Onlar müminlere birer hidayet, (sapıklıktan kurtuluş) ve (cenneti) müjdedir. İnananlar için hidayet ve müjdedirler. İnananlara rehber ve müjdedir. Hidâyete sevk ider ve mü’minlere cennet tebşîr ider. 2,3. Bunlar, namaz kılan, zekat veren ve ahirete de kesin olarak inanan müminlere doğruluk rehberi ve müjdedir. 2,3. Cumanınfazileti hutbe Toplanma ve cemaat olma anlamına gelen cuma, Müslümanların haftalık bayramıdır. Cuma günü Müslümanların bir araya geldikleri ve cemaatle haftalık ibadetlerini edâ ettikleri önemli bir gündür Aylar içinde Ramazan, geceler içinde Kadir Gecesi ne kadar önemli ise, günler içinde de Cuma günü o kadar Alîm(olan Allah Teâlâ) tarafından sana ulaştırılmaktadır. Fakat sana gelince, ey Resulüm! Hiç şüphe yok ki Kur'ân sana; her işi hikmet dolu olan, her şeyi mükemmel olarak bilen Allah tarafından verilmektedir. [6, 115] (Ey Muhammed) Sana bu Kur'an, hüküm ve hikmet sahibi, (herşeyi) bilen (Allah) katından verilmektedir. SURELERİNFAZİLETİ HAKKINDA HADÎS-İ ŞERİFLER Levh-i Mahfuz’a ilk yazılan, BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM’dir. Eve girerken Besmele çekilirse, şeytan, “Bu eve NemlSuresi 1-3. Ayet Tefsiri. Namazı kılan, zekâtı veren ve âhirete kesin bir şekilde iman eden müminler için bir hidayet rehberi ve bir müjdedir. zIsc. Meal Ayet Arapça فَكَيْفَ اِذَٓا اَصَابَتْهُمْ مُص۪يبَةٌ بِمَا قَدَّمَتْ اَيْد۪يهِمْ ثُمَّ جَٓاؤُ۫كَ يَحْلِفُونَ بِاللّٰهِ اِنْ اَرَدْنَٓا اِلَّٓا اِحْسَانًا وَتَوْف۪يقًا Türkçe Okunuşu * Fekeyfe iżâ esâbet-hum musîbetun bimâ kaddemet eydîhim śümme câûke yahlifûne biAllâhi in eradnâ illâ ihsânen vetevfîkân 1. Ömer Çelik Meali Önceden işledikleri günahlar yüzünden başlarına bir felaket inince halleri nice olur? Kaldı ki sonra Allah’a yemin ederek “Biz iyilik yapıp, insanların arasını uzlaştırmaktan başka bir şey düşünmedik!” diyerek sana gelirler. 2. Diyanet Vakfı Meali Elleriyle yaptıkları yüzünden başlarına bir felâket gelince hemen, biz yalnızca iyilik etmek ve arayı bulmak istedik, diye yemin ederek sana nasıl gelirler! 3. Diyanet İşleri Eski Meali Başlarına kendi işlediklerinden ötürü bir musibet çattığında sana gelip "Biz, iyilik etmek ve uzlaştırmaktan başka bir şey istemedik" diye de nasıl Allah'a yemin ederler? 4. Diyanet İşleri Yeni Meali Kendi işledikleri yüzünden başlarına bir musibet geldiği, sonra da “Biz iyilik etmek ve uzlaştırmaktan başka bir şey istememiştik” diye Allah’a yemin ederek sana geldikleri zaman hâlleri nasıl olur? 5. Elmalılı Hamdi Yazır Meali Ya nasıl, elleriyle yaptıkları yüzünden başlarına bir felaket gelince, hemen sana geldiler de "Biz sadece iyilik etmek ve arayı bulmak istedik." diye Allah'a yemin ediyorlar. 6. Elmalılı Meali Orjinal Meali Ya ellerinin yaptığı yüzünden başlarına bir musıbet geldiği zaman nasıl? sonra gelmişler de sana billâhi muradımız sırf bir iyilik yapmak ve ara bulmaktan ibaret idi» diye yemin ediyorlar 7. Hasan Basri Çantay Meali Önce elleriyle ihtiyârlariyle yapdıkları fenalıklar yüzünden onlara bir belâ çatdığı zaman halleri nice olur? Onlar böyle bir felâkete uğradıkdan sonra Biz iyilikden ve ara bulmakdan başka bir şey arzu etmedik» diye, Allaha andederek, sana geleceklerdir. 