Erikson’ın psikososyal gelişim kuramı. Erik Erikson’a göre insan gelişiminin sekiz aşaması şu şekildedir: 1. Temel güvene karşı güvensizlik (0-1 yaş) Yenidoğanlar özellikle anneleriyle bağımlılığa dayanan ilişkiler kurarlar. Onlarla birlikte, ihtiyaçları tamamen karşılanmaktadır. Böylesine bir bakım, temel Merkezinde güven, özerklik, girişim, çalışma ve başarma, kimlik, yakınlık kurma, üretkenlik ve benlik bütünlüğü gibi kavramların bulunduğu bu kurama Erikson’un Psikososyal Gelişim Evreleri denir. Erikson bu kuramında çocukların hangi iki uçta gidebileceğini aktarmıştır. “Ericson’un Psikososyal Gelişim Evreleri”nde Ericson’un, yaşamı doğumdan ölüme kadar 8 evreye ayırdığını ve bunlardan yaşlılığa karşılık gelen (60 yaş üstü) 8. Eric Ericson'un psikososyal gelişim kuramı. Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır. Bu dönem Freud’un oral dönem olarak adlandırdığı evredir. Doğumdan ilk 1,5 yaş dönemine dek sürer. Bu dönemde çocuk her şeyi kendi ağzı ile yaşar. Çocuk her şeyi ağzına götürerek öğrenir. İstenen ve verilen Freud ve Erikson Karşılaştırması. 04 Ağustos 2016. Sigmund Freud’un psikoseksüel ve Erik Erikson’ın psikososyal gelişim teorileri literatürde büyük yer edinen önemli teorilerdir. Her ne kadar Freud’un fikirlerinden etkilenmiş olsa da Erikson’ın teorisi birçok yönden farklılık gösterir. Şimdi bu iki teoriyi xPCJQAh. Psikoseksüel gelişim evreleri nelerdir? İçindekiler1 Psikoseksüel Gelişim Evreleri Nedir? Rol Çatışması2 Psikoseksüel Gelişim 1 Oral Dönem 0-1 yaş 2 Anal Dönem1-3 yaş 3 Fallik Dönem3-6 yaş Oedipus Electra 4 Gizil Dönem5-6 yaştan ergenliğe kadar 5 Genital DönemErgenlikten yetişkinliğe kadar Freud 1905 yılında ortaya attığı teorisinde, çocukluktan yetişkinliğe kadar olan dönemlerin bazı psikoseksüel gelişim evreleri nden oluştuğunu iddia etmiştir. Bu evrelere psikoseksüel evreler denmesinin nedeni, her bir evrenin, vücudun farklı bölgelerindeki libido cinsel dürtü veya his takıntısını temsil etmesidir. Birey, fiziksel olarak geliştikçe vücudun belli bölgeleri, potansiyel gerilim ve haz yahut her ikisi haline gelir. Freud hayatın gerilim ve hazdan oluştuğuna inanır. Gerilim libidodan cinsel enerjiden dolayı kaynaklanırken haz bu enerjinin dışarı çıkmasıyla oluşur. *Freud cinsel’ terimini zevkli eylemler ve düşünceler olarak çok geniş anlamda kullanmıştır. Freud, hayatın ilk 5 yılının yetişkin kişiliğinin formasyonu için çok önemli olduğuna vurgu yapmıştır. İd, sosyal ihtiyaçları tatmin etmek için kontrol altında tutulmalıdır; bu durum da sosyal kurallarla bireyin kendi istekleri arasında bir çatışmaya neden olur. Ego ve süper ego bu kontrolü sağlamak ve direkt olarak sosyal tatmin için kabul edilebilir yolları bulmakla sorumludur. Rol Çatışması Psikoseksüel gelişim evreleri aşamaların her biri, bireyin diğer aşamaya başarılı bir şekilde geçebilmesi için çözmesi gerekli olan bir çatışmadan oluşur. Bireyler bu çatışmaların çözümü için enerjilerini harcamak durumundadırlar ve belirli çatışmalar diğerlerinden daha fazla enerji gerektirir. Sonuç olarak, bütün aşamalardaki çatışmaları çözmüş olan birey, psikolojik olarak olgunlaşmış olur. Psikoseksüel Gelişim Evreleri 1 Oral Dönem 0-1 yaş Psikoseksüel gelişim evreleri, kişilik gelişiminin ilk evresinde, libidonun merkezi bebeğin ağzıdır. Bu dönemde bebek, farklı şeyleri ağzına koyarak libidosunu tatmin eder. Yani, bebek ağız ve çevresine odaklıdır ve emme, ısırma ve yalama gibi hareketler bebeğin haz bu dönemdeki oral uyarımın, ileriki yaşlarda oral takıntıya dönüşebileceğini belirtmiştir. Tırnak yeme, parmak emme gibi davranışlar bu takıntılara örnek verilebilir ve bu durumlar genellikle kişiler stresliyken ortaya çıkmaktadır. 2 Anal Dönem1-3 yaş Libidonun odak noktası bu dönemde anüstür. Çocuk, dışkılamaktan büyük haz duyar ve kendinin bir birey olduğunun, kendi istekleriyle dışarıdan gelen istekleri çatıştırabileceğinin farkına varır yani egosu gelişmeye dönemde yetişkinler, çocuklara tuvalet eğitimi verirken tuvaletini ne zaman ve nerede yapacağıyla ilgili bazı kısıtlamalar dayatırlar. Bu aşamada çocuk, konulan otorite ve kısıtlamalara karşı çatışmalar yaşayabilir ve yaşadığı çatışmalar, ileride otoriteyle ilişkisini veya sert tuvalet eğitimi, çocuğu kirlilikten nefret eden, cimri, inatçı, aşırı düzenli, dakik gibi anal tutucu kişiliğe itebilir. Bu özelliklerin hepsi, çocuğun dışkısını tutması ve annesinin tuvaletini yapması için ısrar etmeye başlamasıyla ilgilidir. 3 Fallik Dönem3-6 yaş Her iki cinsiyette de genital bölgeye ilgi başlar ve bu dönemde mastürbasyon yeni haz kaynağıdır. Çocuk, cinsiyetler arası anatomik farklılıkların farkında olmaya başlar. Bu farklılıklar çocuklarda kızgınlık, kıskançlık, korku, erotik cazibe ve rekabet gibi bazı çatışmalara neden olur ve Freud bu çatışmaları Oedipus Kompleksi erkeklerde ve Electra Kompleksi kızlarda olarak adlandırmıştır. Bu çatışma ise çocuğun aynı cinsiyette olan ebeveynini benimseyerek kişiliğinin gelişmesi süreciyle çözülebilir. Oedipus Kompleksi Freud’un en tartışmalı idealarından biridir. Adını Yunan mitolojisindeki babasını öldürüp annesiyle evlenen Oedipus’tan almıştır. Bu kompleksteki çatışma erkek çocuğun annesine karşı ilgisinin artmasıyla olur. Çocuk, annesine tamamen hakim olmak, annesinin tüm ilgisini almak ve bunu yapabilmek için babasından kurtulmak ister. Mantıksız bir şekilde çocuk, babası tarafından bütün bu düşüncelerin öğrenilmesi sonucu babasının, en sevdiği şeyi ondan alacağını düşünür. Fallik dönem boyunca erkek çocukları cinsel organlarını çok sever ve düşüncelerinden dolayı babası tarafından hadım edilmeden korkar. Küçük çocuk bu problemi, taklit etme ve babasının tavırlarına benzer erkeksi tavırlarda bulunmayla çözmeye çalışır. Bu sürece ise çocuğun kimliğini kazanma süreci denilir ve bu süreçte çocuk Oedipus kompleksini çözer. Çocuk içsel olarak diğer kişinin davranışlarını, değerlerini ve tavırlarını benimser. Bunun sonucunda ise erkek cinsiyet rolünü alır, ideal egoyu benimser ve süper egodan gelen değerleri de alır. Electra Kompleksi Kız çocuğunun babasına olan ilgisi artar ve babasına olan aşkı ve hayranlığı, annesini kıskanmasına neden olur ve annesini rakip olarak görür. Aynı zamanda bu dönemde kız çocuğu, erkek olma isteği duyar ve bu da onda gerilim yaratır. Fakat bunların sonucunda kız, bu duygularını bastırır ve annesinin kadın cinsiyet rolünü benimser. 4 Gizil Dönem5-6 yaştan ergenliğe kadar Libido bu dönemde durağandır. Freud, bu dönemde çocuğun cinsel isteklerinin ve merakının azaldığını, bunun yerine yeni şeyler öğrenme, yeni beceriler kazanma, sosyal ve entelektüel açıdan kendini geliştirmeye başladığını söyler. Libido enerjisi de cinselliğini kaybetmiş ve aileden alınıp öğretmen, aynı cinsten arkadaş gibi insanlara aktarılmıştır. Bu dönemde çocuğun başlıca korkuları başarısızlık ve arkadaşları tarafından reddedilme gibi tehlikelerdir. Ayrıca çocuk, bu dönemde anne ile kadın, baba ile erkek, kız kardeş ve kız gibi kavramların hangisinin özel hangisinin evrensel olduğunu kavramaya başlar. Bunlarla birlikte, çocuğun oyuna olan ilgisi artar ve gelişimi hızlanır, çocuğun başarısı, özsaygısı ile özgüveni de gelişir. 