygamber Efendimiz buyurdu ki, “Birinize dert ve belâ gelince, Yûnus Peygamberin duasını okusun! Allah-u Teâlâ, Onu muhakkak kurtarır.” Peygamber Efendimiz’den rivayet edilen dert, bela, sıkıntı için okunması tavsiye edilen diğer bir hadis şöyledir; Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu; “Size birinizin başına dünya ile ilgili bir sıkıntı veya bela geldiğinde okuyarak bundan kurtulacağı bir şeyi haber vereyim mi? O, Hazret-i Yunus as’ın duasıdır.” لآ إِلَهَ إِلاَّ أَنتَ سُبْحَانَكَ إِنِّي كُنتُ مِنَ الظَّالِمِينَ Lâ ilâhe illa ente subhâneke innî kuntu mine’z-zâlimîn Kaynak Suyuti, Cami’ussağir, 3/104, no2861; Hakim, Müstedrek, 1/505 Sıkıntıyı veren Allah olduğu gibi dertlere derman olacak, sıkıntıyı ve zorluğu da Allah’tan başka kaldıracak hiçbir güç yoktur. Şu âyetlerde, bunun gerekçesi açıklanmıştır “Eğer Allah sana bir zarar dokundurursa onu, yine O’ndan başka kaldıracak yoktur ve eğer sana bir hayır dilerse, O’nun lütfunu geri çevirecek de yoktur.” Yunus Suresi /107 Yunus Peygamberin Duası Türkçe Okunuşu “La ilahe illa ente sübhaneke innî küntü minez-zalimîn” Senden başka hiçbir ilah yoktur Seni tenzih ve tesbih ederim Ben zalimlerden oldum Enbiyâ Sûresi 87. Ayet Arapça فَنَادٰى فِى الظُّلُمَاتِ اَنْ لاَ اِلٰهَ اِلاَّۤ اَنْتَ سُبْحَانَكَ اِنِّى كُنْتُ مِنَ الظَّالِمِينَ “Karanlıklar içinde niyaz etti Senden başka ilâh yoktur. Seni her türlü noksandan tenzih ederim. Gerçekten ben kendine zulmedenlerden oldum.'” Hazret-i Yunus ibni Mettâ Alâ Nebiyyinâ ve Aleyhissalâtü Vesselâmın münâcâtı, en azîm bir münâcâttır ve en mühim bir vesile-i icabe-i duadır. Tirmizî, Deavât 81; Müsned, 1170. * * * Enbiya Suresi 87-88. Ayetler Hz. Yunus Peygamberin duası hangi surede geçmektedir? Enbiya suresi, Kuran-ı Kerimin 21. suresi ve Peygamberlerden bahsettiği için Enbiya adını almıştır. Bir çok peygamberin kıssası bu surede zikredilir. Yine Hz. Yunus Peygamberin kıssası da bu surede zikredilir. Enbiya Suresi 87. Ayet-i Kerimede Allahu Teala şöyle buyurur; Ve zennûni iz zehebe mugâdıben fe zanne en len nakdire aleyhi fe nâdâ fiz zulumâti en lâ ilâhe illâ ente subhâneke innî kuntu minez zâlimînzâlimîne. Enbiya – 87 Meali Zünnûn’u da Yûnus zikret! Hani öfkeli bir halde geçip gitmiş, bizim kudretimizin kendisine yetmeyeceğini zannetmişti. Sonunda karanlıklar içinde, “Senden başka hiçbir ilah yoktur. Seni tenzih ederim. Gerçekten ben kötü işler yapmışım!” diyerek yalvardı. Enbiya – 87 Ayetin Açıklaması Bu ayette Zünnûn ifadesiyle Hz. Yûnus peygamber kastedilmiştir. Balık tarafından yutulduğu için kendisine “balık sahibi” anlamında Zünnûn lakabı verildiği aktarılmaktadır. Cenab-ı Hak bir sonraki gelen Ayette Hz. Yunus Peygamberin duasının kabul olduğunu şu şekilde zikreder; Festecebnâ lehu ve necceynâhu minel gammgammi, ve kezâlike nuncil mu’minînmu’minîne. Enbiya 88 Meali Bunun üzerine duasını kabul ettik ve onu sıkıntıdan kurtardık. İşte biz iman etmiş olanları böyle kurtarırız. Enbiya – 88 Kur’ân-ı Kerîm’de 4 yerde “Yûnus” olarak, bir yerinde “Zünnun” ifadesi ile diğer bir yerinde ise “Sahibu’l-Hut” ifadesi olmak üzere toplam 6 yerde Yunus Peygamberden bahsedilir. Yunus Peygamberin Duası Fazileti ve Sırları “La ilahe illa ente sübhaneke inni küntü minez zalimin” Yunus aleyhissemalm’ın bir duasıdır. Balığın karnında, karanlıkta, denizin altında her şeyden ümit kesilmiş, sebepler sukut etmiş şekilde iken bunu okudu. bu dua ve tesbihi devamlı surette okuyarak dua edenin duası Cenab-ı Allah kabul eder.” Yunus aleyhisselam’ın duası ile yapılan güzel bir dua Yunus aleyhisselam, gecenin karanlığı, denizin dalgası, balığın karnı, iç içe karanlıklar içindeyken, Lâ ilâhe illa ente subhâneke innî kuntu mine’z-zâlimîn demişti. Sen de onu selamet sahiline kavuşturmuştun. Allah’ım Sen’den başka Hak Mabud yok, Seni tesbih ederim, Sen ne yücesin, kudret Sen’de, Kemâl Sen’de, acizlik bende, ihtiyaç bende demişti… Ya Rabbi, bizi de maddi ve manevi, bunalımlardan aydınlığa kavuştur Ya Rab… Ey Peygamberim! Haddi aşan kullarıma söyle Benim rahmetim büyüktür, geniştir, bana tevbe ettiklerinde, bana sığındıklarında ben onları affederim.’ Zümer Suresi 53. Ayet buyuruyorsun. Bizleri de affeyle Ya Rabbi Hadis-i şerifler Aişe rivayet edildi ki Resulü Ekrem’in şöyle buyurduğunu işittim; ”Sizden bir kimse sıkıntı, gam ve keder gelecek olursa,üç defa “La ilahe illa ente sübhaneke innî küntü minez-zalimîn” desin buyurmuştur. Yine bir hadis şerifte Peygamber Efendimiz şöyle buyurmuştur; “Hasta olan bir kimse kırk defa bu tesbihi okur da ölürse, şehit olarak ölür. Eğer o hastalıktan kurtularak şifa bulur iyileşirse, günahları af olunur.” İmam-ı şafi hazretleri bu ayetin esrarı hakkında şöyle buyurmuştur; “Suçsuz yere hapse düşen bu ayeti okumaya devam ederse kurtulur. Hastalıkları tedavi edecek en güzel manevi duadır. Bu ayet bütün müsibetleri giderir.” Hadîs âlimi Cafer bin Muhammed Hazretleri bu dua hakkında şöyle demiştir; “Bir kederi, sıkıntısı olana şaşıyorum. Nasıl bu zikredilen duayı Hz. Yunus as’ın duasını okumaz.” Bu ayet-i kerimede geçen bu dua ve zikir her niyet için “sabah namazından sonra 41 gün 41 adet” okunmaya devam edilirse,Cenab-ı Allah o kimsenin muradını verir. Akşam ve Yatsı Namazı arası 33 Kere okunur Akşam Namazı ve Yatsı Namazı arası 33 kere “La ilahe illa ente sübhaneke innî küntü minez-zalimîn” okumak, zikretmek oldukça faziletlidir. Bediüzzaman Hazretlerinin Akşam ve Yatsı namazı arası yaptığı tesbihattır. İlgili Konular Risale-i Nur Birinci Lem’a Yunus Aleyhisselam Kısassı Hz. Yusuf Peygamberin Duası Kuran’da Adı Geçen Peygamberler Hz. Adem aleyhisselam’ın Hayatı Hızır Aleyhisselam Kimdir? Hz. İlyas Aleyhisselam Kimdir? Hz. Süleyman Aleyhisselam Hayatı La ilahe illa ente sübhaneke innî küntü minez-zalimîn Hz. Eyüp Aleyhisselam Duası Hz. Yunus Peygamberin Kıssası ve Çıkarılacak Dersler
❬ Önceki Sonraki ❭ Your browser doesn’t support HTML5 audio فَٱسْتَجَبْنَا لَهُۥ وَنَجَّيْنَٰهُ مِنَ ٱلْغَمِّ ۚ وَكَذَٰلِكَ نُۨجِى ٱلْمُؤْمِنِينَ Festecebnâ lehu ve necceynâhu minel gammgammi, ve kezâlike nuncil mu’minînmu’minîne. Biz de duasını kabul ettik ve kendisini kederden kurtardık. İşte biz mü’minleri böyle kurtarırız. Türkçesi Kökü Arapçası biz de kabul ettik ج و ب فَاسْتَجَبْنَا onun du’asını لَهُ ve onu kurtardık ن ج و وَنَجَّيْنَاهُ مِنَ tasadan غ م م الْغَمِّ işte böyle وَكَذَٰلِكَ biz kurtarırız ن ج و نُنْجِي inananları ا م ن الْمُؤْمِنِينَ Diyanet İşleri Başkanlığı Biz de duasını kabul ettik ve kendisini kederden kurtardık. İşte biz mü’minleri böyle kurtarırız. Diyanet Vakfı Bunun üzerine onun duasını kabul ettik ve onu kederden kurtardık. İşte biz müminleri böyle kurtarırız. Elmalılı Hamdi Yazır Sadeleştirilmiş Biz de duasını kabul ettik, kendisini üzüntüden kurtardık ve işte müminleri böyle kurtarırız. Elmalılı Hamdi Yazır Biz de duasını kabul ile icabet ettik, kendisini üzüntüden kurtardık. İşte biz iman edenleri böyle kurtarırız. Ali Fikri Yavuz Biz de duasını kabul ettik, kendisini kederden kurtardık. İşte biz, müminleri böyle kurtarırız. Elmalılı Hamdi Yazır Orijinal Biz de duâsını kabul ile icabet ettik de kendisini gamden kurtardık ve işte mü´minleri böyle kurtarırız Fizilal-il Kuran Bunun üzerine duasını kabul ederek kendisini içine düştüğü sıkıntıdan kurtardık. İşte mü´minleri böyle kurtarırız. Hasan Basri Çantay Bunun üzerine biz de onu n bu duasını kabul etdik, kendisini gamdan selâmete erdirdik. İşte biz îman edenleri böyle kurtarırız. İbni Kesir Biz de onun duasını kabul edip üzüntüden kurtarmıştık. İşte inananları böyle kurtarırız. Ömer Nasuhi Bilmen Artık Biz de O´nun duasına icabet ettik de O´nu gamdan kurtardık ve mü´minleri de böylece necâta erdiririz. Tefhim-ul Kuran Bunun üzerine duasına icabet ettik ve onu üzüntüden kurtardık. İşte biz, iman edenleri böyle kurtarırız.
enbiya suresi 87 88 ayet fazileti