8. Hayrat Neşriyat Meali Peki ellerinin evvelce işlediği günahlar yüzünden başlarına bir musîbet geldiği zaman hâlleri nasıl olacak? Sonra bir de sana gelip “Biz ancak iyilik etmek ve arayı bulmak istedik” diye Allah'a yemîn ediyorlar! 9. Ali Fikri Yavuz Meali Ellerinin yaptığı kötü âmel yüzünden başlarına bir musibet geldiği vakit halleri nasıl olur? Sonra özür dilemek veya Ömer'in öldürdüğü münafık'ın diyetini istemek için sana gelip Allah'a yemin ederler ki “-Bizim maksadımız ancak güzel bir şekilde iki hasmın arasını uzlaştırmaktı.” 10. Ömer Nasuhi Bilmen Meali Ya onlara kendi ellerinin evvelce yaptığı şey sebebiyle bir musibet isabet ettiği zaman halleri nasıl olacak? Sonra da sana gelirler, Biz başka değil, ancak iyilik etmek ve ara bulmak istedik,» diye Allah Teâlâ'ya yemin ederler 11. Ümit Şimşek Meali Fakat kendi elleriyle hazırladıkları bir belâ başlarına geldiği zaman, nasıl oluyor da sana gelip “Bizim iyilik edip ara bulmaktan başka bir maksadımız yoktu” diye Allah'a yemin ediyorlar? 12. Yusuf Ali English Meali How then, when they are seized by misfortune, because of the deeds which they hands have sent forth? Then their come to thee, swearing by Allah. "We meant no more than good-will and conciliation!" Sadece meal okumak ile Kur'ân-ı Kerim'in bir çok âyetinin anlaşılması mümkün değildir. Mutlaka bir tefsire başvurulması gerekir. Nisâ Sûresi 62. ayetinin tefsiri için tıklayınız * Türkçe okunuşlarından Kur'an-ı Kerim okumak uygun görülmemektedir. Ayetler Türkçe olarak arandıkları için sitemize eklenmiştir. Sûre Hakkında Bu sûre, Mekke'de nâzil olmuştur. 93 doksanüç âyettir. "Neml" karınca demektir. 18. âyetinde, Süleyman aleyhisselâmın ordusuna yol veren karıncalardan söz edildiği için sûre bu ismi almıştır. Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla 1. Tâ-Sîn.1 Bunlar Kur'an'ın, apaçık bir kitabın âyetleridir. 1 "Hurûf-u mukatta'a" adı verilen bu tür harfler için, Bakara sûresinin ilk âyetinin dipnotuna bakınız. 2,3. Kur'an, namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren ve ahirete de kesin olarak inanan mü'minler için bir hidayet rehberi ve bir Şüphesiz, ahiret hayatına inanmayanların işlerini biz kendilerine güzel göstermişizdir de o yüzden bocalayıp Onlar, azabın en kötüsü kendilerine has olan kimselerdir. Onlar ahirette en çok ziyana Şüphesiz bu Kur'an sana, hüküm ve hikmet sahibi, hakkıyla bilen Allah tarafından Hani Mûsâ, ailesine, "Ben bir ateş gördüm, ondan size bir haber, yahut ısınasınız diye bir kor ateş getireceğim" demişti.2 2 Mûsâ peygamberin bu yolculuğu için ayrıca bakınız Tâ-Hâ sûresi, âyet 10 ve devamı. 