5 Genital DönemErgenlikten yetişkinliğe kadar Freud’un psikoseksüel gelişim aşamalarından sonuncusudur. Bu dönemde ergen annesinden kopar ve bireyselleşmeye başlar. Ergen, bedenini ve cinselliğini öğrenir. Karşı cinse ilgi yoğunlaşır ve bunun yanında toplumsallaşma, sosyal etkinliklere katılma, meslek seçimi ve yuva kurma isteği belirir. Kişi artık çocukluktan yetişkinliğe adım atmıştır. Bu dönemde ergenler kimlik bunalımı yaşayabilir fakat bu geçici ve doğal bir süreçtir. Bu çatışmayı başarılı bir şekilde çözümleyemeyen bireyin kişiliğinin üzerinde kalıcı ve ciddi nitelikte izler kalabilir ve kendi kimliğini saptayamamanın umutsuzluğuyla kişi, bir grubun kimliğini özümseyerek kimlik boşluğundan kurtulmaya çalışabilir. Diğer yandan, bu dönemin başarıyla atlatılması sonucu birey, yaratıcı, üretken, anlamlı sevgi ilişkileri kurabilen, kendi yeteneklerinin farkında olan ve tutarlı bir kişiliğe sahip olur. Yazımızda Psikoseksüel gelişim evreleri nelerdir? Psikoseksüel gelişim evreleri hangi aşamalardan oluşur? sorularına cevap aradık. Psikoseksüel gelişim evreleri hakkındaki sorularınızı yazının altındaki kısımdan bizlere sorabilirsiniz. Kaynaklar McLeod, S. A. 2008. Psychosexual stages. Retrieved from S. 1905. Three essays on the theory of sexuality. Se, 7. Gelişim Psikolojisi Nedir? Psikoloji Nedir? E. Ericson, yaşam boyu gelişim ilkesini ortaya atan ilk psikologlardan biridir. Yaşam boyu gelişim kavramı, Erikson’un psikoloji bilimine en önemli katkılarından biridir. Erikson, psikososyal gelişim kuramını sekiz kritik döneme ayırarak ve her dönemde atlatılması gereken karmaşa ve problemleri ele alarak incelemiştir. 0-1 yaş - Temel güvene karşı güvensizlik1-3 yaş - Özerkliğe karşı kuşku ve utanç3-6 yaş Oyun Dönemi - Girişimciliğe karşı suçluluk6-11 yaş Okul Çağı Dönemi - Çalışma ve başarılı olmaya karşı aşağılık duygusu11-20 yaş Ergenlik Dönemi - Kimliğe karşı kimlik bocalaması20- 40 yaş İlk Yetişkinlik Dönemi - Yakınlığa karşı uzaklık40- 65 yaş Yetişkinlik Dönemi - Üreticiliğe karşı durgunluk65 yaş Olgunluk - Benlik bütünlüğüne karşı umutsuzluk Sağlıklı bir kişilik kazanmak için bir evrenin başarılı olarak atlatılması, kendinden sonraki evre için olumlu temel oluşturur. Bir evredeki kriz tam olarak çözümlenemezse birey, o döneme takılıp kalır. Yaşamının daha sonraki dönemlerinde de bu kriz çözümleninceye kadar sorun yaratır. Örneğin; bebeklik çağı krizi olan güvensizlik, ergenlik çağı krizi olan kimlik karmaşası, yetişkinlik dönemlerinde gözlenebilir. Temel Güvene Karşı Güvensizlik 0-1 Yaş Bu dönem 0-1 yaşı kapsar. Bebekler, çevrelerindeki dünyaya güvenebilecekleri ya da güvenemeyeceklerine ilişkin temel duygular edinir. Bir yaşına kadar çocuğun ihtiyaçlarının doyurulması, büyük ölçüde anneye bağlıdır. Annenin çocuğun ihtiyaçlarını giderirken onu sevmesi, okşaması, sıcaklığını hissettirmesi, ilgilenmesi, çocukta güven duygusunun temellerini oluşturmaktadır. Annesinin kendisini sevdiğinden emin olan çocuk, annesine ve çevresindeki dünyaya güvenir, kendini sevilmeye değer bulur. Anne tarafından reddedilen, soğuk davranılan, ihtiyaçları yerinde ve zamanında karşılanmayan çocuk, kendisine ve çevresine karşı güvensiz olur. Bu güvensizlik, ileride olumlu bir şekilde çözümleninceye kadar tüm gelişim dönemleri boyunca devam eder. Özerkliğe Karşı Kuşku ve Utanç 1-3 Yaş Bu dönem on ikinci aydan itibaren üç yaşına kadar sürer. Genellikle çocuklar bu dönemde yürürler, başkalarıyla iletişim kurabilecek kadar konuşurlar. Çocuklar kendi çevrelerini kontrol etmek, güçlerini göstermek isterler. Yapabilecekleri ve yapamayacakları konusunda ana-baba ve çevrelerindeki kişileri test ederler. Önceki dönemde temel güvenduygusunu kazanmış çocuklar için bu dönemde esnek ve çevresini özgürce keĢfedebileceği ortamlar sağlanmalıdır. Çocuğun kendi kendine yemek yemesi, eşyalarını toplaması, giyinmesi, soyunması, giysilerini seçmesi, karşılaştığı bazı problemleri çözmesi desteklenmelidir. Bu yönde desteklenen çocukların bağımsızlık duygularının temelleri atılmış olur. Buna karşılık sürekli olarak sınırlandırılan, aşırı derecede korunan, çok sıkı kontrol edilen çocuklarda kendi yeteneklerinden şüphelenme, kendinden utanma duyguları oluĢabilir. Girişimciliğe Karşı Suçluluk 3-6 Yaş Bu dönem üç yaşından altı yaşına kadar sürer. Çocuğun motor ve dil gelişimi düzeyi, onun çevresini daha fazla araştırmasına, daha fazla girişken olmasına olanak verir. Çocukta hareketliliğin artmasıyla problem oluşturan davranışları da artar. Çocukta girişkenlik duygusunun gelişebilmesi için değişik yaşantılarla çocuğun kendisini keşfetmesine imkân sağlanmalıdır. Çok sık azarlanan ve engellenen çocukta suçluluk duygusu geliĢmektedir. Girişkenliği cezalandırılan çocuk gerek bu dönemde gerekse yaşamın gelecek dönemlerinde yaptıklarının yanlış olduğunu düĢünüp suçluluk duyabilir. Çocuğun yapması ve yapmaması gerekenler konusunda bir denge kurularak girişkenlikleri çabaları desteklendiğinde çalışma ve baĢarılı olma davranıĢları geliĢir. Aksi takdirde sürekli olarak yaptıkları eleĢtirilen, desteklenmeyen, beğenilmeyen çocuklar, yaptıklarının değersizliğine inanarak aşağılık duygusu geliştirilebilir. Çalışma ve Başarılı Olmaya Karşı AĢağılık Duygusu 6-11 Yaş Bu dönemde çocuk okula baĢlar ve sosyal hayatında geniĢleme olur. O güne kadar çocuk için anne-baba ile olan etkileĢimi sosyal hayatının merkezindedir. Okula başladığında akranları ve öğretmenleri ile sosyal etkileşimi daha merkezde bir yere gelir. Anne ve babaların çocuk üzerindeki etkisinin azaldığı, arkadaş ve öğretmenlerin etkisinin artığı gözlemlenir. Bu dönemde çocuk için akran ve öğretmenlerinin kendisiyle ilgili görüşleri çok önemlidir. Bu nedenle çocuğun okulda başarılı olması için öğretmen ve arkadaşlarından takdir görmesi önemlidir. Bazen çocuk, anne-babasında göremediği sosyal desteği akranları ve arkadaşlarından görebilir. Bazen de öğretmenlerinden alamadığı desteği ailesi karşılar. Bu dönemi sağlıklı bir şekilde tamamlayan çocuk bir şeyleri başarabileceğini kavramıştır. Bu da çocukta çalışmaktan zevk alma ve başarmaktan gurur duyma duygusunu geliĢtirir. Çocuk bu dönemde kendini başarısız ya da yetersiz hissederse aşağılık ve yetersizlik duygusu gelişir. Örneğin; ilkokul çağlarında bir çocuğa öğretmeni “Sen sakın matematikle ilgili bir alan seçme, başarılı olamazsın.” der. Daha sonra tüm derslerden baĢarılı olan bu çocuk matematikte bir türlü baĢarılı olamaz, ilkokul öğretmeninin söyledikleri onu engeller. Lisede matematik dersinin öğretmeni, öğrencileri yüreklendirir ve herkesin matematiği öğrenebileceğini, matematikte baĢarılı olabileceğini söyler. Bu çocuk, cesaretlenir ve matematikte başarılı olur. Bugün bu çocuk, iyi bir üniversitenin mühendislik fakültesinden mezundur. Ergenlik Dönemi Kimliğe KarĢı Kimlik Bocalaması 11-20 Yaş Ericson’a göre bu dönem, kişilik gelişiminde çocukluktan yetişkinliğe geçiş yılları olarak tanımlanan gençlik adolesan dönemidir. Bu dönem, Erikson’un kimlik karmaşası kavramı ile karakterize edilmiştir. Bu dönemde “Ben kimim?” sorusu çok önemli bir hâle gelir. Ergen, ana-babasından çok akran gruplarından etkilenir. Öğretmen ve ana-babalar, ergene bir yetişkin gibi davranmalı, onunla sevgi ve saygı temeline dayalı bir dostluk kurmalıdır. Ericson’a göre bu dönemde ergen, başarılı bir Ģekilde kimlik çözerse kendisine güvenen bir kişi olarak yaşamını sürdürebilir ve başarılı olur. Aksi takdirde yaşamın gelecek dönemlerinde de bu karmaşayı çözmek için uğraşmaya devam eder. Örneğin; ne yapmak istediğine karar veremeyen, bir işten diğerine atlayıp bocalayan, çocuk gibi davranan yetişkinler, henüz kimlik kazanma karmaşasını çözümleyememiĢ kiĢilerdir. İlk YetiĢkinlik Dönemi Yakınlığa KarĢı Uzaklık 20-40 Yaş Bu dönem, ortalama 20- 40 yaşı kapsar. Ergenlik döneminde kimliğine kavuşan kişi, artık kimliğini kaybetme korkusuna kapılmaksızın başkalarıyla dostluklar