8. Mûsâ Ateşe varınca ona şöyle seslenildi "Ateşin başındaki de çevresindekiler de kutlu olsun! Âlemlerin Rabbi olan Allah, eksikliklerden uzaktır."9. "Ey Mûsâ! Gerçek şu ki, ben mutlak güç sahibi, hüküm ve hikmet sahibi olan Allah'ım."10. "Değneğini at." Mûsâ değneğini attı. Onu yılanmış gibi hareket eder görünce, dönüp ardına bakmadan kaçtı. Allah, şöyle dedi "Ey Mûsâ, korkma! Benim katımda peygamberler korkmazlar."11. "Ancak kim zulmeder de sonra yaptığı kötülüğün yerine iyilik yaparsa bilsin ki şüphesiz ben çok bağışlayıcıyım, çok merhamet edenim."12. "Elini koynuna sok; Firavun'a ve onun kavmine gönderilen dokuz mucizeden biri olarak, kusursuz bembeyaz olarak çıksın. Çünkü onlar fasık bir kavimdir."3 3 Hz. Mûsâ'nın bu mucizesi ile ilgili olarak ayrıca bakınızTa-Hâ sûresi, âyet, 22-23. 13. Nitekim âyetlerimiz kendilerine gerçeği gösterecek biçimde gelince, "Bu apaçık bir sihirdir" Kendileri de bunların hak olduklarını kesin olarak bildikleri hâlde, sırf zalimliklerinden ve büyüklük taslamalarından ötürü onları inkâr ettiler. Ama bozguncuların sonunun nasıl olduğuna bir bak!"15. Andolsun! Biz Dâvûd'a ve Süleyman'a ilim verdik. Onlar, "Hamd, bizi mü'min kullarının birçoğundan üstün kılan Allah'a mahsustur" Süleyman, Dâvûd'a varis oldu ve, "Ey insanlar, bize kuş dili öğretildi ve bize her şey verildi. Şüphesiz bu, apaçık bir lütuftur" Süleyman'ın, cinlerden, insanlardan ve kuşlardan meydana gelen orduları onun önünde toplandı. Hep birlikte düzenli olarak sevk Nihayet karınca vadisine geldikleri vakit bir karınca, "Ey karıncalar! Yuvalarınıza girin, Süleyman ve ordusu farkına varmadan sizi ezmesinler" Süleyman, onun bu sözüne tebessüm ile gülerek dedi ki "Ey Rabbim! Beni; bana ve ana-babama verdiğin nimetlere şükretmeye ve razı olacağın salih ameller işlemeye sevk et ve beni rahmetinle salih kullarının arasına kat!"20. Süleyman, kuşlara göz atıp yokladı ve şöyle dedi "Hüdhüd'ü niçin göremiyorum? Yoksa kayıplara mı karıştı?"21. "Bana mazeretini gösteren apaçık bir delil getirmedikçe kesinlikle onu ağır bir şekilde cezalandıracağım, ya da kafasını keseceğim."22. Derken Hüdhüd çok beklemedi, çıkageldi ve Süleyman'a şöyle dedi "Senin bilmediğin bir şey öğrendim. Sebe'den sana sağlam bir haber getirdim."23. "Ben, onlara Sebe halkına hükümdarlık eden, kendisine her şeyden bolca verilmiş ve büyük bir tahtı olan bir kadın gördüm."24. "Onun ve kavminin, Allah'ı bırakıp güneşe taptıklarını gördüm. Şeytan, onlara yaptıklarını süslü göstermiş ve böylece onları yoldan çıkarmış. Bu yüzden de onlar doğru yolu bulamıyorlar."25. "Göklerde ve yerde gizli olanı ortaya çıkaran, sizin gizlediğiniz ve açığa vurduğunuz şeyleri bilen Allah'a secde etmesinler diye şeytan onları yoldan çıkarmış."26. Allah, kendisinden başka hiçbir ilâh bulunmayandır. Büyük Arş'ın Süleyman, Hüdhüd'e şöyle dedi "Doğru mu söylüyorsun, yoksa yalancılardan mısın, göreceğiz."28. "Benim şu mektubumu götür onlara at, sonra da yanlarından ayrıl ve ne sonuca varacaklarına bak."29. Sebe kraliçesi Belkıs dedi ki "Ey ileri gelenler! Bana çok önemli bir mektup atıldı."30,31. "Mektup, Süleyman'dan gelmiştir. O, 'Bismillâhirrahmânirrahîm' diye başlamakta ve içinde 'Bana karşı büyüklük taslamayın ve teslimiyet göstererek bana gelin' denilmektedir."32. "Ey ileri gelenler! Durumum hakkında bana görüş bildirin. Sizler yanımda bulunmadıkça hiçbir işe kesin olarak karar vermem."33. Dediler ki "Biz güçlü kimseleriz ve çetin savaşçılarız. Emir senin. Ne emredeceğini düşün."34. Kraliçe Belkıs şöyle dedi "Krallar bir memlekete girdi mi, orayı harap ederler ve halkının ileri gelenlerini zelil hâle getirirler. İşte onlar böyle yaparlar."35. "Ben onlara bir hediye gönderip, elçilerin ne haber ile döneceklerine bakacağım."36. Elçilerin sözcüsü Süleyman'ın huzuruna gelince, Süleyman ona şöyle dedi "Siz beni mal ile desteklemek ve böylece etkilemek mi istiyorsunuz? Oysa Allah'ın bana verdiği, size verdiğinden daha hayırlıdır. Fakat hediyenizle ancak siz sevinirsiniz."37. "Sen onlara dön. Andolsun, biz onlara, karşı koyamayacakları ordularla gelir ve onları oradan aşağılanmış ve küçük düşürülmüş olarak çıkarırız."38. Süleyman, "Ey ileri gelenler! Onlar bana teslim olmadan önce hanginiz bana onun kraliçenin tahtını getirebilir?"39. Cinlerden bir ifrit4, "Sen yerinden kalkmadan ben onu sana getiririm ve şüphesiz ben, buna güç yetirecek güvenilir biriyim" dedi. 4 İfrit, "Şeytanî özelliklerde ileri gitmiş, tuttuğunu devirir, güçlü, becerikli, ele avuca sığmaz" demektir. İfade, hem insanlar hem de cinler için kullanılır. 40. Kitaptan bilgisi olan biri, "Ben onu, gözünü kapayıp açmadan önce sana getiririm" dedi. Süleyman, tahtı yanında yerleşmiş hâlde görünce şöyle dedi "Bu, şükür mü, yoksa nankörlük mü edeceğim diye beni denemek için, Rabbimin bana bir lütfudur. Kim şükrederse ancak kendisi için şükretmiş olur. Kim de nankörlük ederse bilsin ki Rabbim her bakımdan sınırsız zengindir, cömerttir."41. Süleyman, "Tahtını tanınmaz hâle getirin. Bakalım tanıyacak mı, yoksa tanımayacaklardan mı olacak?" Belkıs gelince, "Senin tahtın böyle mi?" denildi. O da, "Sanki o! Fakat zaten daha önce bize bilgi verilmişti ve biz teslimiyet göstermiştik" Daha önce Allah'tan başka taptığı şeyler ona engel olmuştu. Çünkü o inkâr eden bir kavimden Ona "köşke gir" denildi. Köşkü görünce onu zeminini derin bir su sandı ve eteklerini topladı. Süleyman, ona "Bu, zemini billurdan döşenmiş bir köşktür" dedi. Belkıs, "Ey Rabbim! Şüphesiz ben nefsime zulmetmiştim. Şimdi ise Süleyman ile birlikte âlemlerin Rabbi olan Allah'a teslim oldum" Andolsun biz, "Allah'a kulluk edin" diye uyarması için Semûd kavmine, kardeşleri Salih'i peygamber olarak göndermiştik. Bir de ne görsün, onlar birbiriyle çekişen iki grup Salih, onlara "Ey kavmim! Niçin iyilikten önce kötülüğün acele gelmesini istiyorsunuz? Merhamet edilmeniz için Allah'tan bağışlanma dileseniz ya!"47. Onlar, "Sen ve beraberindekiler yüzünden uğursuzluğa uğradık" dediler. Salih, "Sizin uğursuzluğunuzun sebebi Allah katındayazılıdır. Aslında siz imtihan edilmekte olan bir kavimsiniz" Şehirde dokuz kişilik bir çete vardı. Bunlar yeryüzünde bozgunculuk yapıyorlar ve ıslaha Aralarında Allah adına and içerek şöyle dediler "Mutlaka onu ve ailesini geceleyin öldüreceğiz, sonra da velisine; 'Biz onun ailesinin öldürülüşüne şahit olmadık. Biz kesinlikle doğru