kurabilir, karşı cinsten ilişkilerde arkadaşlık ve sevgi ağırlık taşır. Bu dönemi sağlıklı atlatan kişi, güvenli bir şekilde sevgiyi verme ve alma gücüne sahip olur. Başkalarıyla dostluk ilişkisi kurmada güçlük çeken genç, psikolojik bir yalnızlığa sürüklenebilir. Üreticiliğe Karşı Durgunluk 40-65 Yaş Bu dönem, orta yetişkinlik yıllarını kapsar. Yetişkin hayatlarının sonlarına doğru insanlar, kendi hayatları ile ilgili bir değerlendirme yapma eğilimine girer. Kişi, geçmişteki dönemleri olumlu bir şekilde geçirmiĢse bu dönemde üretken, verimli ve yaratıcı olur. Orta yaşı kapsayan bu dönemde, benliğin en önemli işlevi üretme, yaratma ve yaratılan ürünlere sevgiyle bağlanmaktır. Daha önceki dönemlerini başarılı olarak atlatmışsa birey üretken, verimli ve yaratıcıdır. Bunlardan yoksun olan bireyler, bir işe yaramama duygusuna kapılabilir ve durgunluk dönemine girebilir. Çevreye kayıtsız kalıp mutsuz olabilirler. Olgunluk Dönem Benlik Bütünlüğüne Karşı Umutsuzluk 65 Yaş ve Sonrası Bu dönem, bireyin yaşlılık ya da ileri yetişkinlik dönemini kapsamaktadır. Daha önceki dönemlerde kazanılmış benlik özelliklerinin iyice olgunlaĢması ve birbirleri ile bütünleşmesi bu dönemde gerçekleşir. Birey, bu dönemde ya önceki yedi evrenin birikimi sonucu benliğini tam olarak bulmuş, güvenli, mutlu, topluma etkin uyum sağlayabilen, aranan, sevilen ve sayılan kimsedir ya da umutsuz, uyumsuz, hırçın, aksi bir insan görünümündedir. Kaynak Megep Erikson, psikososyal gelişim kuramında biyolojik etkenlerin yanında çevresel etkenlerinde kişilik oluşumunda etkili olduğuna değinmişir. Bu yazımızda Erikson’un psikososyal gelişim kuramını ve Freud’un yapısal kişilik kuramından farklarını inceleyeceğiz. KPSS’de hemen hemen her yıl soru gelen bu yazımızı dikkatlice okumanızı gelişim kuramıPsikososyal gelişim kuramının genel özellikleri nelerdir?Erikson, Freud’un öğrencisi olup kişilik gelişimi üzerine görüşleri farklılık psikososyal gelişim kuramında, kişiliğin oluşumunda biyolojik etmenlerin yanında toplumsal etmenlerin de önemli olduğunu vurgulamıştır. Davranışların şekillenmesinde içinde yaşanılan kültürün payından söz etmiştir. Genel olarak Freud’un psikanalitik kuramını benimsemiş ancak bazı noktalarını eleştirdiği için farklılıkları ortaya psikososyal gelişim kuramına dair temel görüşleri nelerdir?Her insanın temel ihtiyaçları ya da egonun gelişimi temel ihtiyaçların karşılanmasıyla gelişim dönemler halinde dönem gelişim için bir kriz veya psikososyal problemle dönemler bireyin güdülenmesinde farklılıklar dönemde aşılması gereken psikososyal krizler dönem kendinden sonrakileri krizler kişilik gelişimini gelişim kuramı için en önemli eleştiriler kişisel ve öznel yorumlara dayalı olmasından Erikson psikososyal gelişim kuramında kişilik gelişimini 8 dönemde gelişim dönemleri1- Temel güvene karşı güvensizlik dönemi 0-16 aylar arasındaki içerisinde bulunduğu dünyanın, çevrenin güvenilirliğini duygusu, başkalarının güvenilir ve tutarlı olduğunu bilme temel ihtiyaçlarının karşılanması bu dönemde önem ve babanın bebekte oluşturduğu izlenim dönemde güven oluşmazsa, ileride çekingen, kendine güvensiz kişiler Özerkliğe karşı kuşku ve utanç dönemi18 ay ile 3 yaş arasını kapsayan güven duygusu gelişmeye başlar ve kendi işini yapması işlerini kendi başına yapmak yönelik davranışlar ve sözel iletişim için kendi başına başarma güdüsü eğitimi bu dönemde önem kazanır. Barışçıl bir tutum cezalandırıcı veya utandırıcı davranışlar, çocukta kuşku ve utanç duygularını Girişkenliğe karşı suçluluk dönemi3 ile 6 yaş arası dönemi ve etrafındakilerin rollerini kavradığı yakın ilişkiler kurmaya ilgili merak oluşturur ve bu merakını gidermeye becerilerle beraber sosyal ilişkileri de güdüsünü tatmin etmek için faaliyetlerde sonunda çocuk başarısızlık yaşarsa, çocukta suçluluk duygusu dönemdeki çocuklara engelleyici bir tutum içinde olmamak çocuklarını cesaretlendirme, başarı güdüsünü güçlendirme ve hatalara karşı anlayış gösterme Çalışkanlığa karşı aşağılık duygusu dönemi6 ile 12 yaş arası çocukların içinde bulunduğu dönemde çocuklar okullara başladığı için öğretmen tutumlar çocuklar için önemli başarılı olmak için çalışır; takdir ve kabul edilmeyi içerisindeki çocuklar çevresi tarafından kabul edilmezse değersiz olduğuna inanır ve aşağılık duygularını duygusu çevreyle iletişimi olumsuz yönde yeteneklerinin ortaya çıkarılması ve desteklenmesi ve ebeveynlerin çalışkanlığı destekleyici bir tutum izlemesi Kimlik kazanmaya karşı rol karmaşası dönemi12 ile 18 yaş arasındaki dönemi bağlı olarak vücutta önemli değişikler dönemini kapsayan bir rolleri giderek yetişkin rollerine dönem ergen birey için birçok krizin yaşandığı dönem iyi geçirilmezse bireyde kimlik bunalımı ortaya kimim? Sorusuna cevap arandığı bulabilmek için ana baba etkisinden kurtulmaya çalışmakta ve onlarla çatışma kimliğine müracaat eder ve özdeşim almaktan kaçarak çocuk gibi davranabilir veya taklit yoluyla beklenenin üzerinde davranışlar seçimi, karşı cinse duyulan ilgi gibi konular öne ve yeterli kişilik geliştirilmezse kimlik karmaşası ortaya dönemde ergenlik egosantrizmi ortaya ben merkezci düşünce yapısı nedeniyle olayları, kendini odağa yerleştirerek değerlendirme Psk. Ayşenur GüngörKimlik bunalımı oluşunca kimlik aramaya ara verilebilir. Buna psikososyal moratoryum Yakınlığa karşı uzaklık dönemiBirey bu dönemde kimliğini yakın ilişkiler kurmaya ve sorumluluk almaya seçimi önem duygusal yapısındaki değişiklikler yerini durağanlığa sevgiye ve paylaşmaya dayalı bir evlilik yapma isteği doğar .Kişiliğine uygun mesleği seçme arkadaşlık, eş seçimi ve meslek seçimi konusunda başarısız olanlarda yalnızlık duygusu Üretkenliğe karşı durgunluk dönemiOrta yaş grubunu kapsayan bir ailesine ve topluma karşı sorumluluklarını yerine getirmeye yaratıcılığı , neslini devam ettirme isteği ve fikir üretme çabası önem yoksun kişiler yalnızlaşır ve yalıtılmışlık hissi durması durgunluğa ve kişiliğin zayıflamasına yol Benlik bütünlüğüne karşı umutsuzluk dönemiBireyin yaşlılık dönemini kapsayan bu dönemde hayatı ile ilgili özeleştiri yapmaya ve üretken olduğunu düşünürse benlik bütünlüğüne yetersiz bir hayat geçirenler de ölüm korkusu yaşamaya psikososyal gelişim dönemlerinde yer alan aşılması gereken krizler ve sonuçlarıFreud ve Erikson’un kişilik gelişimindeki farklı görüşleri nelerdir?Kişilik gelişimi kuramlarıFreud’dan farklı olarak yetişkinlik ve yaşlılık dönemlerini de ele insan gelişiminde kültürel, sosyal ve çevresel etkenlerin önemini kişilik gelişimi konusundaki determinist yaklaşımına karşı çağına kadarÖmürboyuidEgoDeterministAnti-deterministFreud ve Erikson’un kişilik gelişimde yer alan farklarıKaynaklarAkpınar S. Gelişim dönemleri, Erişim 2021Oya S. O. Psikososyal kişilik, Erişim 2021 erikson psikososyal gelişim kuramı Erikson'un kişilik gelişimi eriksonun evreleri Psikososyal gelişim Başlıklar1 PSİKOSOSYAL GELİŞİM KURAMININ TEMEL KAVRAMLARI Epigenetik İlke Sosyo-Kültürel İlke Psikososyal Kriz2 PSİKOSOSYAL GELİŞİM DÖNEMLERİ 1 Temel Güvene Karşı Güvensizlik 0-2 Yaş 2 Özerkliğe Karşı Kuşku Ve Utanç 2-3 Yaş 3 Girişimciliğe Karşı Suçluluk 3-6 Yaş 4 Başarıya Karşı Aşağılık Duygusu 6-12 Yaş 5 Kimlik Kazanımına Karşı Rol Karmaşası 12-18 Yaş 6 Yakınlığa Karşı Yalnızlık 18-30 Yaş 7 Üretkenliğe Karşı Durgunluk 30-65 Yaş 8 Benlik Bütünlüğüne Karşı Umutsuzluk 65+ Yaş Psikososyal gelişim kuramının kurucusu Erik Erikson, Freud’un kuramından etkilenmekle beraber ondan daha farklı bir şekilde ele almıştır. Erikson, Freud’dan farklı olarak gelişimi