söyleyenleriz', diyeceğiz."50. Onlar bir tuzak kurdular. Farkında değillerken Allah da bir tuzak kurdu.5 5 Âyetteki "Allah'ın tuzak kurması" ifadesi mecazî olup, "inkârcılara mühlet verip sonra onları ansızın yakalaması", "inkârcıların inkârlarına ceza ile karşılık vermesi" gibi anlamlar ifade eder. 51. Bak, onların tuzaklarının sonucu nasıl oldu Biz onları ve kavimlerini topyekûn helâk İşte zulümleri yüzünden harabeye dönmüş evleri! Şüphesiz bunda bilen bir kavim için bir ibret İman edip Allah'a karşı gelmekten sakınmakta olanları ise Lût'u da Peygamber olarak gönderdik. Hani o, kavmine şöyle demişti "Göz göre göre, o çirkin işi mi yapıyorsunuz?"55. "Siz kadınları bırakıp şehvetle erkeklere mi varıyorsunuz? Doğrusu siz ne yaptığını bilmez bir toplumsunuz."56. Bunun üzerine kavminin cevabı ancak şöyle demek oldu "Lût'un ailesini memleketinizden çıkarın. Çünkü onlar temiz kalmak isteyen insanlarmış!"57. Biz de onu ve ailesini kurtardık. Ancak karısı başka. Onun geride kalıp helâk olmasını takdir Onların üzerine bir yağmur gibi taş yağdırdık. Başlarına gelecekler konusunda uyarılanların yağmuru ne kötüydü!6 6 Aynı olay için bakınız Şu'arâ sûresi, âyet, 173. 59. Ey Muhammed! De ki "Hamd Allah'a mahsustur. Selâm onun seçtiği kullarına." Allah mı daha hayırlıdır, yoksa onların ortak koştukları mı?60. Yahut gökleri ve yeri yaratan ve size gökten yağmur indirip, onunla, ağaçlarını sizin yetiştiremeyeceğiniz gönül alıcı güzel bahçeler meydana getiren mi? Allah ile birlikte başka ilâh mı var!? Hayır, onlar Allah'a eş tutan bir kavimdir.7 7 Âyetin son cümlesi, "Hayır, onlar hakka sırt çeviren bir kavimdir" şeklinde de tercüme edilebilir. 61. Yahut yeryüzünü karar kılma yeri yapan, içinde nehirler akıtan, onun için oturaklı dağlar yapan ve iki denizin arasına bir engel koyan mı? Allah ile birlikte başka bir ilâh mı var!? Hayır, onların çoğu bilmiyor!62. Yahut kendisine dua ettiği zaman zorda kalmışa cevap veren ve başa gelen kötülüğü kaldıran, sizi yeryüzünün halifeleri kılan mı? Allah ile birlikte başka ilâh mı var!? Ne kadar az düşünüyorsunuz!63. Yahut karanın ve denizin karanlıklarında size yolunuzu gösteren ve rahmetinin önünden rüzgârları bir müjdeci olarak gönderen mi? Allah ile birlikte başka bir ilâh mı var!? Allah, onların ortak koştuklarından Yoksa, başlangıçta yaratmayı yapan, sonra onu tekrarlayan ve sizi gökten ve yerden rızıklandıran mı? Allah ile birlikte başka bir ilâh mı var!? De ki, "Eğer doğru söyleyenler iseniz kesin delilinizi getirin."65. De ki "Göktekiler ve yerdekiler gaybı bilemezler, ancak Allah bilir. Onlar öldükten sonra ne zaman diriltileceklerinin de farkında değildirler."66. Ahiret gününün gerçekleşeceği hakkında bilgi peygamberler aracılığı ile onlara peş peşe gelmiştir. Fakat onlar bu konuda şüphe içindedirler. Daha doğrusu onlar ahiretten yana İnkâr edenler dediler ki "Biz ve babalarımız toprak olmuş iken mi, gerçekten bizler mi diriltilip çıkarılacağız?"68. "Andolsun, bizler de bizden önce babalarımız da bununla tehdit edilmiştik. Bu, öncekilerin masallarından başka bir şey değildir."69. De ki "Yeryüzünde dolaşın da suçluların sonunun nasıl olduğuna bir bakın."70. Onlardan yana üzülme. Kurdukları tuzaklardan ötürü de sıkıntıya Onlar, "Eğer doğru söyleyenler iseniz, bu tehdit ne zaman gerçekleşecek?" De ki "Belki de acele gelmesini istediğiniz şeyin bir kısmı size çok yaklaşmıştır."73. Şüphesiz senin Rabbin insanlara karşı lütuf sahibidir. Ancak onların çoğu Şüphesiz senin Rabbin, onların kalplerinin gizlediği şeyleri de, açığa çıkardıklarını da mutlaka Gökte ve yerde gâib gizli hiçbir şey yoktur ki apaçık bir Kitap'ta Levh-i Mahfuz'da Şüphesiz bu Kur'an, İsrailoğullarına üzerinde ayrılığa düştükleri şeylerin çoğunu Şüphesiz o, elbette mü'minler için bir hidayet ve bir Şüphesiz senin Rabbin, onların arasında hükmünü verecektir. O, mutlak güç sahibidir, hakkıyla Öyle ise Allah'a tevekkül et. Çünkü sen apaçık bir hak üzere Şüphesiz sen ölülere duyuramazsın. Arkalarına dönüp kaçarlarken sağırlara da çağrıyı Körleri sapıklıklarından vazgeçirip doğru yola getiremezsin. Ancak âyetlerimize inanıp da müslüman olmuş olanlara Kıyametin kopacağına dair o söz başlarına gelince, onlar için yerden kendilerine bir dâbbe canlı bir yaratık çıkarırız. O, onlara insanların âyetlerimize kesin olarak inanmadıklarını Her ümmetten âyetlerimizi yalanlayanlarından bir grubu toplayacağımız ve bunların topluca hesap yerine sevk edilecekleri günü hatırla.8 8 Bu âyet şu şekilde de tercüme edilmektedir "O gün her ümmetten âyetlerimizi yalanlayanları bir grup hâlinde toplayacağız. Bunlar topluca hesap yerine sevk edileceklerdir." 84. Hesap yerine geldiklerinde Allah şöyle der "Siz benim âyetlerimi, onları ilmen kavramamışken yalanladınız öyle mi? Yoksa ne yapıyordunuz ki?!"85. Zulümlerinden dolayı sözü edilen azap tepelerine iner de artık Onlar görmüyorlar mı ki, biz geceyi içinde rahat etsinler diye, gündüzü de her şeyi gösterici aydınlık olarak yarattık. Şüphesiz bunda inanan bir toplum için elbette Allah varlığını gösteren deliller Sûr'a üfürüleceği ve Allah'ın dilediği kimselerden başka göklerdeki herkesin, yerdeki herkesin korkuya kapılacağı günü hatırla. Hepsi de boyunlarını bükerek O'na Dağları görürsün, onları hareketsiz sanırsın. Hâlbuki onlar bulutların geçişi gibi hareket ederler. Bunu, her şeyi sağlam ve yerli yerince yapan Allah yapmıştır. Şüphesiz O, yaptıklarınızdan hakkıyla Her kim iyi amel getirirse, ona ondan daha hayırlısı vardır. Onlar o gün korkudan Kimler de kötü amel getirirse, yüzüstü ateşe atılırlar. Onlara, "Ancak yaptıklarınızın karşılığını görüyorsunuz" denir.91,92. De ki "Bana ancak, bu beldenin Mekke'nin; onu mukaddes kılan ve her şey kendisine ait olan Rabbine kulluk yapmam emredildi. Yine bana, müslümanlardan olmam ve Kur'an'ı okumam emredildi." Artık kim doğru yola girerse yalnız kendisi için girer. Kim de doğru yoldan saparsa, de ki "Ben ancak uyarıcılardanım."93. De ki "Hamd Allah'a mahsustur. O, âyetlerini size gösterecek ve siz de onları tanıyacaksınız. Rabbin, yaptıklarınızdan habersiz değildir." Hakkında Zümer sûresi Mekke’de nâzil olmuştur. 