ergenliğin sonuna kadar değil, yaşamın sonuna kadar olduğunu söylemiş ve cinselliğe Frued kadar vurgu yapmamıştır. Kişilik gelişiminde, biyolojik etmenlerden daha çok sosyo-kültürel etmenlerin varlığını vurgulamıştır. Bir diğer fark ise insanların doğuştan yıkıcı olmadığı, akılcı ve yapıcı bir varlık olduğuyla ilgiliydi. Erikson kuramını kendi hayatıyla yaşayan ender insanlardan biridir. Ona göre insan, kendi gelişimini belirlemede önemli bir rol üstlenir. Bundan dolayı soy ismini değiştirip Erikson yapmıştır Erikson Erik’in oğlu. Bu soy ismini almasının temel nedeni insanın kendi öznesi olmasından dolayıdır. PSİKOSOSYAL GELİŞİM KURAMININ TEMEL KAVRAMLARI Epigenetik İlke Epigenetik ilke, çeşitli gelişim dönemlerinde belli gelişim dönemlerinde belli gelişimsel özelliklerin ardışık olarak ortaya çıkmasının, önceden kurgulanmış biyolojik temellere dayalı olduğunu ifade eden ilkedir. Erikson kuramını oluştururken, insan gelişiminin epigenetik ilkeye göre ilerlediğini söyler. Sosyo-Kültürel İlke Erikson kişilik gelişiminin oluşmasında hem biyolojik unsurun hem de toplumsal unsurların olduğunu söylemiştir. Yani kişilik kalıtımın, kişinin ve kültürün etkileşimi sonucu oluşur. Psikososyal Kriz Erikson’un psikososyal gelişim kuramında, her döneme ait krizlerin olduğunu ve bu krizlerin belli zaman aralığında çözülmesi gerektiğini söyler. Freud, kuramında krizlerin çözülmemesi ileride geri dönüşü çok zor olan sorunlara sebep olacağını söylerken, Erikson biraz daha esnek olduğunu söyler. Krizlerin kendi döneminde çözülmesinin daha iyi olduğunu dile getirir, ancak krizin çözülmemesi ilerisi için sorun olsa da çözülmesi o kadar da zor değildir. PSİKOSOSYAL GELİŞİM DÖNEMLERİ Erikson’un psikososyal gelişim kuramı sekiz evreden oluşur. Bu sekiz evre doğumdan başlayıp ölüme kadar olan zamanı kapsar. Yaş Aralığı Psikososyal Gelişim Dönemleri 0-2 Temel Güvene Karşı Güvensizlik 2-3 Özerkliğe Karşı Kuşku Ve Utanç 3-6 Girişimciliğe Karşı Suçluluk 6-12 Başarıya Karşı Aşağılık Duygusu 12-18 Kimlik Kazanımına Karşı Rol Karmaşası 18-30 Yakınlığa Karşı Yalnızlık 30-65 Üretkenliğe Karşı Durgunluk 65+ Benlik Bütünlüğüne Karşı Umutsuzluk 1 Temel Güvene Karşı Güvensizlik 0-2 Yaş Bu dönem Freud’un oral dönemine karşılık gelir. Sağlıklı kişilik gelişiminde bireyin kendisine ve çevresine karşı güven geliştirmesi kazanılması gereken ilk özelliktir. Bu dönemde bebeğin temel gereksinimlerinin karşılanması çok önemli bir noktadır. Dışa bağımlı olan bebekler, dış çevreden gelen bakıma göre dünyayı algılar. Yani annenin ya da bakıcısı olan kişinin bebeğe yaklaşımı, bebeğin dünyayı yorumlamasını sağlar. Bebeklerdeki temel güven duygusu, ona bakan kişinin ilgisi, sevgisi, beslemesi ve ihtiyaçlarını gidermesine bağlıdır. Bu ihtiyaçlar düzgün ve tutarlı bir şekilde karşılanırsa bebek hem kendisine hem de dış dünyaya karşı güven duygusu oluşturacaktır. Aksi taktirde güvensizlik duygusu oluşur ve bebek ilerleyen yaşlarda sosyal ilişki kurmaktan kaçınan, çekingen, kaygılı ve kendisine güveni olmayan biri olabilir. Bebeklerdeki bağlanma konusunda çalışma yapan Bolwby, bebeklerin üç tür bağlanma yaşadığını söylemiştir. Bunlar; güvenli, güvensiz-kaçınan ve güvensiz-çelişkili bağlanmadır. Bowlby’in bağlanma kuramı hakkında daha detaylı bilgi için tıklayınız. 2 Özerkliğe Karşı Kuşku Ve Utanç 2-3 Yaş Bu dönem Freud’un anal dönemine denk gelir. Oyun dönemi olarak da nitelendirilen bu dönem çocuğun yürümeye ve konuşmaya başladığı zamandır. Çocuğun annesine olan bağımlılığı azalır ve çevreyi tanımaya başlar. Kendi başına yaptığı eylemlerden haz almaya başlar. Çocuğun kendi başına olan davranışlarının desteklenmesi, yaptıklarından dolayı cezalandırılmaması çocukların özerklik kazanmasında önemlidir. Bu dönemde çocuklar kendi başlarına yemek yeme, eşyalarını toplama, giyinme gibi davranışlarda bulunarak kendi kendisine yetebilme duygusunu kazanır. Aksi takdirde ailesi tarafından kısıtlanan ve kendi başlarına yapması gereken işleri başkasının yapması sonucunda, çocuğun kendi kapasitesi hakkında kuşkuya düşmesine ve işleri başaramama duygusunun oluşmasına yol açacaktır. Ayrıca çocuk çekingen, başkalarına bağımlı ve saldırgan bir kişiliğe bürünebilir. 3 Girişimciliğe Karşı Suçluluk 3-6 Yaş Bu dönem Freud’un fallik dönemine karşılık gelir. Yavaş yavaş özerklik kazanan çocuk artık çevresini daha çok merak etmeye başlar. Belli amaçlar doğrultusunda hareket etme, davranışlarının sonuçlarını görme ve sorumluluk alma gibi davranışlar gösterir. Bu dönemde çocuklar çok meraklıdır. Her şeyle ilgili sorular sorar özellikle cinsellikle ilgili. Bu dönemde çocuklar enerjilerini belli etkinliklere yöneltir. Araştırma ve keşfetme içinde olan çocukların bu ihtiyaçları doğru şekilde karşılanır ve merak ettikleri konular onun anlayacağı şekilde anlatırsa bu çocuk için kritik evrenin olumlu bir şekilde atlatmasını sağlar. Böylece çocuklar neler yapabileceğini ve nasıl davranmaları gerektiğini bilir. Aksi taktirde, çocuklar cezalandırılır ve yaptıklarından, sordukları sorulardan dolayı azarlanırsa suçluluk duygusu geliştirirler. Suçluluk duygusu yaşayan çocuklar, kendilerine güvenleri olmayan ve yapıtları davranışlarının sürekli yanlış olduğunu düşünen bireylere dönüşür. 4 Başarıya Karşı Aşağılık Duygusu 6-12 Yaş Bu dönem Freud’un gizli latent dönemine denk gelir. Bu evrede çocuklar okula başlar. İlk defa aile ortamından farklı bir yerde bulunan çocuklar, kendilerini anlatma ve sosyal çevresini genişletme durumuna girer. Okul çağındaki çocuklar olumlu sosyal ilişkiler kurmak, üretken olmak, beğeni kazanmak için girişimlerde bulunur. Yaptığı işlerde başarılı olan çocukların, ailesi ve çevresi tarafından desteklenmesi, çocukların cesaretlendirilmesi onlardaki başarı duygusunu ortaya çıkartacak ve olumlu bir kişilik gelişiminin zemini hazırlayacaktır. Bu sayede çocuklar hem yaptığı işlerden haz duyacak hem de olumlu bir benlik olgusu kazanmaya başlayacaktır. Aksi taktirde çocuklara sorumluluk verilmemesi, çocuklarının yapması gereken işlerin üstesinden gelemeyeceği duygusunun hissettirilmesi, onlarda aşağılık duygusuna yol açacak ve olumsuz bir benlik imajının oluşmasına sebebiyet verecektir. Çocuk ilerleyen yaşlarda utangaç ve insanlardan uzak biri olabilir. Yapması gereken işleri sürekli erteleyen ve etkinliklere katılmayan biri haline dönüşebilir. 5 Kimlik Kazanımına Karşı Rol Karmaşası 12-18 Yaş Bu dönem Freud’un genital dönemine karşılık gelir. Bu dönem ergenlik dönemine karşılık gelir ve ergen sürekli olarak ben kimim?’ sorusunun sorar kendisine. Benlik gelişiminin yoğunlaştığı dönemdir. Birey bu dönemde nasıl bir kişilik olduğunu ve nasıl bir yol izlemesi gerektiğini düşünür. Olumlu benlik geliştiren bireyler, ya bir kimlik kazanma yoluna girer ya da bir kimlik karmaşası yaşar. Birey kendi ilgi ve yetenekleri doğrultusunda oluşturacağı bir kimlik kazanımıyla, geleceğe yönelik planlar yapar ve bu doğrultuda kararlar verir. Kendine özgü değerler sistemi kurma ve kendi dünya görüşünü oluşturma bu evrede başlar. Daha önceki evreleri olumlu bir şekilde atlatan birey, düşünceleriyle tutarlı bir şekilde kim olduğunu ve neler yapması gerektiğini kurgulayarak bu doğrultuda hareket eder. Eğer birey kimlik oluşturma sürecinde olumlu bir benliğe sahip değilse, kimlik kazanma yolunda zorluklar çekecektir ya da kimlik kazanımını ertelemek isteyecektir. Bundan dolayı geleceğe dair planlar yapmayıp, hangi kararları alması gerektiğini bilmeyebilir. Ergen bireyin, kimlik kazanma sürecinde toplumca kabul görmüş değerleri benimseme, yaşadığı hızlı fizyolojik değişimle baş etme, aileden bağımsız olma ve cinsiyetine uygun roller elde etme gibi durumlarla baş başadır. Bu durumlar kimlik kazanma yolunda baş edilmesi gereken durumlardır. Olumlu benlik algısına sahip ergenler bu tür sorunlarla baş etmede daha iyidir ve kimlik kazanımını elde etmede daha tutarlıdır. Ancak bu sorunlarla baş etmede sorun yaşayan ergenler sıkıntı yaşar ve kimlik kazanma yolunda olumsuz bir sonuçla karşılaşır. Bu da rol karmaşasına sebep olabilir. 