75 âyettir. İsmini 71 ve 73. âyetlerde geçen “zümreler, gruplar, bölükler” mânasına gelen اَلزُّمَرُ zümer kelimesinden alır. 22. âyette geçen ve “köşkler, odalar” mânasına gelen اَلْغُرَفُ ğuref kelimesi de sûreye isim olmuştur. Resmî tertîbe göre 39, iniş sırasına göre 59. sûredir. Nuzül Mushaftaki sıralamada otuz dokuzuncu, iniş sırasına göre elli dokuzuncu sûredir. Sebe’ sûresinden sonra, Mü’min Gåfir sûresinden önce Mekke’de inmiştir. Allah’ın rahmetinden ümit kesilmemesi gerektiğini belirten 53. âyetten itibaren üç veya yedi âyetin Medine döneminde indiği yolunda rivayetler varsa da bu rivayetler zayıf bulunmaktadır bk. İbn Âşûr, XXIII, 311. Konusu Sûrede ağırlıklı olarak tevhid inancının ve Allah’a ihlasla kulluk yapmanın ehemmiyeti ele alınır. Bir taraftan da şirkin bâtıllığı, saçmalığı ve kötü neticeleri geniş izahlarla beyân edilir. Mekke’de müşriklerin mü’minlere şiddetli baskı uyguladıkları bir dönemde indiği anlaşılan sûre, müslümanların gerektiğinde hicret etmelerine kapı aralar. Peygambere ve mü’minlere, ne tür zor şartlar altında olurlarsa olsunlar, dinlerinden asla taviz vermemeleri hatırlatılır. Çünkü tevhid inancının zedelenmesi, sonuç itibariyle bütün amellerin boşa çıkması gibi ağır kayıplara yol açabilecektir. Bu hususta peygamberin durumu bile diğerlerinden farksızdır. Sûre kıyâmetten bahsederek; tevhid ehlinin erişeceği hayırlı netice ile, şirke düşenlerin düçar kalacakları kötü sonu tesirli bir şekilde sahneleyip, dinleyenlerine hem iki farklı neticeyi mukayese etme, hem de ikisi arasında tercihte bulunma fırsatı sağlayarak son bulur. Fazileti Hz. Aişe, Resûl-i Ekrem her gece yatmadan evvel Zümer ve İsrâ sûrelerini okuduğunu rivayet eder. Tirmizî, Sevâbu’l-Kur’an 21 Neml suresi ne için okunur?Neml Suresi, Mekke döneminde inmiştir. … Neml, karınca demektir. Sûre de başlıca, Süleyman peygamber ve Sebe' melikesi, Belkıs kıssası ile Salih ve Lût peygamberler konu edilmekte, ayrıca mü'minlerin kurtuluşa ereceği, İslâm karşıtlarının kötü akıbetleri, öldükten sonra dirilmek ve kıyamet dile suresi 19 ayet ne için okunur?NEML Suresi 19. ayet meali Diyanet İşleri 27/NEML–19 Süleyman, onun bu sözüne tebessüm ile gülerek dedi ki “Ey Rabbim! Beni; bana ve ana babama verdiğin nimetlere şükretmeye ve razı olacağın salih ameller işlemeye sevk et ve beni rahmetinle salih kullarının arasına kat!”Karınca duası hangi ayet?Neml Suresi Arapça سورة النّمل Kur'an'ın 27. suresidir. Sure 93 ayetten oluşur. Sure ismini 18. ayetinde Süleyman'ın ordusunun geçeceği karınca vadisindeki karıncaların konuşmalarının anlatıldığı karınca anlamına gelen neml kelimesinden almıştır. Mekke'de indirildiğine suresi 40 ayet ne için okunur?Rızkı bollaştırır, hem kalıcı olmasını sağlar eksiltmez , hem de kısmeti açar.. Zamanın dahi bereketini artırır , ömrü kolaylaştırarak uzatır… Ayeti kerime olduğundan abdestli okuyalım. اَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ بِسْمِ اللهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ Eûzu billahi Kerîm Allah ne demek?El- Gani Her şeyi olan. hiçbir şeye, hiçbir kimseye muhtaç olmayan, ihtiyaçsız olan. El- Kerim Kudretine sığınana iyiliği lütfu cömertliği sınırsız suresi ne için okunur?Rivayete göre her kim Sad Suresini anlayarak okursa, Allah o kişiye misliyle sevap verir. Kişiyi günaha girmekten korur. Aynı zamanda önce şeytanın daha sonra insanların şerrinden korunmak için Sad Suresi mutlaka okunmalıdır. Hak ettiği mala ve mülke sahip olmak isteyen kişi de yine Sad Suresini Suresi 74 ayet hangi sayfada?Furkan Suresi 74. Ayeti fazileti! Furkan Suresi'nin okunuşu ve meali… Furkan Suresi, Kuran-ı Kerim'in 358. sayfasında yer alır ve toplamda 77 ayet-i kerimden meydana gelmektedir. Hakkında Şuarâ sûresi Mekke’de nâzil olmuştur. 224-227. âyetlerin Medine’de indiği söylenir. 227 âyettir. İsmini 224. âyette geçen ve “şâirler” mânasına gelen اَلشُّعَرَاءُ şuarâ kelimesinden alır. Sûrenin ayrıca “Tâ. Sîn. Mîm” ve birkaç peygamberin kıssasını ihtivâ etmesi sebebiyle الجامعة Câmia isimleri de vardır. Resmî sıralamada 26, iniş sırasına göre 47. sûredir. Nuzül Mushaftaki sıralamada yirmi altıncı, iniş sırasına göre kırk yedinci sûredir. Vâkıa sûresinden sonra, Neml sûresinden önce Mekke’de inmiştir. 197. âyeti ile son dört âyetinin 224-227 Medine döneminde indiğine dair rivayetler de vardır Süyûtî, el-İtkån, I, 12; İbn Âşûr, XIX, 89-90. Konusu Furkan sûresinde yer alan “inzâr Allah’ın azabıyla tehdit ve uyarı”, bu sûrede peygamber kıssalarından verilen muşahhas misallerle genişçe izah edilerek, İslâm’ı tüm yönleriyle bir hayat nizamı hâlinde tebliğ ve tatbik edip yerleştirmeye çalışan Resûlullah teselli buyrulur. Bu gâyeye matuf olarak yedi peygamber kıssası anlatılır. Bahsi geçen peygamberlerin gerçek peygamber olması gibi, Hz. Muhammed de gerçek peygamber, ona indirilen kitabın da Allah kelâmı gerçek bir Kur’an olduğu haber verilir. Allah Teâlâ’nın varlık âlemine yerleştirdiği kevnî âyetler, önceki peygamberlerin gösterdiği mûcizeler, kavimlerinin başına inen ilâhî kahır tecellîleri ve bizzat Kur’ân-ı Kerîm’in mûcizevî yapısı bu hakîkatin şahididir. Bu gerçekler ışığında Resûlullah bir kâhin ve şâir olmadığı gibi, Kur’an da bir kehânet ve şiir değildir. Şeytanların böyle her yönüyle ulvî ve hârikulâde bir söz indirmeleri mümkün olmadığı gibi, hangi vadide dolaştıkları belli olmayan şâirlerin de bunun gibi bir söz söylemeleri muhaldir. O, Hz. Muhammed kalbine Cebrâil tarafından inzal edilmiş, insanlığı ilâhî azap ile uyarıp ebedî nimetlerle müjdelemek maksadını taşıyan Allah kelâmıdır. Gerçek kurtuluş, ancak onun tâlimatlarına inanıp itaat etmekle mümkün olabilecektir. Sûre boyunca Cenâb-ı Hakk’ın “Azîz çok güçlü, kuvvetli, mağlup edilemez bir kudret sahibi” ismi ile birlikte “Rahîm çok merhametli” ismi tekrar edilir. İnsanlık tarihi, O’nun rahmet tecellilerine olduğu gibi gazap tecellilerine de şâhitlik etmektedir. Bu durumda, Allah’ın rahmetine mi, yoksa gazabına mı müstahak olmaya karar vermenin insanların kendi tercihlerine kaldığına işaret edilir.

neml suresinin 62 ayeti fazileti