6 Yakınlığa Karşı Yalnızlık 18-30 Yaş Frued, kişilik kuramını 18 yaşına kadar ele almıştır. Çünkü ona göre kişiliğin büyük bir kısmı bu yaşa kadar tamamlanır ve sonrasında değiştirilmesi zordur. Ancak Erikson, psikososyal gelişim kuramında, kişiliğin ölüme kadar devam ettiğini söylediğinden, kimlik kazanma evresinden sonra da kişilik oluşumunun devam ettiğini söyler. Psikososyal gelişim kuramının altıncı evresi olan bu dönemde, birey belli bir kimlik kazanımı elde etmiş ve çevresindeki kişilerle olumlu ilişkiler kurma dönemine gelmiştir. Bu evrede birey, insanlarla olumlu ilişkiler kurma, sevgi, karşı cinse ilgi ve sorumluluk alma seviyesine gelmiştir. Aynı zamanda bu dönemde birey, kişiliğine, ilgi ve yeteneğine göre bir meslek seçme durumundadır. Eğer birey evlilik ve aile kurma, kendisine göre bir meslek seçme konularında başarısızlık yaşarsa, bu durum onun yalnızlığa çekilmesine yol açabilir ve insanlarda uzaklaşmasına sebep olabilir. 7 Üretkenliğe Karşı Durgunluk 30-65 Yaş Daha önceki evreyi olumlu atlatan yani olumlu ilişkiler kurmuş ve mesleğini seçmiş bir birey, bu dönemde üretken biri olur. Çevresine ve ailesine karşı sorumluluklarını yerine getiren ve toplumun ihtiyaçlarına cevap veren bir birey, işinde başarılı olma ve ailesinin isteklerini doğru şekilde yerine getiren biri olur. Çocuk yetiştirme, toplum kuruluşlarında görev alma, gençlere rehberlik yapma bu dönemin gereklilikleri içindedir. Üretken olamayan bireyde ise hiçbir işe yaramama duygusu oluşur ve ihtiyaçlara cevap veremeyen birisi olduğunu düşünür. 8 Benlik Bütünlüğüne Karşı Umutsuzluk 65+ Yaş Emeklilik dönemidir. Birey, bu dönemde geçmişini sorgulamaya başlar. Eğer Erikson’un psikososyal gelişim dönemlerini olumlu bir şekilde atlatmışsa, mesleğinde başarılı olmuş, çevresine ve kendisine karşı yararlı olmuş ve ailesinin sorumluluklarını yerine getirmişse, bu durum birey de mutluluğu ve haz almayı getirir. Eğer birey bu olumlu durumları yaşamamış ve geçmişte yaptıklarını beğenmiyorsa, bu durum bireyin umutsuzluk yaşamasına sebep olur. Umutsuzluk yaşayan bireyler, çevresiyle olumsuz ilişkiler kurar, geçimsiz ve anlayışsız birine dönüşebilir. Narin Özbingöl * , Abdullah Tolan , Veysel Kahraman , Sabri Demir , Eren Küçükçirkin Özet Gelişim dinamik bir olgu olup genetik yapının bir sonucudur. Giderek artan özelleşme ve zamanla değişen düzenli bir denge vardır. Gelişimi farklı evrelere ayırarak incelemek,pratik nedenlerden dolayı gereklidir. Erikson, insan gelişimini sekiz evreye ayırmış ve her bir evrede bireyin başarması gereken bir psikososyal görev olduğunu belirtmiştir. Her bir psikososyal görevi yerine getirmenin olası iki sonucu vardır Görev başarılı bir şekilde tamamlanırsa kişiliğe olumlu bir nitelik eklenir ve gelişimde ilerleme sağlanır. Ancak görev başarılı bir şekilde tamamlanmazsa çatışma doyumsuz bir biçimde çözülür ve kişilik bu yolla eklenen olumsuz nitelikten zarar görür. Bireyin görevi, bir evreden diğerine geçtikçe olumlu bir kimlik kazanmaktadır. Kişilik kavramı; bireyin fiziksel, ruhsal, duygusal ve toplumsal özelliklerinin tümüdür. Kişilik, bireyi başkalarından ayıran doğuşta getirdiği ve sonradan kazanılan, tutarlı olarak sergilenen özelliklerin bütünü olup, yıllar boyu süren , değişen ve gelişen bir olgudur. Kişilik gelişiminde, doğuştan gelen genetik özellikler çevresel faktörlerin etkileşimi uzun bir büyüme- gelişme sürecinde kendine özgü bir kişilik çıkarmaktadır. Bu husus Ericson tarafından da göre kişilik bir bilinç belirli bir koşulda farklılığı ifade eder ve belirli bir süreç olarak değişik koşullarda farklılığı ifade eder tanımlanabilir. Ericson kişililik oluşumunda bilinçin ve süreçin etkisinden bahseder. Bilinç olarak, bireyin kendi spesifikliği hakkında ki duyguna gönderir; süreç olarak, ise bireyin yaşantılarının sürekliliğini sağlama yönündeki bilinç dışı çabasını ve bir grubun idealleriyle dayanışmasını içerir. Giriş; Son yıllarda gelişim psikologları insanın gelişim evrelerini ve öğrenmesi ile ilgili bazı temel teoriler ortaya koymuşlardır. Bu teorileri ortaya koyan düşünürlerden birisi olan Ericson’un insanın gelişim evreleri ile ilgili görüşleri ve kişilik ile ilgili görüşler, Çağdaş Batı eğitimini çalışmaları, hayat tecrübesi açısından insanların nasıl öğrendiklerini ve iletişimde bulunduklarını ortaya koymaya çalışmaktır. Ericson görüşleri çocuğun yaratılıştan getirdiği bazı güçleri ile yetişkin olğunluğu arasında doğrudan bir bağlantı olduğu temeli üzerine inşa etmemekle birlikte, çocukluk ve ergenlik dönemindeki gelişim evrelerinin yetişkin davranışında bazı etkinliklerinin ve imkanlarının olabileceğini ortaya koymaktır. Ericson bireyin bilşsel, ahlaki ve dini gelişiminin olgunlaşmasında bu gelişim alanlarının diğer safhasındaki insanlarla yüz yüze gelmesi, onlarla iletişime geçmesi ve bazı çatışmalarla karşılaşmasında önemli etkilerinin olduğunu ileri sürer. Eric Ericson 1902-1994 Psikanalist Toplumsal psikoloji, bireysel kimlik ve psikoloji ile tarih, siyaset bilim ve kültür arasındaki karşılıklı etkileşimi konu alan çalışmalarıyla uzmanların ruhsal ve toplumsal sorunlara yaklaşımını etkilemiş, geniş halk kitlelerinin konuya ilgi duymalarını sağlamıştır. Erikson’un geliştirdiği kaynaklar özellikle benlik psikolojisinde önemli bir yer tutar. Almanya’ya yerleşmiş, Danimarkalı bir anne babanın oğlu olan Erikson Karlsruhe’de büyüdü. Doğumdan önce babasından ayrılarak bir Alman ile evlenen annesinin kendisinden gerçek babasının kimliğini gizlemesi, Erikson’da gençlik döneminde önemli kimlik sorunları ortaya çıkardı. Sanat eğitimi gören ve Avrupa’yı dolaşan Erikson 1927’de psikanalist Anna Freud’un isteği üzerine Viyana’daki küçük bir özel okulda sanat, tarih ve coğrafya dersleri vermeye başladı. Böylece Freud ailesi ile tanışan ve ve psikanalize ilgi duyarak Anna Freud’un öğrencisi olan Erikson çalışmalarını çocuklar üzerinde yoğunlaştırdı. 1930’da ilk yazısını yayımladı ve psikanaliz öğrenimini tamamladıktan sonra 1933’te Viyana Psikanaliz Enstitüsü’ne seçildi. Aynı yıl ABD’ye göç ederek, bir yandan Boston’da çocuk psikanalisti olarak çalışmaya, bir yandan da Harvard Tıp Okulu’nda öğretim görevine başladı. Bu dönemde özellikle benliğin gelişmesini inceledi ve kültür farklılıklarının insan gelişimindeki rolünü vurgulayan yaklaşımında daha çok Margaret Mead ve Ruth Benedicht’in görüşlerinden etkilendi. Erikson, 1936’da Harvard Üniversitesi’nden ayrılarak Yale Üniversitesi’ne bağlı İnsan İlişkileri Enstitüsü’ne girdi. 1938’de kültürün ruhsal gelişme üzerindeki etkisini incelemek üzere Güney Dakota’ya giderek Pine Ridge Yerleştirme Kampı’nda yaşayan Dakotaların Siu çocuklarını inceledi. ABD uyruğuna geçtiği ertesi yıl, antropolog Alfred Kroeber ile birlikte gene aynı amaçla bu kez Kuzey California’da balıkçılıkla geçinen Yurok Yerlilerini inceledi. Bu çalışmaları sonucunda, bütün toplumların kişilik gelişmesini yönlendirmek için kurumlar oluşturduğunu, ama değişik toplumlarda benzer sorunlara bulunan tipik çözümlerin farklılık gösterdiğini öne süren kuramını geliştirdi. Ericson’un hayatı 1942’de Berkeley’deki California Üniversitesi’nde psikoloji dersleri vermeye başlayan Erikson, 1940’larda ruhsal-toplumsal gelişme konusunda yazdığı bütün yazıları 1950’de Childhood and Society Çocukluk ve Toplum adıyla yayımladı. Erikson, Freud’un psikanaliz kuramını çekirdek aile ve çocukluk yaşamıyla sınırlı olmaktan çıkarmış, çocuğun arkadaşları, öğretmenleri, beklentileri, etkileşime girdiği toplumsal ortam ve törelerle ilgilenmiştir. Psikanalizin odak noktasını hastalıktan sağlığa yöneltmiş, ve dürtü kuramının ötesinde sağlıklı bir bireyin benlik gelişimi üzerinde durmuştur. Erikson’a göre benlik önceden geliştirilmiş aşamalarla, belirli bir temel tasarıma göre gelişir; bu, sıralı oluş ilkesidir. Buna göre gelişme sekiz evrede gerçekleşir. Erikson’un bu kuramını bir sonraki bölümde detaylı olarak ele alacağımız için burada değinmiyoruz. 1950’de McCarthy dönemine özgü bağlılık yeminini imzalamayı reddederek California Üniversitesi’ndeki görevinden ayrılan Erikson, aynı yıl Massachusetts’in Stockbridge kentindeki Austen Riggs Merkezi’nde kimlik sorunu üzerinde çalışmaya başladı. Daha sonra yeniden Harvard Üniversitesi’ne döndü ve 1967-70 arasında profesör, 1970’ten sonra emekli profesör olarak bu kurumda ders vermeyi sürdürdü. Harvard’da özellikle kimlik konusundaki kuramını geliştirme ve tanıtma olanağı bulan Erikson’a göre kimlik, kişinin sürekli ve değişmez nitelikteki kendi yaşantısıdır, hem kişinin iç dünyasındaki bütünlüğü, hem de dış dünyayla ilişkisini, toplumsal ve kültürel örgütlenişe katılımını belirler. Kimliğin kazanılması temelde gençlik dönemine özgü bir benlik görevidir. Erikson, “kimlik bunalımı” olarak adlandırdığı bu dönemin, insanın gelişmesindeki en çetin evre olduğunu söyler. 1972’de San Francisco’daki Mount Zion Hastanesi’nde çalışmaya başlayan Erikson’un Young Man Luther 1958; Genç Luther ve Gandhi’s Truth on the Origins of Militant Nonviolence 1969; Militanca Şiddet Karşıtlığının Kökenlerine İlişkin Gandhi Gerçeği adlı yapıtları,psikanaliz kuramı ile tarih, siyaset bilimi, felsefe ve ilahiyat arasında ilişki Kuran yazılarını Life History and the Historical Moment Yaşamın Tarihi ve Tarihsel An adlı kitabında topladı. Ericson’un hayatı Amaç Bu araştırmanın amacı, kişilik gelişimine ve yetişkinlikte görülen bozukluklara geleneksel yaklaşım yolları için Erikson’un sekiz evresinin önemini vurgulamak, kişilik gelişiminin çocukluk ötesindeki evrelerle orta yaşı ve olgunluğu da içeren yaşam evrelerinden her birine özgü duygusal bunalımların varlığını belirtmektir. Yöntem Literatür tarama yöntemi kullanılarak buradaki çalışma yapılmıştır. Araştırmanın Önemi İnsan yaşam döngüsündeki, her biri kendi sorun ve çelişkileriyle sekiz evrede incelenmiş. Psikososyal gelişim dönemleri farklı kuşakların birbirleriyle daha anlamlı iletişim kurmaları ve birlikte yaşamaları ihtiyacının önemine vurgu yapması açısından önem arz etmektedir. Bireyin gelişimi sadece yaşamın ilk yıllarında değil, tüm yaşam boyunca devam eder. Ergenlere ve yetişkinlere özgü problemler üzerinde önemle durulmalıdır. Kişilik gelişiminin başlangıcı ve bitimi olarak tüm dönemler önemlidir .Yetişkin davranışını çocukluk olaylarının bir uzantısı olarak görülmemesi gerekmektedir. Uygun çevresel şartlar ortaya çıktığında daha önceki yaşantılara bağlı olmaksızın, sağlıklı dönemler gelişimini kültürel, sosyal ve çevresel etmenler de etkilemektedir. İnsan gelişiminin toplum ve kültürle ilişkisi yadsınamaz. İnsanın psikososyal evreler içerisinde gelişimini devam ettirdiği bu evreler bireyin bilişsel, ahlaki ve dini gelişimde ve olgunlaşmasında etkilidir. Her kuşakta bulunan bireyleri diğer kuşaktaki bireylere bağlayan ilişkilere ihtiyaç duyulur. Her kuşaktaki bireyler arası ilişkilerin ahlaki değerler ve ilgilerle yönlendirilmesi gerekmektedir. Gelişim evreleri anlayışında yaş evrelerinde, bireyler olgunluğa ulaşma hususunda birbirlerinin olumlu etkilerine ihtiyaç duymaktadır. Ericson’un Sekiz Gelişim Evresi Atıcı, Bilgin ve İnancın 2004 “Gelişim Psikolojojisi ve Çocuk Ergen Gelişimi” isimli yapıtlarından bu evreler aşağıdaki şekilde alınmıştır Güvene Karşı Güvensizlik Anne baba ya da bakıcılar, beslenme, korunma, rahatlık ve sevgi görme ihtiyacını zamanında karşıladıklarında bebek, çevresine karşı güven duygusu geliştirir. Anne baba ya da bakıcılar, bebeğin bu gereksinimlerini zamanında karşılayamazsa bebekte, çevresine karşı güvensizlik gelişecektir. Özerkliğe Karşı Utanç ve Kuşku 1-2 yaş Çocuklar bu dönemde, tuvalet ihtiyacını kontrol etme becerisi kazanır, kendi kendilerine yemek yemeyi öğrenir, izin verildiğinde tek başlarına oynayabilir ve güvenli sınırlar içerisinde dünyayı keşfederken bağımsızlık duygusu karşıt bir tutumla aşırı kısıtlanırsa utanç duygusu geliştirir, kendi yeteneklerinden kuşku duyarlar. Girişimciliğe Karşı Suçluluk Bu dönemde motor becerileriyle zihinsel yeteneklerigelişimlerini sürdürürken çocuklar, çevreyi araştırmaya, pek çok şeyi denemeye devam eder, plan yapıp bu planları uygulamada daha çok sorumluluk üstlenebilir. Söz konusu gelişim döneminin özelliği olan bu girişimciliği kabul edemeyen anne babalar, çocukta suçluluk duygusuna neden olurlar. Çalışkanlığa Karşı Aşağılık Duygusu Bu yaşlar arasında çocuklar ev ve okulla ilgili beklenti ve sorumlulukları yerine getirmeyi öğrenirlerken, ya başka insanlarla olumlu etkileşimde bulunma, başarılı olma gibi yaşantılar sonucunda değerlilik duygusu geliştirirler ya da bu dönemdeki olumsuz yaşantılara bağlı olarak başka insanlarla ilişkilerinde aşağılık duygusu yaşamaya başlarlar. Kimliğe Karşı Kimlik Karmaşası Ergenler, yaşantılarına bağlı bir biçimde ya güçlü bir kendilik duygusu geliştirirler ya da kimlikleri ve yaşamdaki rolleriyle ilgili bir karışıklık yaşarlar. Yakınlığa Karşı Yalıtılmışlık 20 ve 30’lu yaşlar Genç yetişkinlerin başkalarıyla etkileşimi başlıca iki biçimde sonuçlanır. Genç yetişkinler ya başkalarıyla yakın ve anlamlı ilişkiler geliştirirler ya da bu türden anlamlı ilişkilere girmeden kendilerini çevrelerinden yalıtırlar. Üretkenliğe Karşı Durgunluk 40 ve 50li yıllar Orta yetişkinlik yıllarındaki bireyler, yetişkin rol ve sorumluluklarını üstlenerek gelecek kuşakları yetiştirme ve onlara kılavuzluk etme görevini yerine getirirler. Orta yetişkinlik dönemindeki birey, bu görevleri gerek toplum yaşamı içinde gerekse iş yaşamında gerçekleştirebilir. Orta yetişkinlik döneminin bu gelişim özelliklerini taşımayan bireyler, kişilik olarak zayıf, kendine dönük ve durgun olurlar. Bütünlüğe Karşı Umutsuzluk 60 yaş ve üstü Bu dönemde yaşamlarını değerlendiren yetişkinler ya kendilerini oldukları gibi kabul ederler ya da yaşamlarına bir anlam yükleyemedikleri için umutsuzluk duygusu yaşarlar. Sigmund Freud’un Kişilik Teorisi Freud, kişiliği duygusal açıdan inceleyip, kişilik olgusunun bireysel duygunun yapısını oluşturduğunu ileri sürmüştür. Freud’a göre kişilik, id ego,ve süper-ego olarak üç ana bilimden oluşmuştur. Bu üç temel öğe çogunlukla insan davranışlarını yönetmektedir Bilgin 2001,56 Freud’a göre, insan eğilimleri ve sevgi güdülerinin topladığı yer ’id’’ altbenlik adı verilen dilimdir. Kişi kendi haline bırakılsa veya hür olsa kendisinin tüm güdülerini tatmin edecek davranışlarda bulunacaktı. Burada bireyin hiçbir baskı ve etki altına alınmamış istek ve arzuları kısaca biyolojik eğilimlerinin oluşturduğu doğası vardır. İd’in zaman içerisinde değişmesi söz konusudur. Belirli refleksler şuursuz tepkiler, zaman içinde değişikler görülebilir. Görünümü ne olursa olsun bu tepkiler ve tepkinin görünümü şuursuz olacaktır. Freud’a göre ’id’’, kültürel sınırlamalardan etkilenmez ve bireyin yüzyıllar boyu gelişen doğal dürtü ve hislerini temsil eder İd’in karşıtı ’ süper-egoüst benlik’’ dur. Süper-ego insanın en asil düşüncelerini, büyüklerinden, öğretmenlerinden kısaca yaşadığı ve ilişkide bulunduğu kültürel ortamdan kazandığı iyi özellikleri içerir. Diğer bir ifade ile toplumun ahlaki standartlarının bir temsilcisidir bu duruma bağlı olarak süper-ego birden bire değil zamanla oluşur. Süper-ego oluştuktan sonra insanın davranışlarını,düşüncelerini,eğilim ve duygularını kontrolü altına alır. . Süper-ego ile sürekli mücadele içinde olan ’id’’ , bireyin ne yapmak istediğini gösterir. Süper-ego ise, toplumda bireyin ne yapması gerektiğinin belirleyicisi durumundadır. Birey günlük yaşantısında sürekli olarak zihinsel çekişme altında kalamayacağına göre bir dengeleyici olguya gereksinim olacaktır.Bilgin 2001, 57 Freud’a göre bu dengeleyici ’ego’’ dur. Ego, id’in engelleyicisi ve kısıtlayıcısıdır. Örneğin bazı türlerindoyurulmasını, toplum tarafından kabul edilebilen bir yol bulununcaya kadar erteler. Başka bir ifade ile ego, ’id’’ in isteklerini süper-ego’ya uygun hale getirmeye çalışır. Ego, bu konuda başarılı olamasa bireyde zihinsel gerginlik, tereddüd ve çekişme doğar. Freud’a göre bireyin zihinsel sağlığı ve davranışının düzenliliği ’ego’’nun iyi işlemesine bağlıdır.Zel 2001,33 Erick Berne’nin Kişilik Teorisi Erick Berne’de kişiliği duygusal yönüyle açıklayıp kişiliğin üç yönünün olduğunu ileri sürmüştür. Bu dilimler kişiliğin, çocuk, ebeveyn ve olgun yönüdür.Berne 1992,26 Berne’ye göre ’ çocukluk’’ diliminde bireyin bir takım kişisel istek ve arzularının bulunduğunu ve bunlara erişmek ve kendini tatmin etmek için dilediğince davrandığı kısmıdır. Burada birey toplumu dikkate almadan davranışlarının getireceği sonuçları hiç düsünmeden dilediği gibi hareket etmektedir. Bireyin zihinsel yapısında öyle yönler ve dürtüler vardır ki, bu yönlerin etkisiyle kişi bencillik, sorumsuzluk duygusuna sahip olur. Çoçuklar nasıl bu tür davranışlarla çevrelerini rahatsız eder ve zarar verirlerse insanın her davranışıda çevresince hoş karşılanmaz. Kişiliğin gelişimi itibarıyla çoçukluk yönü, her bireyde küçük yaşlarda baskın iken ileriki yaş dönemlerinde oran olarak gittikçe zayıflamaktadır. Zel 2001,34 Kişiliğin ’anne-babalık’’ yönü, her bireyin birer ana ve babası veya onların yerine koydugu kişiler olduğunu ifade eder. Birey,ana ve babasının benlik durumlarını,kendi algıladığı biçimde zihninde yeniden inşa ederek bir anlamda kendi benliğinde bir anne-babalık biçimlendirir. Anne babanın özellikleri,birey için sıkıcı olabileceği gibi bazı olumlu fonksiyonlarada sahip olabilir. Anne-babalık yönü,bireyin yaşamında istikrar faktörüdür. Geleneklere olan bağlılık da bu yönün kapsamındadır. Normal şartlarda anne-babalık yönü,çoçuk kişiliğinde oran olarak düşük iken yaşlandıkça bunun payı yükselecektir. Kişiliğin ’olgunluk’’yönü herkeste bulunur ve yaşamak için gereklidir. Bireydeki olgunluk, gerçeğin objektif bir biçimde değerlendirilmesi ve insanın daha etkin olmasını sağlar. Bireyin doğal olarak yapmak istediğiçocukluk fakat yapamadığı şeyler ,yetişkin dilim sayesinde bilinçaltına itilip baskı altında muhafaza edilmektedir. Berne’nin bu görüşü örgütlere uyarlanacak olursa herkes zaman zaman, bilinçli veya bilinç dışı olarak tasvip görmeyen ’hata’’olarak nitelenen bir takım davranışlarda bulunabilirler. Bireysel hatalar örgütlerde normaldir. Hatasız insan olmaz,bunlara yönetici olan kimseler belirli ölçüde hoşgörü göstermelidir. Bu hoşgörü ve makul karşılama,Berne’nin ’anne-babalık dilimi’’ile tanımlanmaktadır. Zel 2001,34 Gustav Jung’un Kişilik Teorisi Jung’ a göre, bireyin davranışları geçmişinden etkilenir, ancak geleceğe dönük olarak yapılır. Böylece birey gelecekte istediği biçimde hareket etmektedir. Bu durumda, birey kendi geleceğini tayin edecek kişiliğe sahip olur. Jung, bireyin devamlı kendini yenilediğini ve yaratıcı bir gelişim düşüncesi içinde olduğuna inanmaktadır. Ayrıca Jung, kişiliğin kalıtımsal yönlerine önem vermesi nedeniyle birey psiko-analitik teorilerden ayrılmaktadır. Jung’a göre, bireyin davranışları, bireyselliğin ve kalıtımsallığın yani sıra, amaçları ve idealleri tarafından şekillenir. Jung’ a göre kişilik bireyle etkileşim durumunda bulunan bazı sistemlerden oluşmaktadır. Bunların en önemlileri şunlardır.Tombs 1997, 376 Ego Jung’a göre ego, kişiliğin birinci bölümüdür. Çocuk giderek ana babasını ve çevresindeki nesneleri seçmeye başlar. Zamanla bilinç alanının gelişmesi, Jung’un düşünme, hissetme, duygu ve sezgi olarak adlandırdığı zihin fonksiyonlarının devamlı olarak uygulanmasıyla sağlanır. Bütün insanlarda bu dört işlev mevcut olmasına rağmen bir tanesi daha çok gelişmiştir ve insanın bilinçli dünyasında etkili bir rol oynar. Bu işleve ’ egemen işlev’’ denir. Geri kalan üç işlev ise, bu egemen işleve yardımcı olmaya çalışır. Dört işlevden en az belirgin olan ise ’ zayıf işlev’’ olarak algılanır. Bu işlev daha çok rüya ve düşlerde ifadesini bulur. Bu dört zihinsel fonksiyonun yönelimi iki tür yönelimin doğasına sebebiyet verir. Bunlardan birisi, zihinsel fonksiyonların içsel ve subjektif dünyaya yönelmesiyle meydana gelen ’ içe dönüklük’’, diğeri de, bu dört fonksiyonun dış ve objektif dünyaya yönelmesiyle ortaya çıkan ’ dışa dönüklük’’ tür. Bu kapsamda, bireyin bilincinin diğer insanlarınkinden farklılaşması süreçine, bilinç alanının gelişmesi veya bireyselleşmesi adı verilir. Jung bilincin bireyselleşmesi sürecine ’ ego’’ adını verir. Kişisel bilinç dışı Jung’a göre kişisel bilinçdışı egonun geri çevirdiği yaşantıların duygu ve düşüncelerin depolandığı bir bilinç dışı Jung’un kişilik teorisine göre, kişiliğin üçüncü bölümünü oluşturan kolektif bilinçdışı, bireyin mensubu olduğu toplumun yada ırkın kalıtımsal özellikleri ile ilgili bir kavramdır. Zel 2001, 35 Alfred Adler’in Kişilik Teorisi Adler, diğer teorisyenlerden farklı olarak kişilik kapsamında ’ üstünlük arzusu’’ nu ön plana çıkarmıştır. Tombs 1997,378; Wortman 1988,352. Adler’e göre üstünlük arzusu, kişiliğin temel amacı ve bireyin davranışını güçlendiren önemli bir faktördür. Çevreden gelen baskılar bireyin üstünlüğü ve mükemmeliğe ulaşma arzusu ile uyuşmadığı zaman kişilik çalışması oluşur. Bu çalışma ise aşağılık duygusu ile sonuçların bireyin hayat tarzı genellikle bu duygunun telafi yönünde gelişir. Evrensel olarak, her bireyde ’ üstün olma’’ içgüdüsü bulunmaktadır ve Adler’e göre bu içgüdünün herkes tarafından her zaman ve her ortamda tatmin edilmesi imkansızdır. Adler, bireyde ki bu iç güdüyü engelleyen en önemli sebepler arasında organ eksikliği, kısa boyluluk, zayıflık, çirkinlik gibi bireylerdeki bir takım bedensel ayrıcalık ve özürleri saymaktadır. Bunlara ek olarak ikinci grup faktörler ise, fakirlik, azınlık kümesinde olma yetersiz eğitim ve görgü gibi sosyal faktörlerden meydana gelmektedir. Adler, sosyal çevrenin birey üzerindeki etkilerini tartışırken, özellikle aile üzerinde durmuştur. Zel 2001, 36 Kişilik Gelişimi ve Psikososyal Dönemler ilgili Hakkında Yazılan Üç Makale Özdemir Kodak ve Özdemir’in ’Kişilik Gelişimi’’ 2012 adlı makalelerin amacı kişiliği başkalarından ayıran doğuştan gelen ve sonradan kazanılan özellikle oluşan bir bütün olduğu göstermektir. Doğuştan gelen genetik özellikler ve çevresel faktörlerin etkileşimi uzun bir büyüme gelişme sürecinde kendine özgü bir kişilik ortaya koymaktır. Bu çalışmaya göre; kişilik bireyin iç ve dış çevresiyle kurduğu diğer bireylerden ayırt edici tutarlı ve yapılaşmış bir ilişki biçimidir.Cüceloğlu 2009. Kişilik gelişiminde anne ve baba etkisi en önemli çocukların nasıl bir kişiliğe sahip olacağını belirlemede anne-babanın önemli bir yeri vardır. Çocuk hem genel bir takım tutumları hem de özel bazı davranışları anne babayı gözlemleyerek öğrenir. Annesini model alan kız çocuğu bir kadın olmak ister. Ericson kişiliğin oluşumunda biyolojik etmenlerin yanı sıra toplumsal etmenlerin belirleyici rolünü vurgular.Osman Özdemir, Muhammed Tayyip Kodak, Pınar Özdemir,2012 Elkind’in’Eric Ericson’un İnsanda Sekiz Gelişim Evresi’2009’adlı makalesinin amacı, Ericson, bir bireyin karakterinin çocuklukta biçimlendiğini söylemek, ve belli başlı sekiz evrede bunu açıklamaktır. Bu evreler arasında kötü bir sorunla karşılaştığında tüm yaşamın etkileneceğini göstermektir. Yetişkin davranışlarının çocukluk olaylarının devamı olduğunu belirtmektir. Bu çalışmaya göre; Ericson Freud’cu kuramın temel öğelerinin çoğunu kabul etmiş ve kendi düşüncelerini bu görüşlere göre biçimlendirmiştir. Freud bireyin kendine ve dünyasına ilişkin tutum ve kavramlarının da biriktiği kişiliğin yürütücü gücü olan ego ile ilgilenmiştir. Eric Ericson psikoanalitik kurama Freud anıtsal katkısını yadsımadan ya da görmezlikten gelmeden yenilik başarılabilir. Bu özelliklerde geliştirdiği sekiz evrede bu olayı açıklamıştır. Ericson psikiyatri psikoloji eğitim ve sosyal hizmet alanına katkılarına ilişkin geniş ve uluslaraarsı üne sahip olmasına karşın görüşleri eleştirilerek kabul görmemiştir.David Elkind, 2009 Ericson’un ’Psikososyal Kimlik’’2003 adlı makalesinin amacı, kimlik oluşumunda ailenin, ögretmenin, okulun, sosyal ve fiziki çevrenin, ve doğuştan gelen bilgilerin etkisini araştırmaktır. Bu çalışmaya göre; bir kimsenin kimliğini tespit etmek istediğimizde, onun isminin ve çevresindeki işgal ettiği mevkinin ne olduğunu sorarız. Kişisel kimlik, böylesi geniş bir anla sahiptir. Oysa sürekli varoluşa ilişkin öznel bir duyguyu ve kapsamlı bir zihni içeren Psikososyal kimlik, öznel-nesnel ve bireysel-sosyal açılardan anlaşılması çok daha zor karakterstiğe sahiptir. Olgunlaşmamış bir psikososyal kimiğin tedrici gelişimi; kişinin gelişimini, bununla ilişkili olan geleneksel değerleri ve kişinin gelişimine önem veren bir insan topluluğunu gerektirir. Değişimli olarak oynayabilen önemsiz roller’, denklemin sosyal yönü için pek de uygun değildir. Ancak, var olan ve gelişen sosyal düzenin yaşamsal öneme sahip bir yönüne temsil etmek suretiyle, bireysel gelişmenin canlılığını besleyen rollerin hiyerarşik bir bütünlüğü, kimlikleri nedenle psikososyal kimlik, bireydeki bir içego sentesizin ve grubundaki bütünleşmiş rolünün tümüne bağlıdır. Ericson ,2003 Sonuç ve Yorum Erikson gelişimin hayatın ilk yıllarında başladığını ve tüm yaşam boyu devam ettiğini belirtmiştir. İnsan yaşamının bütün dönemleri özel ve önemlidir. Gelişim dönemleri başarılı tamamlanırsa kişiliğe olumlu bir nitelik eklenir fakat olumsuz geçen dönemler ileriki dönemlerinde olumsuz geçeceği anlamına ihtiyaçlarını toplumla çatışma halinde düşmeden doyurabilen kimseler psikolojik bakımdan sağlıklı kimselerdir. Sağlıklı insan, benliğini toplumsal otorite içinde eriten, yok eden, topluma pasif uyum gösteren insandan farklı olarak, kendi öz duygu ve ihtiyaçlarını doğrultusunda hareket eden, sahip olduğu gizil güçleri gerçekleştirmeye çalışan, fakat bunu yaparken toplumla ciddi olarak çatışma haline düşmeyen insandır. Yaşamın ilk yıllarından itibaren başkalarıyla etkileşim içinde olamayan çocuklarda, sağlıklı bir bireyselleşmenin gerçekleşmeyeceği ve çocuğun sosyalleşmesinde kalıtım ve çevre faktörlerinin karşılıklı olarak etkili olduğu ifade edilebilir. Sağlıklı kişilik gelişimi, sosyalleşme süreci ile yakından ilgili olduğu söylenebilir. Çocukluğun ilk yıllarında düşünce biçimi mantıksal ve dış gerçeğe uyumsal nitelikte değildir. Çocukluğun ilk dönemlerindeki ilkel ve gerçeği tanımayan düşünce biçiminden, zamanla olgunlaşma ve öğrenme ile ayrışarak gelişen bilinçli mantıksal düşünceye yerini bıraktığı için çocuğun bu dönemi kritik dönemdir. Yine çocukluğun ilk yıllarında, çocuk yanlışla doğruyu, iyi ile kötüyü yalnız kendi dürtüsel doyumuna göre değerlendirilir. Kendisini doyuran, rahatlatan şeyler iyi, kendisine acı veren şeyler kötüdür. Zamanla çocuk çevreden gelen iyi-kötü, doğru-yanlış değer yargılarını anlamaya başlar ve davranışların bu değerlere göre düzenledikleri için anne-baba veya diğer önemli kişilerin neyi onaylayıp onaylamadıklarını ve beğenmediklerini ayırt edebildikleri için bu kişilerin tepkilerini doğru ve net olmalıdır. Gelişim dönemlerinde olumsuz dönemler geçirilebilir ama kişi salı verilmemelidir çünkü uygun çevresel şartlar ortaya çıktığında daha önceki yaşantılara bağlı olmaksızın, sağlıklı dönemler geçirebilir Kaynakça Adler, A. 2011.Çeviren Hasan İlhan İnsan Tabiatını İstanbulSayfa Atak H. 2011 Kimlik gelişimi ve kimlik biçimlenmesi kuramsal bir değerlendirme. Psikiyatride Güncel Yaklaşımlar; sayı3,s163-213. Berne L. 1992 , Kişilik Kuramı, s26 Timaş Yayıncılık Bildik T, Özbaran B. 2006 Bağlanmanın nörobiyolojisi. Çocuk ve Gençlik Ruh Sağlığı Dergisi; sayı13,s137-144. Bilgin N.2001 İnsan İilişkileri ve Kimlik s56-57, Sistem Yayıncılık Cüceloğlu D. 2012 İnsan ve Davranışları, Remzi Yayınevi Çevik A. 2007 İçe Alınmış Nesne İlişkileri Kuramı. In Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları. Eds AS Aysev, Y Taner s11-22. İstanbul, Golden Print. Dal V. 2009 Farklı kişilik özelliklerine sahip bireylerin risk algılarının tüketici davranışı açısından incelenmesi Üniversite öğrencileri üzerine bir araştırma Yüksek lisans tezi. Isparta, Süleyman Demirel Üniversitesi. Elkind D. ÇevDönmez,A. 2009 İnsanda Sekiz Gelişim Evresi, Ericson’un hayatı Gündüz F. 2007 Okul öncesi çocuklarda dini tasavvurlara psikolojik bir yaklaşım.Yüksek lisans tezi. Kahramanmaraş, Sütçü İmam Üniversitesi. İnanç & Bilgin M. Atıcı 2004 Gelişim Psikolojisi ve Çocuk Ergen Gelişimi s42-43, Nobel Yayın Evi Kesebir, S,. Kavzoğlu S, Ö., Üstündağ, 2011 Bağlanma ve psikopatoloji. Psikiyatride Güncel Yaklaşımlar;s321-342. Ömercikoğlu H. 2006 4-7 Yaş arası çocukların sayı kavramlarının Piaget’in birebir eşleme deneyleri ile incelenmesi Yüksek lisans tezi. İstanbul, Marmara Üniversitesi. Özdemir O. Özdemir P. Kodak M. 2012 Kişilik Gelişimi Öztürk, ZA. 2007 İlköğretim öğrencilerinde 4., 5., 6., 7. ve dindarlık kaygı arasındaki ilişki Yüksek lisans tezi. Adana, Çukurova üniversitesi, Sezer Ö. 2010 Ergenlerin kendilik algılarının anne baba tutumları ve bazı faktörlerle ilişkisi. Sayıl M.2007 Erik Erikson Psikososyal gelişim dönemleri ve kimlik. In Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları s 23-37. İstanbul, Golden Print. Taşkıntuna N, Özçürümez G. 2011 Mükemmeli ararken bir iç dünya araştırması. Klinik Psikiyatri Dergisi; sayı14; s103-114. Taymur İ., Türkçapar Kişilik tanımı, sınıflaması ve değerlendirmesi. Psikiyatride Güncel Yaklaşımlar c 4;s154-177. Tombs, M. 1997 Kişilik Envanteri s376-378 Elips Yayıncılık Zel U.2001 Kişilik ve Liderlik,s33-39,Seçkin Yayıncılık Wortman K. 1988 Kimlik ve Kişilik Oluşumu, s352 Alfa yayıncılık * Hasan Kalyoncu Üniversitesi Eğitim Fakültesi Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Anabilim Dalı narinozbingol abdullahtolan veyselkahraman693 erenkucukcirkin80 sabridemir21

ericson un psikososyal gelişim evreleri